'Sabah PKK'lı genci uyandırdım'

Hüseyin Aygün, yaşadıklarını Radikal'e anlattı: "Yanda kalan genç uyudu. Sabah ben onu uyandırdım. Alevi kökenliydi. Dağa çıktığı için memnun değildi, dönmek istiyordu..."

'Sabah PKK'lı genci uyandırdım'

TUNCELİ - PKK tarafından kaçırıldıktan sonra sivil iradenin tepkisi üzerine 48 saat sonra serbest bırakılan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün , evinde kabul ettiği Radikal ’e konuştu. Aygün, Dersim’de başta CHP ’liler olmak üzere farklı görüşlerdeki siyasi hareketlerin baskı altında olduğunu ve PKK ’nIn kendisi dışındaki hiçbir görüşe tahammül etmediğini söyledi, “ BDP ’nin Dersim’de bize uyguladığı politika, kendine 90’lı yıllarda uygulanan şiddet politikasının aynısı” dedi. 

O gün nasıl başladı?
Ovacık’ta kahvelerde görüşmeler yapıyordum. Birkaç vatandaşın Dersim 38’le ilgili dilekçelerini yazdım, komisyona başvursunlar diye. İlçede baskı havası vardı. Bir bildiri dağıtılmış, CHP ’de siyaset yapmamaya çağırıyordu. İfadeler son derece olumsuzdu. 

Neler yazıyordu?
“Bizim dışımda kimse siyaset yapamaz, terk edin.” Bizim belediye başkanımıza ve ilçe başkanımıza dönük de örgütün tehdidi var. İstifa edeceksiniz diye baskı uyguluyor. Oradaki arkadaşlar da PKK ’nın Ovacık’ta baskı kurduğunu, istediğini götürüp günlerce dağda tuttuğunu söyledi. Ben de izleniyormuşum. 

Bunu fark etmediniz mi?
Yo hayır. Plakamız üzerine durdurulduk. Bekliyordum, geç kalmış bir uygulamaydı. BDP ve PKK uzun zamandır Dersim üzerinde yoğun baskı uyguluyor. Dersim’de hem uzun yıllardır faaliyet yürütüyor hem de tutunamıyor. Şimdi Dersim’e dair ezberi yanlış bir ezber. Dersim’de tek bir kimliği, Kürt milliyetçiliğini yöneltiyor. Alevilik ağırlıklı kimliği dikkate almıyor. Festivallerde bunu görüyoruz, belediye hizmetlerinde görüyoruz, sol partilere yönelik sekterliğinde görüyoruz. Seçim döneminde üzerimde özel baskı uyguladılar, kara propaganda yaptılar. CHP ’de yer alanların hain olduğu yönünde. Oysa demokrasiler seçmen endekslidir. Öyle yapmıyorlar, halkı suçlayan bir tavır aldılar.
Dersim 38 tartışması başlatmamla biraz hız kesti. Bu defa aslında CHP ’li değil, BDP ’li olduğumu ilan eden başka saldırı dalgası başladı. Sertçe eleştirmek zorunda kaldım. “Seçimleri BDP ve PKK terörü altında tamamladık” diye demeç verdim. Ama Dersim tartışması açmış, tutuklu öğrencilere sahip çıkmış, Uludere komisyonunda Heron görüntülerini izleyip devletin ne kadar korkunç bir katliama imza attığını açık açık söylemiş biri olarak bu eylemi beklemiyordum. Çünkü muazzam bir halk desteği var. Diyarbakır ’da, Batman ’da, Uludere ’de muazzam karşılandım. Dediler ki, hoş geldiniz. Hüseyin Aygün sen ayrı hoş geldin. 

Ve sizi Ovacık’tan dönerken yolda durdurdular.
Birkaç defa itiraz ettim, bu davranışın Dersim halkına, onların ideallerine zarar verdiğini söyledim. Silahlarını indirdiler. “ Hüseyin Aygün ’e silah çekmeyiz” dediler. “Sohbet etmek istiyoruz” dediler. Böyle de olsa bunun bir baskı olduğunu söyledim. Sonra yürümeye başladık, altı yedi saat. Benim anladığım merkezin çok haberi yoktu. Şaşırdılar. Başka bir gücün yapıp yapmadığını sordular. 

Altı saat nereye yürüdünüz? Biliyor muydunuz oraları?
Tabii, biliyorum. Oralarda keşfe gittim, yakılan yıkılan köylerin zarar tespit çalışmalarına gittim. Fakat karanlıkta bir süre sonra seçilemez oldu. Göremeyeceğim bir yol haline geldi. Altı yedi saat sonra yoğun bir kaynağın çıktığı, ağaçların üzerini bir çatı gibi örttüğü dar bir geçide gittik. İki kişiydiler. Biri asıl militanların olduğu bölgeye gitti. Bulamadı ve dönemedi. İki kişi kaldık. Yanımda kalan arkadaş çok gençti ve yorgundu; hemen uyudu, ben uyumadım. Ben bekledim, o hemen uykuya daldı. Sabah ben onu uyandırdım. 

Kimdi, kaç yaşındaydı?
Anladığım kadarıyla Alevi kökenli bir çocuktu. 25 yaşlarında… Dağa çıktığı için, yıllarını dağda geçirdiği için memnun değildi. Geri dönmek istediğini, bu savaşın bitmesini gerektiğini, ölmenin ve öldürmenin çözüm olmadığını bildiklerini söylüyordu. Genç yaşına rağmen çok olgun cümleler kurdu. O çocuğu da oraya çıkaran, Kürt sorununun 100 yıldır çözülememiş olması. 

Ne konuştunuz?
Çok konuştuk, 48 saat boyunca… Ben uzun konuştum. Genç çocuklardı, dinliyorlardı. Benim kitaplarımı okumuşlar. Beğeniyorlarmış Dersim’le ilgili kitaplarımı.Benim anladığım, ilk aldıkları anda ülke çapındaki tepkilere kadar, kafalarında başka bir şey vardı. Soruşturma, baskı yapma, bazı talepler dayatma. Fakat tepkilerden sonra fikirlerinin değiştiğini, hemen bırakıp kurtulmak istediklerini hissettim. 

Kamuoyundaki tepkiyi fark ettiniz mi?
Radyo açtılar mesela. Başbakanın, ana muhalefetin, Alevi örgütlerinin, kurumların açıklamaları peş peşe okununca şok oldular. Biz ne yaptık, ülke ayağa kalktı… 

İki kişi miydiniz?
Sonra 3-4 kişi daha geldi. Onlar da “Ateşkes istiyoruz, kan dökülmesin, dağlardan inmek istiyoruz” dediler. Savaşı dayatan kimse yoktu. 

Sadece sohbet için mi kaçırmışlar?
Başta, CHP ’den ayrılıp bağımsız olmam yönünde baskı uygulayacakları izlenimine kapıldım. “İyi birisiniz, CHP ’de siyaset yapmayın” dediler. Ben de CHP ’de olmaktan onur duyuyorum dedim.

Sizce bu eylem, Kandil ’den bağımsız bir kararla mı yapıldı?

Yok, PKK Dersim’de kendisi dışında hiçbir güç istemiyor. Bana dönük hamle de bu politikanın uzantısı. Bu kadar yoğun sahiplenme onları şoke etti. Nitekim HPG’nin açıklamaları çok vahim. Halktan şikayet gelmiş gibi saçma sapan açıklamalar var. Zaten kaç PKK var, onu da bilmiyoruz. BDP kim, Kandil kim, Öcalan kim, darmadağın bir şey. Kim kimin adına konuşuyor, onu da bilmiyoruz. Mesela dağdakiler Leyla Zana ’nın açıklamalarını çok şiddetle eleştirdiler. “ AKP inkar ve asimilasyonda diretiyor, Zana yanlış konuşuyor” diye. Ama PKK içerisinde bir sürü güç Öcalan’ın iradesi dışında konuşmayacağını söylüyor. Kimin ne dediğini de bilmiyoruz.

Ne yiyip ne içtiniz?
Ekmek, peynir, yumurta, çökelek…

Nasıl ayrıldınız?
“Bizi bu dağlarda unutma, barış için lütfen daha çok çaba harca” dediler.

Batı basınında, “ PKK Kürt milletvekilini kaçırdı” diye bu haber çıktı
Ben kendimi Dersim milletvekili olarak tanımlıyorum. Dersim, Kürt kimliği dahil pek çok kimliği barındırıyor. Ermenilik, Alevilik, Zazalık, Türmenlik… Hepsi var. Dersim heterojen ve dini bir kimlik. Irki değil, dini tanımlamaya dayanıyor. Bu bakımdan Kürt milletvekili tanımı eksik kalabilir.

PKK ’nın nüfuz alanında farklı görüşte bir siyasetçi’ algısı var…
Ama PKK zaten Dersim’de başka bir görüşe tahammül etmiyor ki. Hiçbir görüşe saygısı yok. Seçim döneminde bizim bürolar taşlandı, malzemeler kırıldı. Korkunç şeyler oldu. Nerede böyle bir baskı uygulanıyor? BDP ’ye böyle bir baskı uygulayan var mı? BDP ’nin Dersim’de bize uyguladığı politika kendine 90’lı yıllarda uygulanan şiddet politikasının aynısı.

Bu baskı devam eder mi?
Sürer. Ovacık’ta dağıtılan bildiri, CHP üzerinde baskı uygulanacağını gösteriyor. Bana yönelik baskı da sürebilir ama yine köylerde olacağım.

Koruma…
Yo hayır hayır, koruma veya silah taşımam. Ben barışçıl biriyim. Kimden niye korunayım ki? Kimseyle bir husumetim yok. Milletvekilliğim de avukatlık, insan hakları aktivistliği ve yazarlık kimliğimin devamından başka bir şey değil. Hiçbir şeyden korkum olmadı. Devletin karanlık güçlerinden bile. Devletin bile çeşitli organlarıyla görüştüğümde, önyargıların yıkıldığını gördüm ve mutlu oldum. Birtakım karanlık güçler, örgütte olsun, devlette olsun, fiziki saldırıda bulunma kararı alırlarsa, bir sürü insan öldü, bu ülkeye yazık olur. Ben MHP dahil herkesle görüşülmesinden yanayım. PKK ile de görüşülebilir.

Aygün: İyi bir CHP ’liyim
CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ,, dün CHP heyeti ve gazetecilerin Tunceli ’de kaldığı otele gelerek herkese teşekkür etti. Gazetecilerin, “Millet bu numarayı yemez” diyen AKP ’li Şamil Tayyar ’a bir cevap verip vermeyeceğini sorması üzerine, Aygün şöyle konuştu: “Ne diyeyim, ağzımı mı bozayım, o adama cevap verilmez ki. Ben onu ulu divana havale ediyorum. Ulu divan yanlış anlaşılmasın, bizim Alevi geleneğinde kullanılan bir deyimdir, daha çok Pir Sultan kullanırdı.” (Ulu divan Alevi geleneğinde sıkça kullanılan bir deyimdir. Daha çok haksızlığa uğrayanların kullandığı bir ifade olan ‘ulu divan’ Alevi inancında erenler makamı olarak kabul edilir.) Aygün, CHP ’den istifa edeceği yönündeki yorumlara ise, “Ben çok iyi bir CHP ’liyim. Yeni CHP ’de yoluma devam edeceğim” karşılığını verdi.

Emine Aygün: Hüseyin bunu hak etmedi
CHP ’li Hüseyin Aygün ’ün eşi Emine Aygün, “Hüseyin bunu hak etmedi” dedi. Emine Hanım şunları söyledi: “Çok üzgündük, hep gelecek diye haber bekledik. Çok tedirgindik. Umut daha baskındı. Hüseyin gerek avukatlığı döneminde gerekse milletvekilliği döneminde hep iyi şeyler yaptı, şahsi çıkar gözetmedi. Umudu kaybetmedim.” “Daha önceki açıklamalarından sonra kaygılanmış mıydınız?” sorusu üzerine “Yani şöyle; elbette keşke daha dikkatli olsa dediğim oldu ama Hüseyin her zaman içinden ne geçiyorsa onu söylüyor” diyen Emine Aygün, basını hiç takip etmemiş: “Çünkü Hüseyin’in fotoğraflarını görmek istemiyordum. Çok üzülüyordum.” Çocukların da çok üzüldüğünü belirten Aygün, “Kızım İdil Deniz sürekli ağlıyordu. Babasının kaçırılırken üzerinden çıkarılan beyaz tişörtü vardı. Onunla uyudu iki gün boyunca” dedi.



YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209