Şimdi ise Avrupa’nın en iyi aydınlatılan, şehirlerindendir Budapeşte. Sadece binalar mı?
Tabi ki de değil.
Tuna nehrine inci gerdanlık gibi dizilmiş o tarihi köprüler.
Serbest piyasa şartları halkın tüm yaşantısına her haliyle nüfuz ediyor.
Bunu yollardaki kullanılan araçların marka ve modellerin de yenilenerek değişmesinden hissediyorduk. Demir perde rejiminden henüz cıkmış O ilk günlerdeki eski, tasarruflu otomobilleri artık yollarda göremiyoruz.
Küreselleşme sürecinde toplumlar arasındaki etkileşimi Macarlar'da etkin bir şekilde hissettiler. Ama güvenlik psikolojisini insanlara çok yerleşik şekilde veremediler.
Klasik medeniyetlerin yükseldiği bir dönemde Macarlar'da dünya konjonktüründe kendi yerlerini hala belirlemeye çalışıyorlar.
Ya sosyal yönleri; melankolinin yüksek olduğu bir ülke, boşanma oranı %72, intihar olayları çok yüksek, tek eşlilik pek rağbet görmüyor ( resmiyette tek eşlilik var ), nüfusun yaşlılığından ve doğum oranının düşük oluşundan nüfus her yıl giderek azalıyor.
Gecen hafta ( 16.02.2012 ) Macaristan'da soğuktan donarak ölen 35 kişinin, 28’i evlerinde diğer 7 kişisi dışarıda donarak hayatlarını yitirdiler. Bu da Macaristan'da yasayan Türkleri derinden üzmüştür.
Bunun yanında anlaşılması güç: Gecen hafta donan Balaton gölünün üzerinde iki tane Hummer H2 araçlarıyla dolaşmayı denerken donan buzun kırılması neticesinde gölün dibine düsen gençlerin, araçlarının ne olacağı sorulduğunda, fark etmez gerekirse " çöpe atarız " diyen bir insan yapısı!
Sunu da rahatlıkla söyleyebiliriz, Macarlar, kültürel derinliği, özgür yaşama azmi ve aşkı ve bunun bedelini ödemek kararlılığı karşısında, son 150 yıldır zor, çetin imtihanlardan geçmiş, büyük acılar çekmiş bir millet.
Türklere karşı çok sıcak ve içten davranan bir Macar halkından bahsedebiliriz.
Aslında AB içerisindeki insan ilişkisi sıcak olan bir millet Macarlar.1300’e yakın kaplıcalarında sağlık, terapi ve keyif alınabilecek kültürlü bir ortamı bulmak mümkün.
Geldiğimiz ilk yıllardı.
Birçok sorunla karşılaşıyor, alışık olmadığımız bilmediğimiz konulara çözüm üretiyorduk.
Fakat bu edindiğimiz bilgi ve tecrübelerimizi maalesef ki paylaşamıyorduk. Bizim gibi diğer işadamlarımızda aynı durumdaydı.
1997 yılıydı, birçok saygın, etkili Macar ve Türk işadamlarımızla birlik olarak edindiğimiz tecrübeleri aramızda paylaşmak, yeni gelecek yatırımcılara da faydalı olmak için Türk-Macar İşadamları Derneğini kurduk.
Derneğimiz birçok ilke, yeniliğe, yardıma katkıda bulanarak yol gösterdi göstermeye de devam ediyor. Cumhurbaşkanlarına kadar kabul gördük, ağırladık.
Evet derneği kurmuştuk, Macaristan’da; özelde ticaretin, sanatın, sporun, tarihi kültürün, ekonominin merkezi olan Budapeşte çok hızlı gelişiyordu.
Bizlerde bu hıza çok iyi ayak uyduruyorduk. Ticaret artık bizim geldiğimiz 90’lı yıllardaki ticaret hiç değildi. Uluslararası tüm firmalar artık Macaristan’a yerleşmiş, çok çetin, keskin, sert kuralların işlediği serbest piyasa ekonomisi işliyordu.
Budapeşte, bazen bizi memnun ve mutlu etti, bazen de üzdü, hüzünlendirdi. Ama iyi veya kötü yaşattığı her şeyle benim şehrimdir Budapeşte…
Biz artık burada yabancı değil, buralıyız.
Evimiz ve işimiz burada.
Çünkü ömrüm boyunca hatırlayacağım hatıraların yaşandığı bir yer Budapeşte.
Bundan sonra da mutlu, tatlı, acı ve hüzünlü birçok anıları yaşayacağım.
Biz bu dünyadan ayrıldıktan sonra da, Tuna nazlı akacak, Budin yine gül kokacak.
Turistler gezecek, Türkler Gül Baba’ya uğrayacak.
Szigetvár'da Kanuni Sultan Süleyman'ın vefat ettiği bölgedeki mezarını ve doğusunda 90 km. uzağındaki Mohács’i ziyaret edecekler.
Budapeşte, ayni İstanbul gibi iki parçadan oluşur. Tuna’nın kuzey tarafı Peşte, güney yakası Buda’dır. Buda daha çok aristokratların ve zenginlerin yaşadığı, sarayların bulunduğu taraf, Peşte ise, iş, sanayi ve ticaret merkezleri vardır.
Budapeşte hep Buda ile başlangıç yapacak, bu da bizleri hep yâd etmeye sevk edecek.
Macaristan ve Budapeşte deyince Mohaç Ovası’nı ve Yahya Kemal’in Mohaç Türküsü’nü hatırlamamız olmazdı.
Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı;
Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı.
Uçtuk Mohaç ufkunda görünmek hevesiyle,
Canlandı o meşhur ova at kişnemesiyle!
(...)
Dünyaya veda ettik, atıldık doludizgin;
En son koşumuzdur bu! Asırlarca bilinsin!
Bir bir açılırken göğe, son defa yarıştık;
Allah’a giden yolda meleklerle karıştık.
Geçtik hepimiz dörtnala, cennet kapısından;
Gördük ebedî cedleri, bir anda yakından!
Bir bahçedeyiz şimdi şehitlerle beraber;
Bizler gibi olmuş o yiğitlerle berâber.
Lâkin kalacak doğduğumuz toprağa bizden;
Şimşek gibi bir hatıra nal seslerimizden.
Budapeşte ve Macarlar deyince, aklımızda canlanan nice tablolar var.
1541-1686 yılları arasında 145 yıl kadar Osmanlılar tarafından idare edilmiştir Macaristan.