Sivil Haber

Birileri doğru söylemiyor

MEDYA

Söylenenle yapılan arasındaki fark hiçbir zaman şimdiki kadar açılmamıştı

 Söylenenle yapılan arasındaki fark hiçbir zaman şimdiki kadar açılmamıştı. Örnek mi istiyorsunuz? Alın güvenlik kavramı ve uygulamalarını. Zannediliyor ki güvenlik, polis, asker ve sert önlemlerle sağlanır.
Güvenlik
Güvenlik her şeyden önce bir duygudur. Karnı doyan; işi olan; asgari düzeyde de olsa geçinebilen; ihtiyaç duyduğu düzeyde eğitim ve sağlık hizmeti alabilen, beden ve konut masuniyeti olan; girişim, iletişim ve örgütlenme özgürlüğüne sahip; adalete ulaşabilen bir kişi kendini güvenli hisseder. Bunlara yumuşak güvenlik önlemleri denir. Güvenli bireylerin çoğunlukta olduğu bir toplum güvenlik sorununu büyük ölçüde çözmüştür. Sert (polisiye) güvenlik önlemlerine ihtiyaç yoktur.

Eğer bir toplumda yumuşak güvenlik olanakları eksikse bunun doğurduğu memnuniyetsizliği yönetenler genellikle güvenlik eksiği olarak algılarlar. Oysa eksik olan güven duygusudur.

Baş gösteren toplumsal huzursuzluk iyi algılanırsa yumuşak güvenlik önlemleriyle açık kapatılabilir. Ama yumuşak güvenlik önlemleriyle yurttaşlarının güvenlik duygusunu karşılayamayan yönetimler, artan huzursuzluğa sert güvenlik önlemleriyle yanıt verirler. Bunun adını da kamu güvenliği koyarlar.

Şu anda yasalaşmak için sırasını bekleyen “İç Güvenlik Paketi” sert güvenlik önlemlerini öne çıkarmaktadır. Güvenliğin sağlanmasında yargı unsurlarını geriye çekip kolluk ve idari unsurlarının rolünü artırmaktadır. Savcının rolü polise, sakal kalınlaştırmak hâkimin rolü idari amirlere verilmekte; somut deliller yerine yurttaşın tutuklanmasına ve gözaltında tutulmasına “makul şüphe” yetmektedir. Yetkililere sorarsanız bu önlemlerin tümü demokratik Batı ülkelerinde vardır. İşte bu doğru değildir!

Başkanlık sistemi

Bir diğer konu da başkanlık sistemidir. Bu sistemi savunanlar, dünyanın en güçlü ve gelişmiş ülkelerinin başkanlıkla yönetildiğini gözümüze baka baka söylemektedirler. Parlamenter monarşi olan Britanya’nın (ki resmi adı Birleşik Krallık’tır) başkanlıkla yönetildiğini iddia edecek kadar da bilgi fukarasıdırlar. Afganistan, Angola, Cezayir, Ermenistan, Bolivya, Dominik Cumhuriyeti, Ekvator, Gana, Haiti, Liberya, Nijer, Sudan, Suriye, Yemen ve birçok yoksul, sorunlu ülkenin de başkanlıkla yönetildiğini hiç dile getirmiyorlar. Acaba bilmiyorlar mı?

Evet, ABD başkanlıkla yönetiliyor ve hem siyasi istikrar hem ekonomik gelişme açısından örnek bir ülke. Bu örnek için hayati olan iki özellik saklanıyor: Kesin ve kurumlaşmış bir kuvvetler ayrılığı ve yerinden yönetim, yani ademimerkeziyetçilik.

Bir kere Amerikan devletinin adı Birleşik Devletler. Yani gönüllü olarak bir araya gelip federatif bir yapı kurmuş olan devletçiklerden söz ediyoruz. Bunların her biri kendi seçimlerini yapıyorlar, kendi parlamentolarını oluşturuyorlar, kendi görevlilerini (polisinden yargıcına, öğretmenine kadar) atıyorlar. Yasalarını yapıyorlar. Bu çoğulcu yapıyı bir arada tutan ve birimler arasında eşgüdümü sağlayan Federal Anayasa, federal kurumlar ve Kongre. Başkan bir tür koordinasyon rolü oynuyor. Kongre, eyalet (devletçiklerin) temsilcilerinden oluşan Senato ile ABD halkının tümünü temsil eden Temsilciler Meclisi’nden oluşuyor. Başkan, yasa yapımına karışamıyor, Kongre’yi feshedemiyor. Yüksek yargıç ve memurların (örneğin büyükelçilerin) atamasını Senato’nun onayı olmadan yapamıyor. Yasama ve yürütmenin tüm karar ve uygulamaları sıkı bir yargı kontrolüne tabi.

Bu düzenin ruhunu Anayasa temsil ediyor ve ABD anayasasının özü; birey haklarını ve özgürlüklerini teminat altına almak.

Şimdi elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin size başkanlık sistemi böyle mi anlatılıyor? Teklif edilen “Türk tipi” sistemde birey, yerinden yönetim ve kuvvetler ayrılığı var mı? O zaman neden başkanlık sistemi?
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.