Sivil Haber

Hrant Dink'i 'yalnız kurt' öldürdü demişti

MEDYA

Hrant Dink öldürüldüğü tarihlerde suikastı 'yalnız kurtların' gerçekleştirdiğini öne süren Ruşen Çakır bugünkü yazısında örgüt bulunmadığı için mahkeme kararını eleştirdi.

 “Arşiv” yani “geçmiş” peşinizi bırakmaz. Hele de gazeteciyseniz, bir de üzerine köşe yazarıysanız, tuşuna bastığınız her “harf”, bir gün karşınıza çıkıverir.

İşte örnek:

Bugünkü Vatan Gazetesi’nde Hrant Dink davası “O örtü kalkmadı” manşetiyle verildi. Hrant Dink davasında haklı olarak tetikçilerin arkasındaki güçlerin karanlıkta kaldığını öne çıkardı.

Vatan’ın manşetinde “Hani nerede örgüt?” mealinde yazan köşe yazarlarının da anonsları yapıldı.

O yazarlardan biri de Ruşen Çakır’dı. Ancak Ruşen Çakır’ın arivden çıkan yazısı, 5 yıl önce hiç de böyle denilmediğini gösteriyor.

Ruşen Çakır 2007’de konuyu şu satırlarla yorumlamıştı; “Kimse boşuna yasadışı örgütler, şebekeler, derin güçler ve gizli servisler aramasın. Ogün Samast, Yasin Hayal ve Hrant Dink suikastına karışan diğer gençler profesyonel terörist değiller. Onlar birer “yalnız kurt”. Ya kendi başlarına veya çok dar bir arkadaş çevresiyle, kendi imkanlarıyla çalışıyorlar.”

 

Çakır, “Mahkeme acaba örgüt aradı mı?” diye başlık attı ve şöyle yazdı:

 (…)

Örgüt mü dediniz?

 Kılık kıyafetlerine, okudukları kitaba, dinledikleri müziğe, gittikleri yerlere bakıp gencecik çocukları “terör örgütü üyesi” olmakla suçlayan, yıllarca tutuklu yargılayan ve çoğunu da ağır cezalara çarptırıp hayatlarını karartan hukuk sistemimiz nedense Hrant Dink’in katledilmesinin ardında herhangi bir örgüt bulmadı. İşin acısı, bu acı karar Hrant kardeşimizin katlinin 5. yıldönümünden iki gün önce çıktı. Sahiden bir örgüt aradılar mı? Sanmıyorum. Arasalardı bulurlar mıydı? Sanmıyorum. Bulsalardı üzerine giderler miydi? Yine sanmıyorum.

Mahkemenin neden böyle sonuçlandığını anlamak için, Hrant suikastinin gerçek anlamda aydınlatılması yolunda onca çaba sarf eden Nedim Şener’in neden 322 gündür tutuklu bulunduğunu anlamamız şart. Bakalım Pazartesi günkü duruşmada Nedim neler anlatacak.

(…)

O GÜN ÇOK FARKLIYDI

Peki bugün Dink suikastinde “örgüt arayan” Çakır, cinayet gerçekleştiğinde yani 5 yıl önce ne yazmıştı?

Bugün yazdığının tam tersini.

O gün “Örgüt falan yok” demeye getirdiği üç kritik yazısında, tetikçileri “yalnız kurt” olarak tanımlayan Ruşen Çakır, tam da o dönem belki farkında, belki değil, Dink suikastinin perde arkasındakileri memnun edecek yazılar döşenmişti.

 

İşte Ruşen Çakır’ın kendisiyle çeliştiği o yazıları dedirten o yazıları:

23.01.2007

Yeni bir terörist tipiyle karşı karşıyayız: Yalnız kurtlar

Hrant Dink’in tepeden tırnağa profesyonel bir suikasta kurban gittiği yolunda nerdeyse ortak bir kanı oluşmuş durumda

Hrant Dink’in tepeden tırnağa profesyonel bir suikasta kurban gittiği yolunda nerdeyse ortak bir kanı oluşmuş durumda. Kimi “derin devlet” i suçluyor, kimi ardında “yabancı istihbarat servisleri” arıyor, kimileri de Mafya ile de bir şekilde bağlantılı aşırı milliyetçi ve/veya ulusalcı şebekelerin izini sürüyor. Hatta soykırım iddialarında öne geçmek isteyen Ermenilerin komplosu olabileceğini söyleyenler bile var.

Muhtemelen Ogün Samast’ın sorgusundan sonra bu analizlerin hiçbirinin doğru olmadığı ortaya çıkacak, ama kimse elde edilecek sonuca inanmayacak. Birilerinin bir şeyleri gizlediği, örttüğü düşünülecek ve Dink de “faili meçhul” ler arasına katılacak. 17 yaşındaki Samast’ın bu işi tek başına veya çok dar bir arkadaş çevresiyle yaptığına inanan pek çıkmayacak. Tıpkı Trabzon’da rahip Andrea Santoro’yu öldüren 16 yaşındaki O.A. ve Danıştay’ı basıp hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i katleden avukat Alparslan Aslan’ın durumlarında söz konusu olduğu gibi.

Ben inanıyorum.

Sevgili Hrant’ın ölüm haberini aldığım ilk andan itibaren bunun profesyonel bir suikast olmadığını düşündüm. Uzmanlıklarına sonuna kadar güvendiğim bazı dostlarımla yaptığım tartışmalarla bu görüşüm iyice pekişti. Katilin hemen yakalanacağını ve işsiz güçsüz, “aşırı milliyetçi” fikirlerle yoğrulmuş küçük bir “Polat Alemdar kopyası” ile karşılaşacağımızı düşünüyorduk. İlk bilgiler bizi doğruluyor gibi.

 

***

 (…)

‘Yalnız kurtlar’ın eylemleriyle karşılaşabiliriz 

23.01.2007

Ruşen Çakır

Bugünkü cenaze çok önemli. Türkiye sevgili Hrant’ı hep birlikte uğurlayabilirse aydınlık için umut doğabilir. Aksi takdirde Türkiye daha fazla cepheleşir.

Kimse boşuna yasadışı örgütler, şebekeler, derin güçler ve gizli servisler aramasın. Ogün Samast, Yasin Hayal ve Hrant Dink suikastına karışan diğer gençler profesyonel terörist değiller. Onlar birer “yalnız kurt”. Ya kendi başlarına veya çok dar bir arkadaş çevresiyle, kendi imkanlarıyla çalışıyorlar. Tıpkı Trabzon’da rahip Andrea Santoro’yu öldüren 16 yaşındaki O.A. ve Danıştay’ı basıp hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i katleden avukat Alparslan Aslan, hatta 9 Mart 2004 günü İstanbul Kartal’daki Mason Locası’nı basan Nihat Doğruel ve Engin Vural gibi.

“Yalnız kurtlar” milliyetçi, ırkçı, dinci, ayrılıkçı veya başka bir şey olabiliyorlar, fakat kendilerinden olmayan, kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik nefret onları birleştiriyor. “Yalnız kurtlar”la baş edebilmek epey zor. Çünkü çok küçük ve amatör gruplar söz konusu olduğu için istihbarat servislerinin bunları tespit etmesi ve eylemlerini önceden engelleyebilmesi imkansız gibi.

“Yalnız kurt terörizmi” nin (lone-wolf terrorism) teorisyeni Amerikalı ırkçı Alex Curtis taraftarlarına “Kesinlikle büyük ve yasal gruplarla kişisel ilişki kurmayın ve yakalandığınızda sadece ’söyleyecek hiçbir şeyim yok’deyin” şeklinde direktif veriyordu. Bizim “yalnız kurtlar” da en gelişmiş sorgu tekniklerine rağmen çok fazla bir şey söylemiyorlarsa, profesyonel veya çok inançlı olup direndiklerinden değil zaten bir şey bilmediklerindendir.

(...)

5 “yalnız kurt” daha

20.04.2007

Ruşen Çakır

15 Kasım 2003’te İstanbul’daki sinagog saldırılarının Hizbullah kaynaklı olduğu sanılmış, ama kısa sürede bunların El Kaide işi olduğu ortaya çıkmıştı. Danıştay baskını, Rahip Andrea Santoro cinayeti ve Hrant Dink suikastının ardında da Hizbullah izleri aranmıştı, şu ana kadar bir şey bulunamadı.

El Kaide’den etkilenmişler

Hizbullah’ın Malatya’daki katliamla da doğrudan bir ilişkisi olduğunu sanmıyorum. Çünkü Hizbullah uzun süredir yasal faaliyetlere ağırlık vererek yeniden yapılanılıyor. Silahlı eylemlere başlamak üzere olduğuna dair elimizde herhangi bir ipucu yok.

Hizbullah olsa muhtemelen misyonerler kaçırılır, günlerce sorgulanır ve bunların görüntüleri kaydedilirdi. İlk günkü haberler, katillerin Hizbullah’tan ziyade, internet ortamında bolca dolaşan, El Kaide’nin Irak ve Pakistan’daki “kafa kesme” görüntülerinden etkilenmiş olduklarını düşündürtüyor.

‘Ulusalcı söylem’ dikkat çekiyor

Ceplerinden gerçekten “Vatan için yapıyoruz. Ülke elden gidiyor. Şimdi de topraklarımıza göz diktiler” gibi notlar çıkmışsa herhangi bir radikal İslamcı grupla bağları olması çok zor. Çünkü bu tür cümleler daha çok milliyetçi/ulusalcı söylemde karşımıza çıkar. Zaten misyonerlik karşıtı cephede İslamcıların epey azınlıkta kaldıklarını da gözlüyoruz.

Beş zanlının herhangi bir örgütle doğrudan ilişki içindeki profesyonel militanlar olduklarını sanmıyorum. Tıpkı Trabzon’da rahip Andrea Santoro’yu öldüren 16 yaşındaki O.A. ve Danıştay’ı basıp hakim Mustafa Yücel Özbilgin’i katleden avukat Alparslan Aslan, Hrant Dink’i kurşunlayan O.S. gibi kendi başlarına veya çok dar bir çevreyle birlikte hareket ediyor olma ihtimalleri hayli yüksek.

Bu beş genç pekala özel bazı nedenlerle bu katliamı yapmış da olabilirler. Ayrıca ülkenin içerde ve dışarda düşmanlar tarafından kuşatıldığına, bölünüp parçalanmak üzere olduğuna, dinin de elden gittiğine, bu arada yöneticilerin uyuduğuna inanıyor ve durumdan vazife çıkarıyor olmalılar. Hizbullah’tan da, El Kaide’den de etkilenmiş olabilirler ama esas olarak popüler kültürün ürünü oldukları açık. Yani beş küçük “Polat Alemdar”la karşı karşıyayız.

Galiba onlar da birer “yalnız kurt” . Sürü halinde dolaşmaları olayı daha da tehlikeli kılıyor.

(...)

 / Haber 7

Haber Kaynağı : Haber7.com

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.