Türkiye'nin Suriye duruşunda son durum

Başbakan'ın Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın, Türkiye'nin Suriye'ye olası hamlesini anlattı. Kalın ayrıca kayıp gazeteciler Adem ve Hamit için de konuştu.

Türkiye'nin Suriye duruşunda son durum

Türkiye küresel vicdanın sesi oldu

Kalın, Suriye krizinin hem siyasi hem de insani yönü olduğunu ifade ederek; son aylarda yaşanan hadiseler, meselenin insani boyutunu daha önemli hale getirdiğini söyledi.

Bir yılı aşkın bir süredir komşumuz Suriye'de halk, daha demokratik bir ülke için sokaklarda. Rejim bu talepleri şimdiye kadar şiddet ile bastırdı. 10 bine yakın ölüm, 50 binin üzerinde tutuklu ve 150 bin yakın göç var. Libya'ya birkaç haftada giren NATO güçleri, Suriye konusunda yaşanan bunca şiddet ve geçen süreye rağmen hareket edebilmiş değil. BM'de Rusya ve Çin'in vetosu, uluslararası müdahaleyi geciktiriyor. Türkiye Suriye konusunda hassasiyetini devam ettiriyor.

Önümüzde kritik 10 Nisan var. Bu tarih bir milat mı yoksa her şey biri süre daha böyle mi devam edecek. Söyleşi-Yorum'da bu soruları Başbakan'ın Dış Politika Başdanışmanı İbrahim Kalın'a sorduk. Kalın, "Türkiye, uluslararası toplumla hareket ediyor. Ne bir adım önde ne bir adım geride. Bizim için önemli olan kanın durması" dedi.

Suriye'de son durum nedir? Annan Planı'nın parçası olan 10 Nisan'da şiddet durmuş olacak mı?

İstanbul toplantısının yapıldığı gün Şam, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladı. Bu, şiddetin durması, operasyonların, tutuklamaların, şehir muhasaralarının, mayın döşenmesinin, halkın göçe mecbur edilmesinin sona ermesi anlamına geliyorsa olumlu bir gelişmedir. Fakat rejimin sözünde durmayacağına ve oyalama taktiklerine başvuracağına dair yaygın bir şüphe var.

İstanbul'da yapılan Suriye'nin Dostları toplantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul'da yapılan Suriye'nin Dostları toplantısı büyük bir başarıydı. Türkiye bu tür kriz durumlarında küresel vicdanın sesi olduğunu dünyaya bir kez daha gösterdi. Yanı başımızda yaşanan bir trajediye seyirci kalmamız düşünülemezdi. Suriye meselesinin iki önemli boyutu var. İnsani ve siyasi yönü. Siyasi açıdan Suriye'de barış ve istikrarın sağlanması ve halkın meşru taleplerinin karşılanması esastır. Fakat son aylarda yaşanan hadiseler, Suriye meselesinin insani boyutunu daha da önemli ve maalesef dramatik hala getirdi. Siyasi-stratejik mülahazaları ve hesapları bir kenara koyun; orada binlerce masum insan öldü, ölüyor. Onurları için, insanca bir yaşam için, meşru taleplerini dile getiren insanlar, bombardımana tabi tutuluyor. Suriye'den kaçan insanların sayısı 150 bine ulaştı. Suriye içinde yerlerinden edilen insanların sayısı yüzbinlerle ifade ediliyor. BM'ye göre bir milyondan fazla insana acilen insani yardım ulaştırılması gerekiyor. Bütün bunları dikkate almak ve Suriye'deki acı insan hikayelerine kulak vermek zorundayız.

SİYASİ DEĞİL İNSANİ VE AHLAKİ SORUMLULUK

Suriye Türkiye için ne ifade ediyor?

Suriye bizim için siyasi-stratejik olmaktan önce, insani ve ahlaki bir sorumluluktur. Bu yüzden Türkiye aylardır yoğun bir çaba gösteriyor. Amacımız öncelikle akan kanın durması ve Suriye halkının meşru taleplerine dayalı bir siyasi istikrar ve huzur ortamının inşa edilmesi. Bunu gerçekleştirmek için elimizdeki diplomatik imkanları kullandık, kullanmaya da devam ediyoruz. İstanbul'da yapılan Suriye toplantısı bu diplomatik adımlardan biridir. Nitekim daha toplantı yapılmadan toplantının meyvelerini almaya başladık.

Nasıl yani?

İstanbul'da yapılan toplantı öncesinde Esed, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladı. Bu, İstanbul toplantısının amaçladığı diplomatik baskının bir sonucudur. İstanbul toplantısına katılan 83 ülke ve uluslararası kurum ve kuruluş Suriye'de yaşanan hadiselere sessiz kalmadığını gösterdi. Bu, Suriye'de kanın durması ve bir siyasi geçiş sürecinin hayata geçirilmesi için küresel bir ittifakın oluştuğunu teyit ediyor. İstanbul toplantısının bir diğer önemli başarısı, Suriye muhalefetini bir araya getirmesi oldu. Suriye Ulusal Konseyi'nin (SUK) açıkladığı Suriye Milli Misakı, demokratik ve çoğulcu bir Suriye'nin inşa edilmesi için nasıl bir vizyona ihtiyaç olduğunu sarih bir şekilde ortaya koyuyor.

SURİYE'NİN GELECEĞİNE SURİYE HALKI KARAR VERİR

Nasıl bir Suriye istiyor muhalifler?

Suriye halkı, dini, mezhebi, etnik kökeni ve sosyal statüsü ne olursa olsun bütün Suriyelilerin eşit vatandaş olduğu bir ülke istiyor. Hukukun üstünlüğüne ve adalete dayalı, şeffaf, müreffeh ve insan onurunu merkeze alan talepler, zaten Arap Baharı olarak adlandırılan halk hareketlerinin de temelini oluşturuyor. Bunlara sahip olmak Suriye halkının da en doğal hakkıdır. Ülkeyi mezhebi ve dini kimliklere göre bölmek, Baas ideolojisi temelinde bir baskı rejimi kurmak ve bunu, azınlıkları korumak ve İsrail'e karşı mücadele için yapıyoruz diye meşrulaştırmak artık inandırıcılığını yitirmiş argümanlar.

Annan Planı'nda 10 Nisan kritik tarihi var. Çekilmezse ne olur? (Devamı 2. sayfada)

YENİŞAFAK

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209