DEPREMDE KONUSUNDA İNSANLAR İLAHİ BELİRLEYİCİLİK ROLÜ ÜSTLENEMEZ

Mimar ve Mühendisler Grubu’nun 26 Aralık 2012 Çarşamba günü düzenlediği Bizbize Konuşmalar etkinliğinin konuğu, “Deprem Teo-Politiği” konusuyla Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Köse oldu

DEPREMDE KONUSUNDA İNSANLAR İLAHİ BELİRLEYİCİLİK ROLÜ ÜSTLENEMEZ

  Sosyolojik ve psikolojik olarak insanların depreme bakış açılarını ve bu gerçeğe yükledikleri anlamsal değerleri örneklerle açıklayan Prof. Dr. Köse, Sakarya’da ve İzmit’te yaşanan depremler sonrası görüştüğü insanların depreme bakış açıları ve dini söylemleri konusuna açıklık getirdi.


“Deprem sonrası dini söylemler arttı”

Farklı dönemlerde yaşanan iki deprem sonrası gittiği bölgelerdeki insanların psikolojik durumları hakkında bilgi veren Köse, bölgede kişilerle kurduğu diyaloglarda dini söylemlerin ve anlamlandırmaların fazlalığından bahsederek bunun nedenlerini açıkladı. İnsanların deprem sonrası yaşadıkları şokun etkisiyle soğukkanlı yorum yapabilme yetisini kaybettiğini belirlediğini aktaran Köse, bu durumun depreme maruz kalan insanların depremi Allah’ın özel bir cezası olarak algılamasına sebebiyet verdiğini vurguladı.

“Deprem, içki ve zina gibi günahların cezası olarak algılandı”

Yaptığı incelemelerde depreme maruz kalan bölge insanlarının önemli bir kısmının depremi “içki ve zina” gibi günahlara karşılık gönderilmiş bir ceza gibi algıladığını vurgulayan Köse; “Bu algı şekli ilk bakışta belki dini motivasyonlara dayalı bir algı olarak gözükebilir; fakat olayın sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik motivasyonları sanki daha ağır basmaktadır. Bu durumda toplumun sosyal örgüsü, insanların negatif olayları bir şeylere atfederken kullandıkları zihinsel  ve psikolojik mekanizmaları belirleyen bazı özellikler arz etmektedir.” dedi.

“İnsanlar cezalandırılmaya ve bunu kabullenmeye hazırdı”

Depremi yaşayan toplumun, daha önce cezalandırılma tecrübesini birçok kez yaşamış olan bir topluluk olduğunu ifade eden Köse, toplumun zihninin psikolojik olarak bu cezayı kabullenmeye de hazır olduğunu dile getirdi. Söz edilen toplumun katmanlarının arasındaki ilişkiler ağının daha önce de hep bu olguya göre şekillendiğine vurgu yapan Köse; “Toplum günlük yaşantısında her an bu tecrübeyle karşılaşma ihtimaline hazırlıklı insanlardan oluşmaktaydı. Trafik polisini trafiği düzenleyen mekanizmanın bir öğesi olarak değil, cezasından sakınılması gereken bir öğe olarak gören sürücülerin toplumuydu. Öğrenci-öğretmen, memur-amir, oğul-baba, futbolcu-hakem, gelin-kaynana, er-erbaş, vatandaş-devlet, hatta karı koca ilişkisini hep bu olgu üzerinden şekillendiren bir toplumdu.” diye konuştu.

“Depremi doğa olayı görenler bile ceza algısına sahip”

Depremi dini söylemlerden uzak kavramlarla açıklamak isteyen insanların dahi, bir cezalandırma düşüncesine ya da gizli bir “intikam”, “öç alma” algısına sahip olduklarına dikkat çeken Köse, depreme bir doğa olayı olarak bakanların bile, bunu doğanın bir cezası olarak atfettiklerini söyledi. Yaptığı incelemede “doğa intikamını aldı”, “doğa tepti, ceza verdi”, denize yapılan dolguyu kastederek “deniz hakkını yedirmez” tabirleriyle karşılaştığını da sözlerine ekledi.

“Biz insanlar, böyle bir İlâhî belirleyicilik rolünü üstlenemeyiz.”

Konunun İslam dini açısından ele alındığında varılacak noktanın belli olduğunu belirten Köse, Kur’an-ı Kerim’de geçmiş kavimlerle ilgili olarak, bazı kavimlerin çeşitli hatalarından dolayı helak edildiğinin belirtildiğini ve Kur’an’a inanan birinin bunu kesinlikle reddedemeyeceğini söylerken, bu konudaki ince ayrıntıyı şöyle açıkladı; “Ortada Allah tarafından gerçekleştirilen bir belirleme söz konusudur. Yani "falan şey nedeniyle filan olay olmuştur" şeklinde bir İlâhî tespit vardır. Buradan çıkarılacak sonuç, Allah'ın yok etme veya cezalandırma gücüne sahip olduğu inancıdır. Aksi takdirde, bugün yaşanılan bir felaketin falanca olay nedeniyle Allah'ın cezası olduğu tespitinde bulunmak, Allah'a ait olan bu belirleme yetkisini üstlenmek anlamına gelir. Dolayısıyla, Allah'ın geçmişte hataları yüzünden kavimleri helak ettiğine inanmakla, bugün meydana gelen bir felaketin o tür bir felaket olduğunu belirlemek başka şeylerdir. Biz insanlar, böyle bir İlâhî belirleyicilik rolünü üstlenemeyiz.”

DEPREMDE İNSANLAR İLAHİ BELİRLEYİCİLİK ROLÜ ÜSTLENEMEZ


Mimar ve Mühendisler Grubu’nun 26 Aralık 2012 Çarşamba günü düzenlediği Bizbize Konuşmalar etkinliğinin konuğu, “Deprem Teo-Politiği” konusuyla Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Köse oldu. Sosyolojik ve psikolojik olarak insanların depreme bakış açılarını ve bu gerçeğe yükledikleri anlamsal değerleri örneklerle açıklayan Prof. Dr. Köse, Sakarya’da ve İzmit’te yaşanan depremler sonrası görüştüğü insanların depreme bakış açıları ve dini söylemleri konusuna açıklık getirdi.

“Deprem sonrası dini söylemler arttı”

Farklı dönemlerde yaşanan iki deprem sonrası gittiği bölgelerdeki insanların psikolojik durumları hakkında bilgi veren Köse, bölgede kişilerle kurduğu diyaloglarda dini söylemlerin ve anlamlandırmaların fazlalığından bahsederek bunun nedenlerini açıkladı. İnsanların deprem sonrası yaşadıkları şokun etkisiyle soğukkanlı yorum yapabilme yetisini kaybettiğini belirlediğini aktaran Köse, bu durumun depreme maruz kalan insanların depremi Allah’ın özel bir cezası olarak algılamasına sebebiyet verdiğini vurguladı.

“Deprem, içki ve zina gibi günahların cezası olarak algılandı”

Yaptığı incelemelerde depreme maruz kalan bölge insanlarının önemli bir kısmının depremi “içki ve zina” gibi günahlara karşılık gönderilmiş bir ceza gibi algıladığını vurgulayan Köse; “Bu algı şekli ilk bakışta belki dini motivasyonlara dayalı bir algı olarak gözükebilir; fakat olayın sosyo-kültürel ve sosyo-psikolojik motivasyonları sanki daha ağır basmaktadır. Bu durumda toplumun sosyal örgüsü, insanların negatif olayları bir şeylere atfederken kullandıkları zihinsel  ve psikolojik mekanizmaları belirleyen bazı özellikler arz etmektedir.” dedi.

“İnsanlar cezalandırılmaya ve bunu kabullenmeye hazırdı”

Depremi yaşayan toplumun, daha önce cezalandırılma tecrübesini birçok kez yaşamış olan bir topluluk olduğunu ifade eden Köse, toplumun zihninin psikolojik olarak bu cezayı kabullenmeye de hazır olduğunu dile getirdi. Söz edilen toplumun katmanlarının arasındaki ilişkiler ağının daha önce de hep bu olguya göre şekillendiğine vurgu yapan Köse; “Toplum günlük yaşantısında her an bu tecrübeyle karşılaşma ihtimaline hazırlıklı insanlardan oluşmaktaydı. Trafik polisini trafiği düzenleyen mekanizmanın bir öğesi olarak değil, cezasından sakınılması gereken bir öğe olarak gören sürücülerin toplumuydu. Öğrenci-öğretmen, memur-amir, oğul-baba, futbolcu-hakem, gelin-kaynana, er-erbaş, vatandaş-devlet, hatta karı koca ilişkisini hep bu olgu üzerinden şekillendiren bir toplumdu.” diye konuştu.

“Depremi doğa olayı görenler bile ceza algısına sahip”

Depremi dini söylemlerden uzak kavramlarla açıklamak isteyen insanların dahi, bir cezalandırma düşüncesine ya da gizli bir “intikam”, “öç alma” algısına sahip olduklarına dikkat çeken Köse, depreme bir doğa olayı olarak bakanların bile, bunu doğanın bir cezası olarak atfettiklerini söyledi. Yaptığı incelemede “doğa intikamını aldı”, “doğa tepti, ceza verdi”, denize yapılan dolguyu kastederek “deniz hakkını yedirmez” tabirleriyle karşılaştığını da sözlerine ekledi.

“Biz insanlar, böyle bir İlâhî belirleyicilik rolünü üstlenemeyiz.”

Konunun İslam dini açısından ele alındığında varılacak noktanın belli olduğunu belirten Köse, Kur’an-ı Kerim’de geçmiş kavimlerle ilgili olarak, bazı kavimlerin çeşitli hatalarından dolayı helak edildiğinin belirtildiğini ve Kur’an’a inanan birinin bunu kesinlikle reddedemeyeceğini söylerken, bu konudaki ince ayrıntıyı şöyle açıkladı; “Ortada Allah tarafından gerçekleştirilen bir belirleme söz konusudur. Yani "falan şey nedeniyle filan olay olmuştur" şeklinde bir İlâhî tespit vardır. Buradan çıkarılacak sonuç, Allah'ın yok etme veya cezalandırma gücüne sahip olduğu inancıdır. Aksi takdirde, bugün yaşanılan bir felaketin falanca olay nedeniyle Allah'ın cezası olduğu tespitinde bulunmak, Allah'a ait olan bu belirleme yetkisini üstlenmek anlamına gelir. Dolayısıyla, Allah'ın geçmişte hataları yüzünden kavimleri helak ettiğine inanmakla, bugün meydana gelen bir felaketin o tür bir felaket olduğunu belirlemek başka şeylerdir. Biz insanlar, böyle bir İlâhî belirleyicilik rolünü üstlenemeyiz.”



SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209