Haçlı Ordusunda Mücahid olunmaz!

Tek dişi kalmış canavar coğrafyamızda yeniden kanlı dişini gösteriyor. Bu kumpas haçlı kumpasıdır, bu koalisyon şeytani bir koalisyondur...

Haçlı Ordusunda Mücahid olunmaz!
 Algı yönetmenleri Türkiye’de yeni bir zaferin daha sevincini yaşıyor. Meclis gündemine taşınan tezkerelerin algı yönetimi öylesine “ustaca” yapılıyor ki, vicdanları rahatsız edecek en küçük ayrıntı bile başarıyla karartılıyor. Yandaş, candaş ne kadar unsur varsa hepsi teyakkuz halinde, emredilen cümleleri en güzel şekilde allayıp pulluyor.. Öyle bir hava estiriliyor ki, sanki Türkiye büyük bir kahramanlık destanına hazırlanıyor. Sanki Cihad-ı Ekber ilan ediliyor; Sanki Kudüs yeniden fethediliyor. Oysa tecrübe edilen tecrübe edilmez. Irak’ta katledilen 2 milyon Müslümanın vebalini omuzlayanlar, bugün yeni bir “kumpas”ın içerisine düşmek üzeredir. Haçlı ordusunda Mücahid olunmaz!

Mesele 49 rehineden öncesi ya da sonrası değil. 1 Mart tezkeresine göre durum gerçekten değişti. O gün Amerika’ya ve malum planlara itiraz edenler, maalesef bugün hassasiyetleri törpülenmiş yığınların parçası oldu. 1 Mart 2003’ten sonra 2 milyon Müslümanın Irak’ta katledildiği bilinirken, İslam coğrafyası bugün daha büyük bir tehditle karşı karşıyayken; ‘Müslüman Müslümanca bakamaz’, ‘Müslüman Müslümanca düşünemez’, ‘Müslüman Müslümanca tavır koyamaz’ duruma düşürülmüştür. Maalesef herkes kendi pozisyonunu kardeşinin canından daha vazgeçilmez görüyor.

1 Mart’ta neler yaşandı?

Tarih; 1 Mart 2003. Yer Türkiye Büyük Millet Meclisi. Dönemin Başbakanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış.  Yasaklı olmasından dolayı Recep Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı. TBMM’de tarihe “1 Mart Tezkeresi” olarak geçen tezkere görüşülüyor. Sadece muhalefet partilerinden değil, iktidar partisi AKP içinde de tezkereye yönelik ciddi bir direniş var. Buna rağmen, “ikna odaları” kuruluyor; Erdoğan, AKP Genel Başkanı sıfatıyla ekibiyle birlikte TBMM kulislerine kadar gelerek tezkerenin kabulü yönünde telkinlerde bulunuyor. Meclis, tezkere gündemine yoğunlaştığı o günlerde, ABD ordusu topraklarımızda konuşlanmak için araziler kiralıyor, İskenderun Limanı’na tanklar, tüfekler, füzeler ne kadar askeri mühimmat varsa indiriliyordu.. 

Tezkere, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması için Hükümet’e yetki verilmesine ilişkin Başbakanlık Tezkeresi” idi. TBMM’den, gerekli düzenlemelerin Hükümet tarafından yapılmasına, Anayasanın 92’inci maddesi uyarınca 6 ay süreyle izin verilmesi istendi.

Tezkerede, 62 bin yabancı askeri personelin 6 ay süreyle Türkiye’de bulunması öngörülüyordu. Yabancı kuvvetlerin hava unsurları 255 uçak ve 65 helikopteri bulacaktı.

Ve oylama yapıldı. Sonuç ne mi oldu?

Yapılan oylamaya 533 milletvekili katıldı, 250 ret, 264 kabul, 19 çekimser oy kullanıldı.

Ancak, Anayasa’nın 96. maddesinde öngörülen 268 salt çoğunluğa ulaşılamadı. Bu durumda, tezkere kabul edilmemiş sayıldı.

1 Mart Tezkeresi gündeme geldiğinde de yine bir Müslüman ülkenin işgali söz konusuydu ve Türkiye’den de buna destek olması isteniyordu. Bugün ise durum daha da vahim! Çünkü, bu sefer kardeşi bizzak kardeş vursun isteniyor. Kardeşi kardeşe vurdurma planına karşı kamuoyunun sessizliği de sağlanmış görünüyor.

Tarihin tekerrürü mü? Yoksa hatanın tekrarı mı?

ABD’NİN pişirdiği bir tezkere daha soframıza servis edildi. 49 rehinenin serbest bırakılmasından sonra dendi ki, “durum değişti”. Biz de diyoruz ki, değişen durum değil törpülenerek başkalaştırılan hassasiyetlerimiz. 49 rehinemiz serbesttir ama, o coğrafyada milyonlarca Müslüman kardeşimiz savaşa ve zulme esir bırakılacaktır. Evet değişen şey sadece Müslümanın Müslümanca duruşudur. 1 Mart tezkeresi zamanında bu millete tezkereyi reddettiren ayağa kalkış maalesef kendini gösteremiyor. İktidar partisinin kendi tabanından bile rahatsız olanlar çıkmış ve sonuç olarak tezkere meclisten geçememişti… Peki bugün değişen ne? Bu sessizlik ve kabullenmişlik neden? Akıllardan çıkmaması gereken bir gerçek şu; AKP’nin 2 Ekim 2014’te TBMM’den çıkarmayı düşündüğü tezkereye karşı duruş sergilemeyen her insanın akan kanda payı olacak.  AKP bu ülkeyi öyle bir savaşa sürüklüyor ki, bu işin sonunda birileri belki kendi ailesini Avrupa’ya kaçırır ama bu topraklar Suriye’ye ve Irak’a döner!

Bu tezkere adeta bir testere!

Yıllar önce de uyardık. Bu vebale ortak olmayın! Zalimin zulmüne maşa olmayın. Defaatle söyledik, Allah’ın ayetleriyle sabittir ki, kâfirden Müslümana dost olmaz. İslâm coğrafyasını sömürmekten başka derdi olmayan ABD’den tek bir Müslümana bile fayda gelmez. ABD’nin Müslümana hayrı konusunda bir tane dahi örnek kimse gösteremez. Amaçları gökyüzündeki güneşin varlığı gibi apaçıktır: Kendi sömürü düzenlerini devam ettirmek ve bu amaçla İslam’ı “terör” olarak göstermektir.  Oluşturdukları korkularla savaşmak yalanıyla amaçları Müslümanı Müslümana kırdırmak olan ABD ve haçlı avanesinin dümenine girip, kardeşin kardeşi vurmasına alet olmayın. 

Tarihin tekerrürü mü? Yoksa hatanın tekrarı mı?

Amerikanın masasında pişen bir tezkere daha soframıza servis edildi. 49 rehinenin serbest bırakılmasından sonra dendi ki, “durum değişti”. Biz de diyoruz ki, değişen durum değil törpülenerek başkalaştırılan hassasiyetlerimiz. 49 rehinemiz serbesttir ama, o coğrafyada milyonlarca Müslüman kardeşimiz savaşa ve zulme esir bırakılacaktır. Evet değişen şey sadece Müslümanın Müslümanca duruşudur. 1 Mart tezkeresi zamanında bu millete tezkereyi reddettiren ayağa kalkış maalesef kendini gösteremiyor. İktidar partisinin kendi tabanından bile rahatsız olanlar çıkmış ve sonuç olarak tezkere meclisten geçememişti… Peki bugün değişen ne? Bu sessizlik ve kabullenmişlik neden? Akıllardan çıkmaması gereken bir gerçek şu; AKP’nin 2 Ekim 2014’de TBMM’den çıkarmayı düşündüğü tezkereye karşı duruş sergilemeyen her insanın akan kanda payı olacak.  AKP bu ülkeyi öyle bir savaşa sürüklüyor ki, bu işin sonunda birileri belki kendi ailesini Avrupa’ya kaçırır ama bu topraklar Suriye’ye Irak’a döner! ABD’nin derdiği bizi İşgal koalisyonunda baş maşa olarak kullanmak

Türkiye, ABD’nin Elinde Oyuncak…

Obama’nın Ortadoğu Koordinatörü Philip Gordon, yeni bir bahaneyle başlatılan Irak ve Suriye işgalinde Türkiye’nin “kritik ortak” olduğunu ifade ederek “sadece askeri değil, ideolojik boyutta” bir ortaklık kurulacağını söyledi. Türkiye ile ABD’nin ortak çıkarlara sahip olduğunu belirten Gordon “ortaklığın” yalnızca askeri değil, ideolojik boyuta da taşınacağını belirtti.

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 01 Ekim 2014, 10:32
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209