‘Deniz içinde karadan bir ok atımı uzak, dört köşe, sanatkarane yapılmış bir yüksek kuledir. Yüksekliği tam 80 (seksen) arşındır. Sathı mesehası iki yüz adımdır. İki taraftan yerde kapısı vardır.’
(Evliya Çelebi)
Kız Kulesi, bilindiği üzere Üsküdar’daki Salacak-Harem sahil yolu boyunca ilerlerken hemen sağımızda görebileceğimiz bir yapıdır. Kız Kulesi, Üsküdar’ın hatta ve hatta İstanbul’un en önemli sembollerinden bir tanesidir. Ten rengi taşları, camilerdeki gibi gri bombeli kubbesi ve sanki rüzgârda hemen uçacakmış gibi duran kiremit çatısıyla Kız Kulesi gidenler, görenler veya gezenlerin aklında her daim yer etmiş ve edecektir. Benim de Kız Kulesi’ni yazmamdaki sebep de belki de buydu: Hatıra…
1. Kız Kulesi’ne Yolculuk
Kız Kulesi aslında benim gözüme çok aşina olmuş bir mekân sayılır. Üsküdar Amerikan Lisesi öğrencisi olarak ben, hafta sonunun başlangıcı kabul ettiğim Cuma çıkışlarını, Üsküdar iskelesinden karşı tarafa geçmek suretiyle kullanırken çok sıkça gördüm Kız Kulesini. Üsküdar-Beşiktaş seferini yapan motorların üst katındaki açık alandan, ne kadar şiddetli olacağını bilmediğiniz bir rüzgârla sarmaş dolaş olmanız pahasına izlemek, Kız Kulesini ve Üsküdar sahil boyunun bendeki özel yerini anlatacak kelimelerden sadece birkaçı. Onu her görüşüm belki de beni çok mutlu eden hafta sonunu anımsatıyordu.
Kız Kulesi’ne bu sefer farklı bir bakış açısıyla incelemek için gidecektim. Biraz daha teknik ama yine duygudan yoksun olmayan bir bakış açısı… Bu sefer motorla önünden geçip Üsküdar’a varmak yerine biraz daha sürpriz olsun diye Boğaziçi Köprüsünü kullanarak araba ile geçtim. Hemen karşısında bulunan Filizler Köftecisi’ne oturup çay içtim. Kız Kulesi ve İstanbul Boğazı manzarası eşliğinde yalnız veya sevdiğiyle çay içmek belki de bir insanın –insanın diyorum çünkü bu tabire bir İstanbullu veya bir Türk gibi kısıtlama yapılmanın uygun olacağını düşünmedim- gözüne ve ruhuna hitap edecek, ona en kötü düşüncelerinden bile arındıracak bir eylem. Dışarının soğuk olmasına rağmen, çayınızın ellerinizi yakmadan ısıtacak bir görevi üstlenmesi… Gülün, dikenlerinden birinin daha sizin canınızı acıttığını biliyormuşçasına kendinden koparıp atması gibi.
Çayımı bitirip ruhen kendimi tatmin edecek düzeye geldiğimde Kız Kulesine sefer yapan küçük botların bulunduğu yere gelip tekrar, daha teknik boyutlarıyla incelemeye koyuldum. Duvarları beyaz, minik ve şirin pencereleri ve hemen adacığın ucunda bulunan fenerimsi dikkatimi çeken ilk özellikleriydi. Kubbesinde dalgalanan Türk bayrağının kattığı hava, tarif edilemez güzellikteydi. Tarihi yarım ada, onun akıl ve kalplerdeki yerini bilirmişçesine arkasında duruyor sanki.
