Kentin İzleri’ni Takip Ediyoruz

Geçtiğimiz yıl, İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından ilki gerçekleştirilen Birleşmiş Kentler Okulu: Kentin şifreleri programı, bu sene de farklı bir formatla “Kentin İzleri” olarak başladı.

Kentin İzleri’ni Takip Ediyoruz
 Yedi hafta boyunca her cumartesi İstanbul’un farklı semtlerinde ve farklı mekânlarında hem gezip hem şehre dair her şeye tanıklık edecek olan katılımcılar, on altı farklı mekânda pek çok akademisyen, sanatçı, yazar ve gazeteciyle bir araya gelecekler. Geçtiğimiz hafta başlayan Birleşmiş Kentler Okulu: Kentin izleri programının ilk konukları CNNTÜRK Editörü Ahu Özyurt, Halkla İlişkiler Uzmanı Aydan Öksüz, Nişantaşı Üniversitesi Öğr. Gör. Esen Kunt, Hukukçu-Yazar Prof. Dr. Hüseyin Hatemi, Mimar ve Taç Vakfı Yön. Kur. Üyesi Dr. Mimar Sinan Genim, Hukukçu ve Doğuş Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fehim Üçışık oldu.

Birbirinden kıymetli ve alanında uzman isimlerin yer aldığı ve Tarihi Sultanahmet Yeşil Ev’de ilk oturumu gerçekleşen Birleşmiş Kentler Okulu “Kentin İzleri’ nin ilk haftasında konuklar “Sosyalleşen Kenter’i tartıştı.

 

“Yeni medya bir Ortadoğu devrimi ve Gezi Hareketi ortaya çıkardı “

Birleşmiş Kentler Okulu “Kentin İzlerini ‘nin ilk konuşmacısı olan Esen Kunt konuşmasına tarih ve kent arasındaki ilişkiyi değerlendirerek ve bu konuda yazmış olduğu yazılarından paylaşımlar sunarak başladı. Mekânını kaybeden toplum, rüya görmeyi de unutur diyerek modernizmin içine yerleştirdiğimiz kent ve metropol olgusu içerisinde sosyal ağ toplumundaki halkın gerçekten içinde bulunduğumuz yüzyılda en önemli aktörlerden biri olduğu belirtti. Yeni medyanın çağımızın en önemli dinamiklerinden biri olduğunu ve buna ayak uydurulmasının gerektiğinin altını çizen Esen Kunt; “Yeni medyayı tanımlayan en önemli olgulardan biri sosyal ağ toplumu ve buradaki hız ve dönüşümdür. Yani artık zaman ve mekânı sıfırlıyoruz. Yeni medya bir Ortadoğu devrimi ve Gezi Hareketi ortaya çıkardı” dedi.

 

“Sosyalleşirken yalnızlaşıyoruz. .”

Bir halkla ilişkiler uzmanı olan Aydan Öksüz, Kent ve sosyalleşmenin konuşulduğu oturumda sözlerine sosyal medyanın kent ve kenti oluşturan unsurlarından biri olan toplumun sosyal medya kullanımın etkilerinden bahsederek başladı. Konuşmasında sosyal medyanın dünyada ve Türkiye’de ki dönüşüm ve değişim sürecini ele aldı. Toplum olarak sosyal medya ile her bilgiye çabuk ulaşan, sonuç odaklı ancak aynı zamanda bu sosyalleşmenin yanı sıra bir yandan da giderek yalnızlaşan ve bireyselleşen bir toplum olmaya doğru evrilmeye başladığımıza değindi. Kentleşme sürecinde sosyal medya etkileşimlerinden insanların yanısıra belediyelerin de sosyal medyayı daha etkin kullanmaya başladığını söyleyen Aydan Öksüz “ Sosyal sorumluluk çalışmaları, etkinliklerin duyurulması, sokak hayvanları gibi sorunların gündeme getirilmesi gibi birçok kent ve insana özgü konular paylaşıldı ve insanlar bunları da takip etmeye başladı.” dedi.

 

“Sosyal medya; Kendi seçtiğiniz bir kanal, içine ne koyacağınıza da siz karar veriyorsunuz”.

Gazeteci kimliğinin yanısıra sosyal medyayı en etkin kullanan isimlerden biri olan Ahu Özyurt konuşmasında sosyalleşen kentleri; toplum, kentin kimliği ve sosyalleşme çerçevesi içinde değerlendirdi.

Sosyal medyanın insanları ortak bir platformda buluşturan bir araç olmasının yanısıra içinde bulundukça sertleşen, monotonlaşan hatta savrulan bir ortam haline geldiğini belirtti. Zaman zaman oradan çıkıp birebir insani ilişki kurmamızı, sosyal medyayı günün belli saatlerinde bir bakmak, bir şeyler öğrenmek için kullanmamız gerektiğini savundu. “Kendi seçtiğiniz bir kanal, içine ne koyacağınıza da siz karar veriyorsunuz” dedi.  Sosyal medyanın bağımlısı olmamak gerektiğine,  çok özgürleştirebilen aynı zamanda da hapsedebilen bir yer olduğuna değindi.

 

“Kentsel dönüşüm sağlam temellerle başlamalı”

Günün ikinci oturumunu Sultanahmet’te Tarihi Sarnıç Restoranda gerçekleştiren Birleşmiş Kentler Okulu yine birbirinden değerli mimar ve hukukçularının eşliğinde “Kentsel Dönüşüm, Yeniden Yapılanma ve Avm Sorunu”nu tartıştı.

 

İkinci oturumun ilk konuşmacısı olan hukukçu, yazar Prof. Dr. Hüseyin Hatemi konuşmasına belediyecilik ve mimari yapıların tarihi ve hukuksal süreç ve uygulamalarına dair detaylardan bahsederek başladı. Kentsel dönüşüm projelerinde riskli konutlarda ikamet edenlere geçici konut ya da iş yeri tahsis edilmesi gerektiğini belirterek bu uygulamanın sosyal devlet olmanın bir gereği olduğunu söyledi. Ayrıca dönüşüm göç sağlayarak değil, bireyden başlar ve bireylere yayılır diyerek ancak bilfiil göç olursa kentsel dönüşümün olumlu yönde mümkün olabileceğinin altını çizdi.

 

“Kentsel dönüşüm sürecinde en büyük sıkıntı; bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar”

Konuşmasına kent estetiği ve mimarisinin tarihsel sürecinden ve kent mimarisinde geçmişten günümüze dek geçirilen değişimlere değinerek başlayan Dr. Mimar Sinan Genim “Kentsel Dönüşüm, Yeniden Yapılanma ve Avm Sorunu” için Hukuksal altyapıların ve düzenlemelerin tam olmadığı takdirde mimari olarak da ortaya düzgün bir şeyler çıkarmanın mümkün olmadığını belirtti. “Bu konuda en büyük sıkıntı, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanların bu fikirlerini devlet gücüyle uygulamaya sokmaya çalışmalarıdır. Şuan şehirlerin böyle olmasında üç tane sebep vardır bunlar kentsel dönüşüm, yeniden yapılanma ve AVM lerdir” dedi. Mimaride özgürlüklerin sınırlarını büyüterek ancak bir başkasının özgürlük sınırına dokunmadan bunu başarırsak geçmişteki gibi düzenli şehirlere ulaşabileceğini vurguladı.

 

“Sosyal devlet kentleşmede yetersiz”

Kentsel Dönüşümün sosyolojik ve mimari manada toplumda ne gibi yansımaları olduğunu anlatarak başlayan Prof. Dr. Fehim Üçışık; Anayasadaki sosyal devlet, hukuk devleti, insan haklarına saygılı devlet tanımlarına rağmen Türkiye’de kentleşmede en önemli sorunlardan birinin evsizler ve sokakta yaşayan insanlar olduğuna değindi. “Birkaç senedir Büyükşehir Belediyesi kar yağdığında sokakta kalan insanları alır insanlar sıcak kapalı yerlerde yaşarlar. Kar yağmadığında nerede bu insanlar? Bir kere evsiz insanlar tespit edildiğinde sosyal devlet olaya el koymalıdır.” dedi. Bu devirde fakir insanlara para yardımı yapmak yerine bir müesseseye tevdi edilmesi gerektiğini vurguladı.

 

SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209