GÜLTEPESİ


Serinliğin ve manevî derinliğin insanı rahatlatır,

Binler birbirinden uzaklaştığı modern şehirde.

 

Durgunluk ve huzuru arayanlar,

Gidelim Gültepesine,

Varalım Gültepesine.

 

Sevgililerin buluşmaları hiç bitmeyecek,

Aşk ve sevgi öteleri hep hatırlatır buz gibi,

 

Ağlıyor evlerinde mutsuz, hüzünlü ve aşkı tadamayanlar.

Yerlerinden fırlasa o minik yürekleri,

Gül'le sabah olur, Gül'le akşama erdirir,

Yine bizim hepimizi.

 

Bir başka cenneti yaşatır,

Buda Kale'sinin gündüzü ve gecesi,

Dünya'nın veremeyeceği birçok huzuru ve rahatı yaşatır geniş alanıyla.

 

Citadella'ya çıktığınızda yine nazlı Tuna Nehri sizi kucaklar,

Gültepe'si sürekli doygun, Budapeşte aç ve boşlukta,

Oyunlar mutlu etmiyor, edemiyor,

Birçok hatırayı bulursun tam ve yarım.

 

Reva görülen düz ve basit o mezarında,

Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa'yı böyle mi hatırlayacaktık?

Bizlerin bu dar ufukları, kucaklar mı o koca Budin Paşasını?

 

 

 

Gültepesi felekten can verir o genç sevgililere,

Fakat sırlarına da ortak olmayı da unutmaz,

Nazlı Tuna'dan geçen o yük gemileri sessizlikte Allah'a emanet!

 

Birçok umudun, ümidin yeşerdiği yerdir,

Sözlerin ve ışıkların temelinin merkezinde,

Yazılı bir sözleşme olmasa da Yaradan'ın her an işittiği mekândır.

 

Birkaç yüzyıldır duaların unutulduğu bu memleket,

Yeniden Gül Baba doğar mı?

Mis gibi kokan mor, beyaz akasya bir o mu şadumân?

 

Asırladır bu bekleyiş, özenmesin mi İstanbul'a?

Tabii uçan kuşlar misali kavuşacaktır birbirine,

İhtiyacı olan dönüşümü tamamlayacaktır elbet bir gün.

 

Yaşlananlara rastlarsınız, pek çoğuna hastane odalarında yalnız,

Hele o mezarlıklardaki cenaze merasimi ve mezarlıklardaki o minik kutucuklar,

Birçok acı üstüne acıyı hissedersiniz ruhunuzda,

Revamıdır bu necip ve köklü asil millete,

Budapeşte'yi mi hatırlatır bilmem ki!

 

Aslında sonsuz son,

İşte gelecek,

Bu kadar günahı kaldırır mı?

Budapeşte'ye bu yük ağır gelmez mi?

 

 

28 Mayıs 2012, Budapeşte-Grasham Palace