MMG 11. Olağan Genel Kurulu Yapıldı

Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) 11. Olağan Genel Kurulu, 26 Mayıs 2013 Pazar günü Eresin Topkapı Hotel’de yapıldı.

HABERİN GALERİSİ
MMG11 olağan konkre

MMG11 olağan konkre

 MMG 11. Olağan Genel Kurulu Yapıldı

Mimar ve Mühendisler Grubu (MMG) 11. Olağan Genel Kurulu, 26 Mayıs 2013 Pazar günü Eresin Topkapı Hotel’de yapıldı.

MMG’nin 11. Olağan Genel Kurulu’nda açılış konuşmasında Avni Çebi, Mimar ve Mühendisler Grubu’nun kuruluşundan bugüne kadarki olan sürecini hikmet, imar ve ihsan kavramlarıyla ifade etti. MMG’nin şehirleşmeden bilişime, sanayileşmeden enerji verimliliğine birçok alanda şahitlik ve tanıklık yaptığını söyledi.

MMG Genel Başkanı Avni Çebi:
“Yeri geldiğinde sözün en güzelini, en güzel bir şekilde söylemeliyiz.”

Konuşmasına Türkiye’de STK’ların önemiyle ilgili tespitler yaparak devam Avni Çebi, Kuran’ın ifadesiyle “şahiden, mübeşşiran ve neziran” kavramlarıyla üretim sürecinden bölüşüme, çevreden adalete hepimizin şahitler olması gerektiğini söyledi. Hepimizin birer imar edici olması gerektiğini, şahitliği bilgi ve hikmetle yaparak, aynı zamanda bir uyarıcı da olmamız gerektiğini, sözün en güzelini en güzel şekilde söylememiz gerektiğini belirtti. Bir STK’nın en büyük görevinin, yaşadığı çağın şahidi olduğunu, Türkiye’de artık STK’ların bürokrasiden ayrılarak çözümler ve fikirler üretmesi gerektiğini söyledi.

“Cemaat olmaktan çıkıp cemiyet olmaya çalışmalı, herkesi kucaklayabilmeliyiz.”

Avni Çebi, MMG’nin şehircilikle ilgili bir dil inşa ettiğini, yaşadığımız şehirleri hepimizin imar etmesi noktasında sorumluluklarımızın olduğunu söyledi. “Şehri inşa ederken insanların kültürel ve etnik yapılarını, sosyal ve ekonomik durumlarını, yabancı ve yerliliklerini hesaba katarken aynı zamanda yaş gruplarını da değerlendiren bir sistem içinde bakmamız gerekiyor. Bugün yeni bir toplum yapısı, yeni bir dil, yeni bir medeniyet anlayışı üretebilmemiz lazım…" diyen MMG Başkanı Avni Çebi, Türkiye'nin dünyanın en güzel şehirlerini inşa ettiğini, şehirleri kurarken hakkı hukuku çok iyi gözetmemiz gerektiğini belirtti.

Türkiye’nin birçok alanda akıl tutulması yaşadığını söyleyen Avni Çebi, “havf” ve “reca” arasında yaşadığımızın farkında olmamız gerektiğini, herkese kucaklayacak bir dil inşa ederek, herkese en güzel söylem biçimiyle yaklaşarak, ötekileştirmeyerek, inşa ederek, şahitlik ederek yaklaşmamızın; yaşadığımız çağa tanıklık etmemizin en büyük sorumluluğumuzun olduğunu belirtti.

“Kimse kimsenin hakkını, kamulaştırma bedeli diye ödetemez!”

Şehirleri planlarken hem bina bazında hem de şehir planlaması anlamında herkesimden insanın ihtiyacını karşılayabilecek derecede, kentin insanı ölçek alan bir yapıda yapılandırılmasının önemine dikkat çeken Avni Çebi, aksi takdirde şehirlerimizin merhametli olan yüzünün bir azaba dönüştürüldüğünü, kentsel dönüşüme şehirlerimizde yeniden insan ölçekli seviyelerde inşa etmemiz için bir imkan olarak bakmamız gerektiğini ifade etti. Şehirlerin insanda keşif duygusunu ortaya çıkarabilecek yapılarda yapılandırılmasının önemine dikkat çeken Avni Çebi, ileride kentleri terk etmemek için, çok katlı yapılarda hayatı kendimize zehir etmememiz için bugünden geleceğimizi inşa etmenin önemini anlattı. Kültürel ve medeniyet formlarımızı geleceğe taşıyabilmemiz için, sürdürülebilir şehirler inşa etmemiz gerektiğinin altını çizen Avni Çebi, son zamanlarda gündemde olan siluet konusuna da değindi. Zeytinburnu’nda silueti bozan binalar için yıkım kararının alındığını ama bu kararın uygulanabilmesi için devletin arazi sahiplerine sadece arazi fiyatını ödemesi gerektiğini, oradaki ranttan ortaya çıkan ücreti ödememesi gerektiğini, “Kimse kimsenin hakkını, kamulaştırma bedeli diye ödetemez!” sözleriyle dile getirdi.

“Dünyayı Yöneten Standartlardır”

Avni Çebi, şehircilikten mimariye, enerji bağımlılığından, tarım ve gıdaya, bilişim sektöründen teknolojiye Türkiye’nin birçok alanda insifiyatini kullanabileceği standartları oluşturması gerektiğini söyledi. Nükleer Teknolojinin sadece enerji üretmediğini, bir bilgi birikimi de ürettiğini, Türkiye’nin enerji üretiminde yurtdışı bağımlılığından kurtulması gerektiğini söyledi. Türkiye’nin kendi yerel kaynaklarını kullanarak yurtdışı bağımlılığımdan kurtulabileceğine ifade eden Avni Çebi, sadece kömür için 4 milyar dolar ithal ettiğimizi belirterek, Türkiye’nin artık kendi kaynaklarını görmesi gerektiğini söyledi.  

“Türkiye’de Gençler 4. Sınıftan itibaren bir Azap Yarışına Sürükleniyor”

Türkiye’nin eğitim konusunda artık ezberleri bozması gerektiğini söyleyen Avni Çebi, anne ve babalar olarak çocukların büyümesinde eğitim hayatına çok dikkat etmemiz gerektiğini, çocuklarımızın sokakla, mahalleyle ve çevresiyle olan ilişkilerinde çocuğun merak duygusunun önüne geçmeden, sağlıklı bir iletişim kurabilmesine yardımcı olmamız gerektiğini söyledi.

“Üniversitelerimizde Yabancı Dille Eğitim Verilmemeli…”

“Bir insanın bilim, hayat, sanat, kültür ve diğer alanlarında üretim yapabilmesi için anadilinde eğitim görmesi gerekiyor” diyen Avni Çebi, büyük resmi görmemiz gerektiğini, üniversitelerde yabancı dille eğitim verilmemesi gerektiğini ifade etti.

Musiad Başkan Yardımcısı Ali Rıza Arslan:
“MMG’nin inşa edici bir dili var.”

MUSİAD adına selamlama konuşması yapan MUSİAD Başkan Yardımcısı Ali Rıza Arslan, MUSİAD’ın gittikçe büyüyen yapısını, kentsel dönüşüme dair özellikle çalışmalar yaptığını belirtti. MUSİAD olarak ihracat ve ithalatın arttırılması noktasında önemli bir noktada olduklarını belirten Ali Rıza Arslan, MMG’nin çalışmalarını takdir ettiklerini belirtti.

Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu:
“Bu ülkede en ciddi sorun eğitim sorunudur”

Üniversiteler adına selamlama konuşması yapan Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu, Mimar ve Mühendisler Grubu’nun 20 yıllık sürecinde çok başarılı işler yaptığını söyledi. Mimar ve Mühendisler’in, toplumuzun inşasında rol oynaması gereken çok büyük bir sorumluluğu olduğunu söyleyen Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu, ülkemizde yaklaşık 170 civarında üniversite olduğunu, bunun 100 civarında devlet okulu, 70 civarında özel kurum olduğunu belirtti. Böyle bir sayı olmasına rağmen, her iki gençten birinin ancak üniversiteye girebildiğini iş kurmaya önem verdiğimiz kadar, insanı en değerli varlık olarak görüp, üniversiteleri çoğaltmaya dönük çalışmaları da önemseyerek, eğitimi ilk önceliğe almamız gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Zeki Çizmecioğlu, üniversitelerle iş dünyası arasındaki ilişkiyi canlı tutan Mimar ve Mühendisler Grubu’na teşekkür ederek konuşmasını bitirdi.

İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı:
“Bilgi ve tecrübe, sermayeden çok daha önemlidir”

2008-2010 yılları arasında MMG’de görev aldığını belirten İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı, Mimar ve Mühendisler Grubu’nun, hem teknolojiyi hem AR-GE’yi savunan bir anlayışla çözümler ürettiğini, sermayenin sadece para olmadığını, bilgi ve tecrübenin çok daha mühim olduğunu belirtti. İETT Genel Müdürü Hayri Baraçlı, MMG’nin yeni yönetimine başarılar dileyerek konuşmasını bitirdi.

MMG Eski Başkanlarından Oral Avcı:
“28 Şubat’ı Görenler, Bugünlerin kıymetini bilmeli ve daha büyük işler yapmaya çalışmalıdır…”

MMG Eski Başkanlarından Oral Avcı, selamlama konuşmasında MMG’nin kurulduğu günlerdeki zorlukları hatırlatıp,  bugünlere ulaşmasından çok emeklerin verildiğini, Mimar ve Mühendisler Grubu’nun 28 Şubat’ı yaşayanları olarak, bugünlerin çok güzel günler olduğunu, bu fırsatı değerlendirmemiz gerektiğini belirtti.

MMG Eski Başkanlarından Murat Kalsın:
“Mimar ve Mühendisler Grubu’nda hem vefayı hem dostluğu görüyoruz.”

“Mimar ve Mühendisler Grubu’nda hem vefayı hem dostu görüyoruz” diyerek sözlerine başlayan MMG Eski Başkanlarından Murat Kalsın, MMG’yi “Vefa arıyorum, dost arıyorum” sözleriyle tanımladığını söyledi. MMG’nin çok başarılı bir başkanlık sürecinden geçtiğini söyleyen Murat Kalsın, Abdulkadir Geylani'nin “Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et” sözleriyle  konuşmasını bitirdi.

Selamlama konuşmalarından sonra Divan Heyeti’ne geçildi. MMG Yönetim Kurulu Başkanları ve genel Başkan için şu isimler önerildi ve kabul edildi:

MMG 2013 11. Olağan Genel Kurulu Yönetim Kurulu Başkanları

MURAT ÖZDEMİR
Genel Başkan

OSMAN ŞAHBAZ
Genel Başkan Yardımcısı (Mali ve İdari İşler)

MURAT ÖZMEN
Genel Başkan Yardımcısı (Şubeler ve Kurumsallaşma)

MAHMUT ÇELİK
Genel Başkan Yardımcısı (Tanıtım, Basın-Yayın, Dergi)

ALİ REYHAN ESEN
Genel Başkan Yardımcısı (Şehircilik ve Çevre Komisyonları)

Prof. Dr. ALİ OSMAN ÖNCEL
Yönetim Kurulu Üyesi (Bilim, Üniversite ve Proje Komisyonları)

Doç. Dr. AHMET ERDAL OSMANLIOĞLU
Yönetim Kurulu Üyesi (Enerji ve Maden Komisyonları)

MESUT UĞUR
Yönetim Kurulu Üyesi (Sanayi ve Teknoloji Komisyonları)

KUDRET ÇETİN
Yönetim Kurulu Üyesi (Gıda, Tarım ve Hayvancılık Komisyonları)

SERKAN CANTÜRK
Yönetim Kurulu Üyesi (Kurumsal İlişkiler)

YAVUZ SARI
Yönetim Kurulu Üyesi (Genç  MMG)

Yönetim Kurulu ve Genel Başkan seçiminden sonra Komisyon Başkanları için şu isimler önerildi ve kabul edildi:

MMG 2013 11. Olağan Genel Kurulu Komisyon Başkanları

ŞEHMUS YILDIRIM
Yerbilimleri Komisyon Başkanı

MURAT SEVEN
Ulaşım Sistemleri Komisyonu Başkanı

Selami KESKİN
İnşaat Komisyonu Başkanı

ADEM ŞAHİNOĞLU
Mimarlık Komisyonu Başkanı

MUSTAFA YALÇINKAYA
Şehir Planlama ve Harita Komisyonu Başkanı

İsmail ÖZKAYA
Çevre Komisyonu Başkanı

BÜLENT ŞEN
Enerji Komisyonu Başkanı

NİHAT ISMUK
Gıda ve Tarım Komisyonu Başkanı

Harun URUL
İş Sağlığı ve Güvenliği Komisyon Başkanı

MEHMET KÜRŞAT ÇAPAR
Bilişim Teknolojileri Komisyonu Başkanı

YRD. DOÇ. DR. YALÇIN BOZTOPRAK
Proje Geliştirme Komisyonu Başkanı

HAKAN KARABAY
Makine Komisyonu Başkanı

MMG Yeni Dönem Genel Başkanı Murat Özdemir:
“Yeni Dönemde çalışmalarımızı daha da arttıracağız”

         MMG Başkanlığına seçilen Murat Özdemir, yapmış olduğu teşekkür konuşmasında birlik ve beraberlik vurgusu yaptı. Özdemir, "öncelikle MMG gibi bir oluşumu düşünen, hayal eden,  kurgulayan, oluşturan ve bugünlere gelmesinde emeği olanlardan ahirete intikal etmiş olanlara rahmet, hayatta olanlara da teşekkürlerimi sunmak istiyorum.
           Sonrasında benim bu derneğe üye olmama vesile olan, MMG’yi bana kazandıran Emrullah Hamidi ağabeye teşekkür ederim.
            Sonrasında 2007-2009 döneminde İnşaat komisyonu çalışmalarına beni davet eden Ömer Faruk Kültür hocama ve bu imkânı sağlayan o günkü başkanımız Murat Kalsın Bey’e teşekkür ederim.  2009-2011 döneminde İnşaat komisyonu başkanı, 2011-2013 döneminde Yönetim kurulu üyesi olarak beni yönetimine dâhil eden Avni Çebi başkanıma teşekkür ederim.

          MMG gelecek dönemini kime emanet edelim istişaresinde bu görevi bize vermiş olmalarından ziyade hakkımızda hüsnü zanda bulunarak bizi bu göreve layık gören değerli büyüklerimize teşekkür ederim.

Bu dönemde yönetimde görev almayı kabul eden bütün yönetim kurulu üyelerimize ve komisyon başkanlarımıza teşekkür ederim.  Son olarak ta yönetimimizi onaylayan değerli genel kurul delegelerimize teşekkür ederim.

         Evet, bu tür yapıların kurgulanması ve kurulması kolay olmuyor. Bunlardan daha zor olanı ise bu yapıların sürdürülebilir kılınması.

       Kurulduğu günden itibaren sürekli üst üste koyarak birlik içinde bu günlere gelen MMG’de dolu dolu ve etkin geçen 2009-2011 döneminde Avni Başkan çıtayı biraz daha yükselterek bize devretmiş oldu.  Bizde bu dönemimizde MMG’nin kurucu felsefe ve çizgisine bağlı kalarak bu coğrafyanın kültürel ve inanç değerlerinden beslenerek bu çıtayı daha da yukarıya taşımaya en azından aşağıya indirmemeye çalışacağız.

Geçen dönemde olduğu gibi bu dönemde de önem vereceğimiz konulardan biri Şehircilik olacaktır. Çünkü gerçekten şehircilikle ilgili gerçekleşen değişim ve dönüşümleri çok önemsiyoruz.

Çünkü diğer konulardan farklı olarak bu konuda bir akıl tutulması ve algı yanılsaması olduğunu düşünüyoruz.

Şehirlerimiz ve meskenlerimiz huzur mekanları olması gerekirken şehirlerimiz kaos, meskenlerimiz maalesef tüketim ve gösteriş mekanları olarak ön plana çıkmaktadır.

Yüksek katlı binalar gelişmişlik göstergesi olarak pazarlanmakta ve sunulmaktadır.
Oysa, yüksek katlı binalar gerçek manada bir gelişmişlik göstergesi değildirler, olamazlar.

Bir sermaye gücünün ve gösterişin ve biraz daha ileri gidersek bir kibrin göstergesi olabilir ama gerçek manada bir gelişmişlik göstergesi olamaz en azından 2000’li yıllarda olamaz diye düşünüyorum...

1400’lü 1500’lü hatta 1800’lü yıllarda yapılar bir gelişmişlik göstergesi kabul edilebilirdi. Çünkü o günkü teknoji ile ancak yapı yapılabiliyordu ve ülkeler yaptıkları binalarla birbirlerine karşı güç gösterisinde bulunuyorlardı.

Ama bugün siz Türkiye’de İsveç ekskavatörü, Alman Mikser ve Pompası, Japon bilgisayarı ve Amerikan yazılımı, Türk kum, çakıl, çimentosuyla bina yapacaksınız bunu da gelişmişlik göstergesi sayacaksınız.

İşin sosyolojik boyutuna şimdi burada girmiyorum, onu Avni bey’de çokça işledi bundan sonra biz de her fırsatta işlemeye devam edeceğiz.

 Ben sadece burada iki ayete dikkatlerinizi çekmek istiyorum.  “Siz her yüksek yere bir alamet bina yapıp boş şeylerle eğleniyor musunuz? İçlerinde ebedi yaşama ümidi ile muhkem yapılar mı ediniyorsunuz” Şuara 128,129

Gerçek bir gelişmişlikten bahsedeceksek Sanayi ve Teknoloji’deki yerimizden, üretimimizden bahsetmemiz gerekecek. Özellikle de Katma değer üreten, insanların hayatlarını kolaylaştıran teknolojilerden…

Bugün çeliğin kilosu 1,5 TL, 1kg paslanmaz çelik 8,5 TL, 1kg beton 4 kuruş, 112gr telefon 1.800.-TL yani kilosu 16.000.-TL,  1 cd ağırlığında 15gr yazılım 300TL yani kilosu 20.000.-TL. 100 m2 bir ev, fazla fazla 150 ton gelse, fazla fazla 750.000.-TL’ye satsanız kilosu 5 TL’ye gelir. Yani bunların kilo karşılaştırmalarının sağlıklı doğru olmadığını biliyorum ama çarpıcı olsun diye böyle örnekledim.

Özellikle ve öncelikle kendimize yetecek ve katma değer üretecek sanayi ve teknoloji yatırımlarına öncelik verilmeli ve her türlü teşvik edilmelidir diye düşünüyoruz.

 Bu arada geri kaldığımız sanayi ve teknoloji alanında, genç, dinamik ve girişken yapısıyla, bizden ilerdeki ülkeler için de iyi bir Pazar konumunda bulunmaktayız.

Mecburen ithal etmek zorunda olduğumuz ulaşım sistemleri, endüstriyel ve teknolojik ürünlerle ilgili olarak bu Pazar yapımızı koz olarak kullanıp ofset anlaşmalarıyla mümkün olduğunca teknoloji transferini gerçekleştirmemiz gerekmektedir. 

Sanayi ve Teknoloji önemli, ama ondan daha önemli olan bir alan daha var.

Bugün belki onsuz yaşanamaz gibi geliyor ama aslında cep telefonsuz yaşabiliriz.

Biraz zorlasak bilgisayarsız hatta çok zorlasak elektriksiz bile yaşayabiliriz ama gıdasız yaşayamayız.

 “Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde; beyaz adam paranın yenmeyen bir şey olduğunu anlayacak.” diyen Kızılderili bilge gibi yenebilir şeylere de önem vermeliyiz. 

Kaldı ki bizim için bu konunun bir de helal-haram boyutu var ki o da son zamanlarda çok istismara açık bir alan gibi gözükmektedir.

Düzenleme ve denetimlerin gerekli ve yeterli şekilde yapılmaları ve konunun her açıdan sıkı takip edilmesi gerekmektedir.

Tarım söz konusu olduğunda bir de aslında tarımın para etmediği, bir ton buğdayla bir bilgisayar bile alınamadığı, dolayısıyla tarım yatırımın verimsiz olduğu onun yerine sanayiye yönel inmesi gerektiği gibi de bir söylem gündeme gelmektedir.

Sanki tarım olursa sanayi olamaz, bizim de yeterli toprağımız yokmuş gibi…

Bakın biz genelde şehircilik açısından Hollanda ile Konya’yı kıyaslarız ama tarım üretim ve ihracatı açısından da bakacak olursak, Konya kadar olan Hollanda’nın tarım ürünleri ihracatı 50 Milyar $ iken ondan yaklaşık 19 kat büyük olan ülkemizin tarım ihracatı ise 12 Milyar $ mertebelerindedir.

Yani, iş para kazanmaksa tarımdan da para kazanmak mümkün olmaktadır.

Bu kapsamda dergilerimizde dosya konusu olarak işlediğimiz gıda, tarım ve hayvancılık konularında bu dönem daha etkin çalışmalar yapmayı hedeflemekteyiz.

 Gerek sanayi ve teknoloji gerekse tarım alanındaki bu geri kalmışlığımızdan çıkış, aslında bir nevi bir seferberlik havasında içinde el birliği ile çalışmaktan geçmektedir.

 Ülkemiz gerçekten maalesef, daha da eskisi var ama özellikle tanzimattan 2000’li yılların başlarına kadar gerçekten çok kötü yönetilmiş.

Şimdi bu farkın kapatılması için hızlanmak lazım ve hız da beraberinde enerji ihtiyacını getirmektedir. Türkiye birincil enerji kaynakları açısından zengin bir ülke olmadığından enerji ithal eden bir ülke durumundadır.  Bu nedenle hedeflerine ulaşmak için ihtiyaç duyduğu ve duyacağı enerjiyi, her türlü gelişmiş teknolojik imkânları kullanarak temin etmek durumundadır.

Nükleer enerjiyi de bu kapsamda değerlendiriyoruz.

Ülkemiz hâlihazırda halen kontrolü kendinde olmayan, eski teknoloji ile çalışan doğumuzda Ermenistan’daki ve batıda Bulgaristan’daki nükleer satraller nedeniyle zaten nükleer risk altındadır. 

Ermenistan Metzamor nükleer santrali Kars’a 100, Iğdır’a 30km uzaklıkta olup 1977 yılı teknolojisiyle yapılmış olup 2016 yılına kadar faaliyetini sürdürecektir.  Edirne’ye 500, İstanbul’a 700 km uzaklıkta Bulgaristan’daki Kozloduy nükleer santrali ile ülkemize 700km uzaklıkta Ukrayna Kırım’daki Nükleer santral de çevremizdeki nükleer tehditi oluşturmaktadır.

Son teknoloji ile kontrolü elden bırakmadan yaptıracağımız nükleer santrallerden ziyade ve önce, asıl çevremizdeki bu santrallerin tehdidi altında bulunmaktayız.

Tabii geç kaldığımız bu nükleer enerji yatırımlarını yaparken şunu da göz ardı etmemeliyiz.

Aslında nükleer enerji teknolojisi, enerji açısından geleceğin teknolojisi değildir. Güncel bir teknolojidir.

 Geleceğin teknolojisi, başta güneş olmak üzere yenilenebilir enerji kaynaklarıdır.

 Bu konuda da, efendim,   Almanlar, Japonlar bulup geliştirsinler,  bizde bir şekilde onlardan kullanırız kolaycılığına düşmeden, bu konudaki gerekli Arge çalışmalarına hızlanarak devam edilmelidir.

Aslında Türkiye’nin bunlardan başka, daha az masraf ederek elde edeceği bir enerji kaynağı daha var ki onun da üzerinde de önemle durulmalıdır.  O da enerji tasarrufudur.

Bu konuda bizim oldukça geniş bir marjımız bulunmaktadır.  Elektrik işleri etüt idaresinin yaptığı bir çalışmaya göre bina sektöründe %30, sanayi sektöründe %20 ve Ulaşım sektöründe %15 tasarruf etme imkânımız vardır.

İstanbul’da ki 4.Ulusal Enerji Verimliliği Forumu'nda Bakanımız Taner Yıldız’da Türkiye’de her yıl 15 Milyarlık enerji tasarrufu sağlanabileceğini, yani her yıl iki Keban barajı yapmış olacağımızı ifade etmiştir. Dolayısıyla “israfta hayır yoktur, hayır da da israf yoktur” hükmü gereğince, sadece enerji alanında değil her alanda verimlilik ve tasarruf öncelikli konumuz olmalıdır.

Tabii bütün bu konularda gerek çevre ve şehircilik olsun, gerek sanayi ve teknoloji, gıda, tarım ve hayvancılık ve gerekse enerji olsun bilim üreteceksek bu noktada üniversitelere büyük görev düşmektedir. Üniversitelerimiz bilimsel çalışmalarını yaparken sanayi ve güncel piyasayla daha iç içe olup ortak çalışmalar yürütmelidir.  Ayrıca, “Hikmet müminin yitik malıdır, nerede görse alır” hükmü gereğince, teknoloji ve bilimsel olarak neyi,  nereden, nasıl bulup, öğrenip geliştirebileceksek oralarla da ortak çalışma imkânları üretmeliyiz. 

Tabii ki bütün bu çalışmalar sırasında, ilgili konularda gerek karar alıcılar, gerek yürütücüler ve gerekse faydalanıcılarla ortak çalışmalar yürütmemiz gerekecektir. Bu dönemde bu yöndeki çalışmalarımız ve işbirliklerimiz artarak devam edecektir. 

Ancak siz ne kadar önemli çalışmalar yaparsanız yapın, bunu etkin ve doğru bir şeklide kamuoyuna ve ilgili taraflara aktaramazsanız, çalışmalarınızdan istediğiniz verimi almanız da mümkün olamamaktadır.

Yapılan çalışmalar ve faaliyetlerin,  bir şekilde kamuoyunun gündemine gelmesi ve kamuoyu tarafından sahiplenilmesi halinde, çok daha etkili olmaktadır.

Bunun bizim açımızdan en iyi örneği “Siluetime Dokunma” feryadıyla gerçekleştirdiğimiz etkinliklerdir. Bugün, Elhamdülillah bu feryadımız Başbakanlık makamında da nihayet yankı bulmuş ve yargı süreci işlemeye başlamıştır. Biz konuyu gündeme getirdiğimizde bize karşı tavır alanlar, başbakanın bu binalarla ilgili, geç de olsa, yaptığı açıklamalardan ve bu son kararlardan sonra herhalde biraz mahcup olmuşlardır. Sayın Başbakanın ağzına bakıp konuşmayı alışkanlık haline getirenler, bizim sadece doğrulara ve hakkaniyete dayanarak yaptıklarımızı algılayamadılar.

Bu noktadaki bizim hatamız belki sadece sayın başbakandan önce konuşmuş olmak oldu.

Ama biz bundan sonra da, kurucu ilkelerimiz arasında saydığımız, dönemimize şahitlik yaparken olumlu gelişmeleri müjdelemeye ve yanlış gördüğümüz uygulamalar hakkında da uyarıcı olmaya devam edeceğiz…

Bütün bu söylem ve eylemlerimizin daha etkili olabilmesinde arkamızdaki üye destek ve katkısı şüphesiz çok önemlidir.

 Bu nedenle Genel Merkez ve Şubeler olarak hem mevcut üyelerimizin hem de yeni üyelerin destek ve katkısını sağlamalıyız.

Bu kapsamda çeşitli illerimizden gelen şubeleşme talepleri de titizlikle incelenerek, uygun görülenler hayata geçirilmeye çalışılacaktır.

Bu noktada önemli bir katkıda genç arkadaşlarımızdan bekliyoruz ve çoğu zamanda görüyoruz. Bu vesile ile kendilerine de teşekkür etmek isterim.

Derneğimiz ve değerlerimizin gelecek kuşaklara aktarılması adına genç arkadaşlarımızın faaliyetlerimize katılımlarını ve katkılarını önemsiyoruz. Bu konuda da çalışmalarımıza yavaşlatmadan devam edeceğiz inşallah.

Bütün bu dernek çalışmaları bildiğiniz gibi gönüllülük esasına dayanmaktadır. Ama Yeryüzü Mühendislerinin kuruluş çalışmaları sırasında öğrendiğim ve her vesile ile tekrar ettiğim bir söz var. “Bir işi gönüllü yapıyor olmak, o işi gönlünce yapabilirsin anlamına gelmez” . 

Bütün bu çalışma ve faaliyetlere katılım beraberinde bir aidiyet ve sorumluluk bilinci de geliştirmektedir ve geliştirmelidir de.

 Aidiyetin en önemli göstergesi de Aidat ödemeleridir.

Evet dernek merkezimizin kira ödemesi var,  5 tane profesyonel çalışan arkadaşımız var,

Yapılan etkinlikler ve cari işletme giderlerimiz var,  İki ayda bir adreslerinize gönderilen gerçekten üzerinde titizlikle çalışılan ve dolu dolu hazırlanan bir dergi var, Ayda bir açık büfe kahvaltılı toplantılarımız var,

Bütün bunlar için üyelerimizden 3 dönemdir değişmeden talep edilen haftada bir paket sigara parası karşılığı aidatımız var. İşin ideali bütün giderlerimizi aidatlar ile karşılayabilmek. Bu gerçekleşmediğinden faaliyetlerimizi ağırlıklı olarak sponsorluklarla gerçekleştirebiliyoruz. Bu vesile ile hem bu Genel Kurulumuzda hem de başka etkinliklerimizde bize destek olan başta Siemens olmak üzere diğer sponsor firmalarımıza teşekkür ediyoruz.

Herkesin zaman zaman sıkıntıları olabilir, farklı ödeme yükümlülükleri olabilir. Gerçekten ödeme zorluğu içinde olan üyelerimiz değil ama gerek kendi, gerekse yönetimin ihmali nedeniyle takip edilmeyen, ödenmeyen aidatlar için lütfen Erkan bey ile temasa geçersek, Erkan bey çok mutlu olacaktır.

Evet, bu tip görev değişiklikleri genellikle bir bayrak yarışı olarak değerlendirilir. Bu manada bugün burada da bir bayrak devir teslimi gerçekleştirdik. Ama burada bir fark olacak. Bildiğiniz gibi bayrak yarışlarında bayrağı veren üç-beş adım daha attıktan sonra durur ve bayrağı alan koşmaya devam eder. Bura da ise bayrağı verenler de alanlarla birlikte koşacaklar inşallah.

Bugün onaylarınıza sunulan yönetim kurulu her ne kadar 22 kişiden oluşuyor ise de başta Avni başkanımızı +1 olarak görüyoruz. Onunla birlikte Kadem Ekşi’yi, Şenol Arslanı’ı, Turan Koçyiğit’i, burada olmasa da Osman Arı’yı, istişarede bu görevi bize verenleri hep +1 olarak görüyoruz.

Evet, bir yere, bir meclise girdiğinizde iyi ağırlanmazsanız üzülmeyin, oradan ayrılırken iyi uğurlanmazsanız üzülün derler.

Avni Başkanım, döneminde yaptığı samimi ve gayretli çalışmalarıyla gerçekten en iyi şekilde uğurlanmayı fazlasıyla hak etti. Biz de görevi devraldığımız bu günde, görevi devredeceğimiz zaman bugün Avni başkanımızı uğurladığımız gibi, uğurlanabilmek duasıyla hepinizi saygıyla selamlıyorum" dedi.

 

SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209