Ömür dediğin bir kısa gün gibi

Sekiz yıl aradan sonra Ömrümün Kısa Günü’yle çıkagelen şair Hüseyin Akın, şiiri ‘tükenmeyen hayret’ olarak tanımlıyor, hayatı bir günün özeti olarak görüyor.

Ömür dediğin bir kısa gün gibi

“Kumaştan Çalan Terzi” kitabını severek okumuştuk. “Cep Telefonunun Çekmediği Yerler”i, “Buradan Bakınca Gökyüzü”nü ve “Sulu Sepken”i de öyle. Bu şiirlerde insanın her haline karşılık gelecek mısralar vardı çünkü. Hüseyin Akın 4. şiir kitabından sonra yeni şiir kitabını çıkarmakta arayı biraz fazla açmıştı. Tam sekiz yıl sonra beşinci şiir kitabıyla çıkageldi şair Hüseyin Akın: Ömrümün Kısa Günü. Bir ömür muhasebesi, bir geçmiş zaman itirafı, bir fanilik yüzleşmesi, hepsine uyuyor Akın’ın yazdıkları. Ömrün bir günün hülasası olduğunu işaret edip hatırlatmak için 24 şiire yer vermiş kitabında.

- Ömrümün Kısa Günü’nde yirmi dört şiir var. Her saate bir şiir düşürecek kadar şiirle iç içe misiniz?

Her şey o kadar hızlı ve o kadar birbirine sürünerek geçiyor ki yılları bir güne sığdırmak mümkün. Bir bakın geriye; en yakın mesafeden başka hiçbir şey göremeyeceksiniz. Acelesi olan bir günün içini şiirle doldurmak, fanilik duygusuna karşı elimizden gelen tek şey. Her saat şiir düşünmesem de şiirin ansızın gelip çarptığını söyleyebilirim.

- Ölüm teması da var şiirlerinizde. “Hüzne kefen biçiyor fırsat buldukça ölmekten” derken ölümle hayat arasındaki geçişkenlik dikkat çekiyor.

Doğru bir tespit. Benim şiirimde ölüm-dirim düalizmi pek görülmez. Ölümden pekala bir dirim doğabilir. İşlediğimiz konu ne olursa olsun nihayetinde hepimizin konuşup yazdıkları ölümde noktalanıyor. Hayata ölümü hatırlatmayacak başlıklar atıyoruz. Adına hayat denilen, gelişme ve sonuç bölümleri ölümle biten kompozisyona uygun başlıklar arıyorum sadece. Yani ölüm karşısında birazcık dobrayım. O kadar çok aramızda dolaşan, kanımıza karışan bir sözcük ki ölüm, ona sözcük demekten bile çekinip irkiliyorum. Yaşadığımız hayattan daha çok ölümün sözü geçiyor dünyada. Hayat sanki yeni yetme, dünkü çocuk; ölüm ise içimizde en çok gün görmüşümüz.

- Şiiri tercih etmek aynı zamanda bedel ödemek midir?

En uzun süreli dikkattir şiir. Aynı zamanda en uzun süreli teyakkuzdur. Sürekli uyanık kalmak mecburiyeti vardır. Bitmeyen şaşkınlık, tükenmeyen hayrettir. Dolayısıyla şair şiirde yakaladığı uyumu bu uyumsuzluklara borçludur. Dünya ile alıp veremediğimiz var. Bunun için, yaşamanın hak ettiğimiz halde vermediği şeyleri yazının vaat ettiği dünyanın kapısında arıyoruz.

ŞİİR  kime zehir

- Bir şairin şair tabiatıyla insan tabiatı farklı olabilir mi?

Sanmıyorum. Belki şiirin bir insanı zehirlemesinden bahsedebiliriz. Bu da ancak zehirlenmeye müsait ve hazır bir kişilikle mümkün olabilir. Şair olabilmek için illa bir marazi ruh taşımak gerekliymiş gibi yanlış bir kanı var. Bu yüzden şiir hasta ruhların kolayca yer edinmeye çalıştıkları bir ortam haline geldi. Hâlbuki şiir yazmanın en temel şartı, ‘sağlıklı’ olmaktır. Şairin toplumdan kopukluğu, yazdıklarına yabancılaşması, ağrımayan yerlerinden şikâyetçi olması ve şairler arası acımasız ego savaşları böyle bir dertleşmeyi doğurdu.



Star

Haber Kaynağı : Haber7.com

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209