UHUB Bangladeş Raporunu Açıkladı

Uluslar Arası Hukukçular Birliği(UHUB), Bangladeş’te insan hakları ihlalleri ile ilgili raporunu Eyüp Bahariye Mevlevihanesi’nde yapılan bir toplantı ile açıkladı. Yapılan açıklamada “Bangladeş’te bir hukuk cinayeti işlenmektedir” denildi.

UHUB Bangladeş Raporunu Açıkladı
 UHUB Genel Sekreteri Av. Necati Ceylan başkanlığındaki avukatlar, insan hakları savunucuları ve yardım kuruluşu temsilcilerinden oluşan 14 kişilik heyetle yapılan Bangladeş  ziyareti ile edinilen bilgi ve belgelerin açıklandığı toplantıya çok sayıda STK temsilcisi ve basın mensupları katıldı.

 Toplantıda Avukatlar Necati Ceylan, Yasin Şamlı, Fatma Benli, Bayram Sakartepe ve Prof. Dr. Refik Korkusuz söz alarak izlenimlerini katılımcılarla paylaştı. Genel Sekreter Necati Ceylan yaptıkları seyahati özetleyerek “Görüştüğümüz tüm kişiler başta Gulam Azam olmak üzere Cemaat-i İslami Partisine mensup bütün tutukluların suçlu olduklarını peşinen kabul etmiş görülüyorlar. Oysa iddia ettikleri suçlar 1971 ve öncesine ait söylentilerdir. O dönemde Bangladeş’in Pakistan’dan ayrılmaması için söylenen konuşmalar ve beyanatlar bugün savaş suçu olarak iddia edilmektedir. Oysa savaş suçu ülkenin kendi vatandaşına karşı iddia edebileceği bir suç değildir. Vatana ihanet suçu olsa zamanaşımı iddia edileceğinden böyle bir suçla suçlanmaktadırlar. Tamamen siyasi olan bu dava her yönüyle temelsiz ve asılsız iddialar üzerine kurulmuştur. Yaptığımız bu ziyaret Türkiye’nin ilk sivil diplomasi faaliyeti olarak kayda geçmiş; Bangladeş’te büyük bir yankı yaramıştır. Gittiğimiz günlerde karar verme aşamasına gelinen davada uluslar arası bir heyetin gelmesiyle karar eleri bir tarihe ertelenmiştir. Ancak karar konusunda azimli olan idareciler bütün süreci Mart sonlarına kadar bitirerek, kararı infaz etmek istemektedirler. Bu nedenle çalışmaların uluslar arası arenaya duyurulması önem arz etmektedir” dedi.

Hazırlanan Rapora Göre Bangladeş’te Olanlar

 “Son yıllarda Bangladeş yönetiminin Cemaat-i İslami’ye yönelik baskılarını arttırması sonucunda çok sayıda protesto ve tutuklamalar yaşanmaktadır. Cemaat-i İslami’nin önde gelen 3 lideri, Başkan Maulana Motiur Rahman Nizami, Başkan Vekili Allama Delwar Hossain Sayedee ve Genel Sekreter Ali Ahsan Mohammad Mujahid halkın dini değerlerini istismar etmek suçlamasıyla 29 Haziran 2010’da gözaltına alındılar. Söz konusu kişiler polis tarafından gözaltına alınmış iken, 26 Temmuz 2010’da Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat liderlerinin 1971’de işlediklerini iddia ettiği suçlarla ilgili olarak yargılama yetkisi olduğunu ilan etti ve herhangi bir makul sebep olmaksızın haklarında tutuklama emri çıkarttı.

Son yıllarda Bangladeş yönetiminin Cemaat-i İslami’ye yönelik baskılarını arttırması sonucunda çok sayıda protesto ve tutuklamalar yaşanmaktadır. Cemaat-i İslami’nin önde gelen 3 lideri, Başkan Maulana Motiur Rahman Nizami, Başkan Vekili Allama Delwar Hossain Sayedee ve Genel Sekreter Ali Ahsan Mohammad Mujahid halkın dini değerlerini istismar etmek suçlamasıyla 29 Haziran 2010’da gözaltına alındılar. Söz konusu kişiler polis tarafından gözaltına alınmış iken, 26 Temmuz 2010’da Savaş Suçları Mahkemesi, Cemaat liderlerinin 1971’de işlediklerini iddia ettiği suçlarla ilgili olarak yargılama yetkisi olduğunu ilan etti ve herhangi bir makul sebep olmaksızın haklarında tutuklama emri çıkarttı. Ghulam Azam’ın tutuklanmasının ardından diğer üç önemli ismin -Moulana Abdus Subhan, Azharul Islam, Mir Quasem Ali- de yine aynı suçla suçlanarak hapse atılmaları, ardından düzenlenen kitlesel protesto gösterilerinde polisin göstericilere ateş açıp ölümlere neden olması ve yoğunlaşan keyfi gözaltı ve tutuklamalar, siyasi kaosu zirve noktasına taşımıştır. Son olarak ise, Prof. Ghulam Azam, Genel Başkan Maulana Motiur Rahman Nizami, Genel Başkan Vekili Allama Delwar Hossain Sayedee ve eski Genel Sekreter Ali Ahsan Mohammad Mujahid hakkında verilen idam kararı; ve bu idamların Bangladeş’in bağımsızlığının yıldönümü olan 26 Mart 2013’te gerçekleştirileceği endişesi, Bangladeş içerisinde olduğu kadar, uluslararası hukuk ve toplum nezdinde de ciddi bir sorun doğurmuştur.

 Awami League adlı siyasi parti 1972–1975 ve 1996–2001 yılları arasında Bangladeş’te iktidarda idi ama bugün suçlananlar aleyhine o dönemlerde davalar açılmadı. Esasında Awami League liderleri, şu an savaş suçu işlemekle yargılanan muhalefet liderleriyle beraber hareket etmişlerdi.

4 Eylül 2010 Cuma günü Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmada, 1971 Bangladeş ayrılık Savaşı’nda işlenen suçlarla ilgili Uluslararası Suçlar Mahkemesi kurulmasından söz etmiştir. Başbakan Sheikh Hasina, savaş suçlarıyla ilgili yapılacak yargılamanın Bangladeş’in onaylamış olduğu Uluslararası Ceza Mahkemesi’ni kuran Roma Statüsü’nün ruhuna uygun olacağını ifade etmiştir.

Ülkede yaşanan ihlallere temel oluşturan Başbakan Hasina’nın iddialarının hukuki dayanağı yoktur. Roma Statüsü’ne göre Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisi, üzerinden 39 yıl geçmiş olan suçları kapsamamaktadır. Ayrıca, o günkü adı Doğu Pakistan olan Bangladeş’in, birleşik Pakistan’dan kopma savaşı sürecinde Pakistan Ordusu ile işbirliği yapanların savaş suçları dosyaları 1972 ve 1973 yıllarında Bangladeş mahkemelerinde görülmüş, 1974’te Pakistan’ın Bangladeş’i tanımasıyla mesele halledilmişti. Bugün suçlananların hiçbiri o gün ne itham edilmiş ne de suçlu bulunmuşlardı. Ayrıca Cemaat’in tutuklu bulunan beş üst düzey yöneticisinden dördü 1971 ayrışma savaşında öğrenci, öbürü ise Cemaat’e 1973’te katılmıştı. Ayrılma sürecinde Cemaat yöneticisi olması imkânsız olan, hatta o tarihlerde Cemaat’e üye dahi olmayan kişilerin bugün savaş suçu işledikleri gerekçesiyle yargılanmaları düşündürücüdür.

Üzerinden 39 yıl geçmiş olan savaş suçları yargılamasının, gerçek anlamda insan hakları ihlallerini ortaya çıkartmak, suçlular üzerindeki korumayı kaldırmak ve adaleti tesis etmek için olmayıp Awami League hükümetine karşı meşru muhalefeti bastırmaya dönük siyasi bir sindirme operasyonu olduğuna dair ortak kanaat mevcuttur. Ayrıca yaşanan bu tartışmalar ülkedeki sosyo-ekonomik geriliği daha da ağırlaştırmakta, her türlü yatırım ve istikrarı engellemektedir. Tüm bu gelişmeler, aslında kaybedenin Bangladeş halkı olduğunu göstermektedir.

 



Haber & Fotoğraf: İbrahim Balcıoğlu

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209