Karakoç: İran, Türkiye, Suriye çatışması tuzaktır

Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, Ortadoğu'da yaşanan sıcak gündeme ilişkin konuştu. Karakoç, Türkiye'nin Ortadoğu'da büyük bir tuzağa çekildiğini savundu.

Karakoç: İran, Türkiye, Suriye çatışması tuzaktır

Yüce Diriliş Partisi Genel Başkanı Sezai Karakoç, ABD ve Avrupa ülkelerinin Türkiye'yi Ortadoğu'da büyük bir tuzağa çektiğini söyledi. İşte Karakoç'un açıklamaları;

Bitmeyen Gündem; Tüm felaketlerin sebebi İslam Ülkeleri’nin dağınıklığıdır

Yüzyıldır ve hatta daha fazla zamandan beridir ki bitmeyen tek gündemimiz vardır; O da İslam ülkelerinin ve İslam milletinin dağınıklığıdır. Bu başına gelen en büyük felakettir ve bundan sonra meydana gelen felaketlerde ancak bu felaketin uzantıları ve detayıdır.

Batı, İslam dünyasına yönelik nihai işgali yapmak ve son darbeyi vurmak peşindedir. Bu durum tehditten de öte yaşadığımız gerçektir.

Batı nihai işgali, son işgali yapmak peşindedir. Öyle bir işgal ki, bir daha İslam’ın dirilişi vaki olmasın, İslam haritadan silinsin. Hadise budur. Tehdit hatta tehditten de öte içinde yaşadığımız gerçek budur.

Durum Moğol istilasından da Haçlı istilalarından da kötü

Bu durum geçmişte içimizde olan kavgalar sebebi ile çektiğimiz sıkıntılara benzemez. Moğol istilasına, haçlı istilasına da benzemez. Çünkü bunlar dışarıdan gelen istilalardı.

Birinci Dünya Savaşı ile başlayan istilalar çok daha korkunç olmuştur. Çünkü gelen idareler, işgaller artık ruhumuzu ele geçirmek ve onu darmadağın etmek, inancımızı, moralimizi ve kendimize güvenimizi yani özgüvenimizi yıkmak çarelerini aramışlardır. İngiltere’nin yaptığı tahribat budur. Eski İngiliz İmparatorluğunun yerini bugün ABD almıştır.

Bunun için artık Müslümanların geçmişteki gibi ayrılmalarının ve birbirleri ile kavgalarının mazeretleri yoktur. İslam Âlemi’nin yeniden işgalinden tümüyle bütün Müslümanlar sorumludur.

İslam Âlemi ya topyekûn birleşecek ya da topyekûn esarete düşecektir.

Kişiler ya da zümreler arası kavgalar bir yana bırakılmalıdır. Asıl mesele üzerinden, bütün İslam Âlemi’nin derlenip toparlanması üzerinden düşünmek ve bunun çarelerini aramak gerekmektedir.

İran – Türkiye – Suriye çatışması büyük bir tuzaktır

Silahtan daha güçlü olan hakiki çözüm kalemdir, fikirdir.

Şimdi Batı bize diyor ki, Suriye’de kötü bir yönetim var. Orada halk ile devlet arasında problem var, masum insanlar ölüyor. Bu işi siz halledin, siz çözün, insanların ölümünü seyir mi edeceksiniz? Şüphesiz Müslümanlar asla seyir etmez, ama bu meselenin çözümü silahla olmaz. O yönetimi uyaracak olan kılıç değil kalemdir. Çünkü kılıç ile girdiğiniz taktirde halk ile karşı karşıya gelecek ve siz yine masumları öldürmek zorunda kalacaksınız. Aynı o devletin yaptığını siz yapmış olacaksınız. İşte bu size kurulmuş bir tuzaktır.

Çözümün sadece silah ve kılıç olduğu doğru değildir. Daima ondan daha güçlü olan bir çözüm vardır ve o çözüm fikirdir. Kılıç dahi fikrin emrindedir. Aksi halde zarar verir.

Bugün Türkiye çok büyük bir tehdit ile karşı karşıyadır. Şimdiye kadar müslümanların başına gelen zulümlerde hiçbir zaman Batı Türkiye’ye gel sen buna karış dememişti. Tam tersine kendisi işgal ettikten sonra, gel bize destek gücü ver demişti. Afganistan’da Bosna’da böyle oldu. Katliamlar olurken bizi sokmadılar, katliamlar oldu, bitti kendileri girdiler ve destek için çağırdılar.

Uluslararası haber ajansları ve diğer haber kaynakları Batı’nın bir vasıtası ve savaş aracıdır. Bugün Libya’dan hiç haber yoktur. Adeta kayıp bir ülke haline gelmiştir.

Suriye’ye bizim öncümüz olarak girin diyorlar. Libya’da da beraber gidelim demişlerdi. Dikkat ederseniz Libya’dan hiçbir haber yok, sanki kaybolmuş bir ülke gibi. En ufak bir haber dahi yok. Oysa Libya işgal edildi. Bu işgalde hemen petrol bölgeleri ele geçirildi. Amaç gerçekleştikten sonra halk neyle karşı karşıya, ne oldu ne bitti bir haber alamıyoruz. Çünkü haber kaynakları da Batı’nın bir vasıtası, hatta savaş aracıdır.

İslam Âlemi’ni barıştırmak için kalem devrede değildir. Sadece siyasi müzakereler, bir de gücünüz varsa eğer o güç devrededir. Hâlbuki İslam Âlemi’nde şu anda boşlukta olan bir alan var. O alan fikir insanının, kalem sahibi insanın etkinliğidir. Var olan da ancak ülkelerin içlerinde sınırlı kalmaktadır. Hâlbuki fikrin ve kalemin İslam Âlemi’ne şamil olması lazımdır. Ve onların sözünün hükümetler üzerinde de büyük etki yapması lazımdır.

Fakat ne yazık ki bugün tam tersine kalemler hükümetlerin emrindedir. Batının da muhalefetin de emrinde olanlar vardır ama pozitif olanları kastediyorum, bunlar da hükümetin emrindedir. Hakk’ın doğrunun emrinde olan, bağımsız olarak İslam ülkelerinin tümünün menfaatinin, tümünün çıkarının ve geleceğinin emrinde olan kalem istiyorum ben. Bilgi istiyorum. Bu boşluk var. Bu boşluğu kim dolduruyor. Onu Batı medyası, Batı düşüncesi, Batı ajansları dolduruyor. Bu sebepledir ki öncelik İslam aydınlarının öne çıkması ve adeta bir örgütleniş içinde olup bir araya gelmeleridir. Ve zaman zaman İslam Âlemi’nin durumunu gözden geçirip verdikleri kararları da uygulamalılar. Hükümetler üstü, devletler üstü güçleri olması lazımdır. Bunun sağlanma yolu umumi bir hareketten geçer. Bugün her İslam ülkesinde bu tarz hareketler vardır ancak bu hareketler yerel kalmışlardır.

Batının gözü İslami grupların üzerinde

Şimdi İslam ülkelerine giren batılılar gözlerini İslami gruplara dikmiş durumdadırlar. Onlar da şimdiye kadar baskı altında oldukları için bir nefes alma durumuna gelmişlerdir, bir tuzağa düşebilirler. Tüm bunları önleyecek olan, müslüman aydınların sözüdür. Mevcut olmayan da bu aydınların sözüdür.

Bir hareket, tüm İslam Âlemi’ne yayılarak bu gücü ele geçirebilir. Aksi halde yerel kalır.

Suriye İran ve Türkiye bu oyuna gelmemelidir. Aksi halde hepsi mahvolacaklardır. Bu tuzağın arkası istiladır.

Bugün Türkiye ile İran’ı Suriye’yi çarpıştırmak istiyorlar. Çok açık. Eğer bu oyuna gelirlerse, Suriye de, Türkiye de, İran da mahvolacaktır. Bunun arkası da tüm İslam âleminin istilasıdır.

İslam Âlemi’nin kurtuluşu beş ülkenin anlaşmasına bağlıdır.

Bugün İslam Âlemi’nin kurtuluşu İran, Mısır, Türkiye , Pakistan ve Suudi Arabistan’ın anlaşmasına bağlıdır. Bunlar anlaştığı takdirde geri kalan bütün İslam ülkeleri bunların etrafında toplanır kenetlenir. Bunların bir araya gelmemesi için Batı elinden gelen her şeyi yapacaktır. Hatta daha da ileri gidip bilhassa bunları birbiri ile çarpıştırarak yere sermek istemektedir. Bunun örneğini İran-Irak savaşında gördük. Afganistan’ın başına gelenler aynı şekildedir. Bugün de aynı şekilde bilhassa Türkiye ile İran’ı çarpıştırmak istiyorlar ve ben bakıyorum ki, bunu önlemesi gereken kalemler tam tersine, en basit bir bahanelerle tahrikçi bir şekilde ortaya atılıyorlar.

Türkiye İran ve Suriye arasında tek bir kurşunun atılmaması gerekiyor. Aradaki meseleleri çözemeyecek tek şey varsa o da silahtır.

Tabi bu tek taraflı değil. İran’da da mutlaka böyle oluyor. Suriye’de de öyle oluyor. Türkiye’de de. Şunu bilelim ki bu ülkelerin arasındaki meseleleri çözemeyecek tek şey var ise o da silahtır. Bir tek kurşunun bile atılmaması gerekiyor. Eğer bu atılırsa arkası gelir ve bu ülkeler göz göre göre mahvolur gider. Arkası da Batı’nın korkunç istilasıdır. O zaman ne ezan ne kitap kalır. Bu yüzden uyarıyorum tüm Anadolu’yu, çilekeş Anadolu’yu. Her savaşta koşup şehitler veren Anadolu şehirlerini de uyarıyorum.

Anadolu şehirlerini uyarıyorum. Partimizi güçlendirelim, tüm İslam dillerinde sesimizi duyuralım.

Benim bugün için yapabileceğim şey, partimizin şubelerinin açılmasıdır. Sesimin ulaştığı bütün Anadolu şehirlerinden rica ediyorum. Orada partinin şubelerini açsınlar. Güçlenelim, bütün İslam dilleri ile yayın yapalım, bütün İslam hareketlerini bir potada birleştirelim. Herkes kendi fikrini muhafaza ederken ortak noktada, yani İslam’ın ortak noktası olan bütün İslam ülkelerinin bağımsızlığı ve kendi kendilerini korumaları, emniyeti-güveni anlamında bütün bu İslam Âlemi’ndeki hareketleri bir birliğe kavuşturalım. İslam Ülkeleri birliğinin iskeleti İslam birliğine inanmış bütün akımlar bir araya gelip bir birlik kurduğu anda arkası gelecektir.

Arkası İslam âleminin ekonomik, siyasi, kültürel entegrasyonudur.

Devletin uyanmasını beklemeyeceğiz. Arapça, Farsça yayın yapacağız. Bununla da yetinmeyeceğiz. İslam’ı öğretme imkanlarını arayacağız.

Parti merkezlerinde Osmanlıca öğreteceğiz, okumak için değil yazmak için.

Her Müslümanın kendi yazısını öğrenmesi lazımdır. Okumak için değil, yazmak için. Bu yazıyı öğrenmek son derece kolaydır. Eğer bizim partimiz gelişirse, tüm parti merkezlerinde bu yazıyı öğreteceğiz. Fakat yazımızı da öğrenmemiz ve kendi kitaplarımızı okumamız lazımdır. Bunun için devleti beklemeyiniz. Bazı şeyler için asla beklenmez.

Partimiz sadece siyasi bir kuruluş değildir. Fikir kuruluşudur, ruh kuruluşudur

Partimiz sadece siyasi bir kuruluş değildir, fikir kuruluşu, ruh kuruluşudur. İnanç, ahlak ve ideal kuruluşudur. Kendi çıkar ve menfaatimizi sonuncu plana atıp, milletin geleceğini hesaba katan bir amaç içinde olmamız lazım. Bu idealin gelişmesi için, bu partiyi geliştirmeliyiz.

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209