Türkiye'deki siyasi iletişimin artılar eksileri değerlendirildi....

Türkiye'deki siyasi iletişimin artılar eksileri değerlendirildi....

Türkiye'deki siyasi iletişimin artılar eksileri değerlendirildi....

 “SİYASET AKADEMİSİ” İLK HAFTASINDA TÜRKİYE’DEKİ SİYASİ İLETİŞİME YER VERDİ

İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezinin gelenekselleşen Siyaset Akademisi serisinden beşincisi olan “Siyaset Akademisi-4” ilk haftasında Türkiye Araştırmaları Merkezi (TAM) Başkanı Zeynep Banu Dalaman’ın moderatörlüğünde Siyasal İletişim konusunda birbirinden önemli isimleri bir araya getirdi.

İstanbul Aydın Üniversitesi ve Uluslararası Cumhuriyetçiler Estitütüsü (IRI) işbirliği ile düzenlenen Siyaset Akademisi-4 ilk haftasında Avrupa Siyasi Danışmanlar Derneği (EAPC) 2. Başkanı Necati Özkan, INC Araştırma İletişim Danışmanlığı Ortağı Dr. Neslihan Çelik, GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş ve Çankaya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr. Ebru Çoban Öztürk’ü ağırladı.

Açılış konuşmasını yapan İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi Başkanı Zeynep Banu Dalaman Türkiye’de Siyasi İletişimin gelişimini anlattı. Dalaman, Türk siyasi iletişim tarihinde üç önemli kavram olarak lider imajı, kampanya ve seçim afişi ve seçim şarkıları üzerinde durarak Türkiye’de daha önce yapılmış olan seçim kampanyalarından örnekler verdi.

“Eğer size danışanlar size kulak vermemeye başlamışsa bırakma zamanınız gelmiştir”
Siyasi İletişimde ki başarılarıyla tanınan ve Kemal Kılıçdaroğlu’na bir dönem danışmanlık yapan Necati Özkan konuşmasına CHP’den ayrılma kararının kendi kararı olduğunu bildirerek başladı. Buna istinaden mesleki temel kuralını; “Eğer size danışanlar size kulak vermemeye başlarsa bırakma zamanı gelmiştir.” diyerek açıkladı. “CHP de hem geçmişin gölgesi hem güneşi var.” diyen Özkan “Türkiye’de CHP’den daha güçlü bir partinin olmadığını, ileride AK Parti’nin bile yok olabileceğini ama CHP’nin hep var olacağını söylerken, bunun nedeninin CHP’nin Cumhuriyetin kurucu partisi olduğunu ifade etti.

Seçim süreçlerinde siyasi kampanyaların nasıl hazırlandığını, nelere dikkat edilmesi gerektiğini aktaran Özkan Siyasi danışmanların temel görevini, seçim zamanında ki dar zaman içerisinde seçmenlerin zihninde oluşmuş hatalı düşünceleri değiştirmek ve yönetmek olduğunu belirtti.

Siyasal seçimin zor bir süreç olduğunu söyleyen Özkan, Tayyip Erdoğan Örneğini göstererek ; “Halkın yüzde ellisi ona taparken, yüzde ellisi ondan nefret ediyor. Nedir bunun nedeni. Birilerinin çıkarlarına dokunacağınız an sizden nefret edecek bir kitle yaratacaksınız. Tüm partiler ve tüm liderler için geçerlidir bu. O açıdan siyasal iletişim zor bir iştir. Bu süreci doğru anlamak yönetmek gerekir.” dedi.

Katılımcıların yoğun ilgisini gören Özkan tüm soruları tek tek yanıtladı. Liderliğin tanımlanmasını istediğinde ise; “Lider kendi fikri, kendi planı ve kendi toplumsal hayali olan kişidir. Bazen bir siyasi lider çocukluğundan itibaren bir hayalden yola çıkarak siyaset yapar. Örneğin Obama kendi yazdığı kitabında şöyle yazar : “Bu kirlenmiş Washington’u değiştirmek lazım ve bu değişimi tepeden değil tabandan yapmak lazım. Bu değişimi ben başlatacağım.” der. Eğer böyle yetişirseniz siyasi hayata girdiğiniz zaman kimse sizi kolunuzdan çekip oraya buraya sürükleyemez aksine siz kitleleri arkanızdan sürüklersiniz. Bu duruma Türkiye’de en iyi örnek Tayyip Erdoğan’dır.” Dedi.

Panelin ikinci konuşmacısı ise; INC Araştırma İletişim Danışmanlığı Ortağı, bir dönem MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye danışmanlık yapan ve 2011 seçimlerinde MHP İzmir 3. Sıra Milletvekili Adayı Dr. Neslihan Çelik oldu. Kamuoyu araştırmaları ve kampanya araştırmaları hakkında hazırladığı kapsamlı sunumuyla seçim öncesi siyasal danışmanlıkta araştırma koşulları, zamanlamaları ve yapılması gerekenleri detayları katılımcılarla paylaştı. Halkı ikna etmenin ve kararsız kitleyi çekmenin yollarını anlatan Çelik, kampanyanın bel kemiğinin strateji olduğunu ifade etti. Son olarak medyanın seçim kampanyası üzerinde ki büyük etkisine değindi.

Kamuoyu araştırmaları konusunda ikinci konuşmacı GENAR Araştırma Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Aktaş 90’lı yıllarla günümüz seçim stratejilerini karşılaştırdı. 90’lı yıllarda ulaşılamaz gözüken ve birkaç yabancı kökenli araştırma şirketinin tekelinde olan kamuoyu araştırma şirketlerinin artık farklı boyutlara geldiğini anlattı. Ak Parti’nin ilk seçime gireceği dönem kendisi için açtırdığı araştırma şirketle kamuoyu araştırmalarının öneminin daha iyi anlaşılmaya başladığını belirten Aktaş, AK Partinin siyasal iletişim anlayışının Türk siyasal hayatına yerleşmesinde büyük öneme sahip olduğunu ifade etti. Bir kampanyanın seçmen üzerinde ki etkisi %8,5 oranında olduğunu belirten Aktaş bunun toplumda %10’luk bir kitlenin bir görüşten başka bir görüşe geçtiğini ve daha önce yapılmış anketlerden siyasi partilerin aldığı oy oranlarına dair örnekler aktararak konuşmasını sonlandırdı.

“Ermeni sorunu uluslararası hukuk çevresinde ele alınmalıdır. 1915 olayları soykırım değildir, savaş suçları çerçevesinde değerlendirilmelidir”

Son olarak “Siyasi İletişimde Tolerans” konusuyla Çankaya Üniversitesi Öğretim Görevlisi Yardımcı Doç. Dr. Ebru Çoban Öztürk; mikrofonu aldı. Katılımcılar tarafından oldukça ilgi gören konu Toleransın ne olduğu ve niçin bizim ülkemizde barınmadığının aktarılmasıyla başladı. Tolerans ile hoşgörünün aynı algılandığını ama çok farklı anlamlar taşıdığını örneklerle aktaran Öztürk, “Toleransın özünde toleranssız olana da toleranslı olmak vardır. En azından siyasi sistemlerde ki ortak noktayı bu şekilde bulmalıyız.” dedi. Şiddet üzerine birçok araştırması bulunan Öztürk, şiddeti sadece Türkiye’ ye has bir olgu gibi algılamanın doğru olmadığını ve bizim coğrafyamızdan bize yansıyanların bir etkisi olduğunu ifade etti.

Katılımcıların sorularıyla karşı karşıya kalan Ebru Öztürk Ermeni meselesinin soykırım olup olmadığı sorulduğunda ise; “Ermeni meselesinde bu olaya soykırım derseniz solcu olursunuz, değildir derseniz sağcısınızdır. Bu mesele uluslararası hukuk çerçevesinde ele alınması ve çözülmesi gereken teknik bir sorundur. Ve bunun teknik olarak en fazla olabilecek adı; savaş suçudur soykırım değildir. Ermeniler bunu kimlik meselesi haline getirmiş durumdalar. O yüzden bu tolerans noktasını da aşan bir durum. Netice de iki taraftan da ciddi kayıplar olmasına rağmen bizim yapmamız gereken şiddete topyekün karşı çıkmamızdır. Türkiye ardıl devlet olarak tazminat ödemek isterse bunun karşılığı asla toprak vermek olmamalıdır.” yanıtını verdi.

Türkiye Araştırmaları Merkezi ve IRI işbirliğiyle düzenlenen Siyaset Akademisi-4’te konuşmacılara plaketlerinin takdim edilmesiyle son buldu.

SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209