BATI DÜNYASI OLUŞTURDUĞU FUNDAMENTALİZM İLE YÜZLEŞMELİDİR

Mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Paris'teki ofisine düzenlenen silahlı baskına ilişkin hazırladığımız “Batı Dünyası Kendi Çıkarları İçin Oluşturduğu Fundamentalizm İle Yüzleşmelidir” isimli, basın açıklamamız Yöneticimiz Ayhan Küçük tarafından kamuoyuyla paylaşıldı.

BATI DÜNYASI OLUŞTURDUĞU FUNDAMENTALİZM İLE YÜZLEŞMELİDİR
Mizah dergisi Charlie Hebdo'nun Paris'teki ofisine düzenlenen silahlı baskında 12 kişi hayatını kaybetti. Hz. Muhammed (s.a.v.) hakkında yayımladığı hakaret dolu karikatürlerle tepki çeken ve şüpheli bir saldırıya maruz kalan Charlie Hebdo dergisini hedef alan saldırganların Cezayir asıllı Müslümanlar olduğu iddia ediliyor. Gerekçesi ne olursa olsun sivilleri hedef alan bu tip saldırılar asla tasvip edilemez.

Ancak özellikle IŞİD bahanesiyle oluşturulan algının etkisiyle Avrupa’da son aylarda giderek tırmanan İslam düşmanlığının gölgesinde gerçekleşen bu saldırı ve arka planı etraflıca değerlendirilmelidir. Bu terör saldırısının, saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen kişilerin kimliklerinden dolayı İslam inancıyla özdeşleştirilmesi Batı’nın hastalıklı ruh halini gösteriyor. Daha önce de benzer örneklerini yaşadığımız gibi, münferit olaylarda fail İslam dinine mensup ise tüm Müslümanları suçlu ilan etme yaklaşımı bu olayda da aynen tekrarlanıyor. Madalyonun diğer yüzünde ise, dünya üzerinde gerçekleşen ve her gün her saat gerçekleşmeye devam eden olaylara bir göz atmak gerekiyor:

  • Afganistan ve Irak’ta, başta ABD olmak üzere pek çok Batılı ülkenin içinde yer aldığı operasyonlarda her gün siviller katlediliyor.
  • Pakistan’da insansız hava araçlarıyla sivil yerleşim alanları bombalanıyor ve masum çocuklar, kadınlar ve yaşlılar öldürülüyor.
  • Kaddafi’yi ele geçirme bahanesiyle Libya’da gerçekleştirilen ve Fransa’nın başı çektiği bombardımanlarla birkaç hafta içinde 50 binin üzerinde masum sivil katledildi.
  • İsrail yarım yüzyılı aşkın bir süredir Filistin topraklarında açık bir soykırım uyguluyor. Sadece 2014 yılı içerisinde gerçekleştirilen operasyonlarda iki nükleer bombaya eşdeğer 21 bin ton patlayıcı kullandı ve bu patlayıcıların hemen tamamı sivil alanları, okulları, hastaneleri, ibadethaneleri ve konutları hedef aldı.
  • Rusya, çok yakın bir geçmişte Çeçenistan’da kadın-erkek, çocuk-yetişkin ayırt etmeksizin 250 bin kişiyi katletti.
  • Çin, işgalle ele geçirdiği Doğu Türkistan’da yüzyıllardır soykırım uygularken, hemen her gün yeni bir idam, yeni bir infaz gerçekleştiriyor.
  • Küresel aktörlerin ve uluslararası kuruluşların göz yumduğu Bosna-Hersek’te Sırplar, Avrupa’nın ortasında 250 bin masum insanı vahşice katlederek tarihin en büyük soykırımlarından birine imza attı.
  • Myanmar’da ise Arakanlı Müslüman azınlık hayatın her alanında uygulamaya konan acımasız politikalarla yok olmaya sürükleniyor.
  • Halkı Müslüman olan pek çok ülkede bugün de dahil olmak üzere, her gün her saat Batılı ülkelerin askerleri evleri basıyor ve masum sivilleri öldürüyor.

Dünya tarihine kara birer leke olarak geçecek bu katliamları gerçekleştiren devletlerin karar mercilerindeki kişilerin ve uygulayıcıların Hristiyan, Yahudi ya da Budist olduklarını düşünürsek. Bu durumda şu soruların cevaplandırılması elzem gözüküyor:

  • Bütün bu katliam ve soykırımlara maruz kalan İslam coğrafyası Hristiyan, Yahudi ya da Budistleri topyekun terörist mi ilan ediyor?
  • Bu katliamları gerçekleştiren küresel aktörler sebebiyle, “Bütün Amerikalılar, Almanlar, Fransızlar ya da İngilizler teröristtir” gibi bir anlayış mı benimseniyor?
  • Öyleyse bu gibi terörist saldırılarda niçin Müslüman dünya savunma yapmak zorunda bırakılıyor?
  • Neden her münferit saldırıdan sonra İslam ve Müslümanlar dünya kamuoyunda açıkça terörist ilan ediliyor ve tehdit ediliyor?
  • Neden uluslararası medya bu tip olaylardan sonra haber yapma biçimi olarak İslam’a ve Müslümanlara karşı algı oluşturuyor?


Öte yandan bu saldırıların fikir özgürlüğüne karşı bir tahammülsüzlük olarak yorumlanması da, İslam dünyası üzerinden sürdürülmek istenen algı operasyonunun bir parçasıdır. İnsanları yurtlarından eden, kendi ekonomik çıkarları için milyonları felakete sürükleyen, sivil yerleşim alanlarını bombalayarak masum sivilleri katleden küresel aktörler bu saldırıların asıl müsebbibidir. Almanya’dan İsveç’e, Danimarka’dan Fransa’ya, İngiltere’den Avusturya’ya kadar Avrupa’nın hemen her ülkesinde camilerin yakılması, son aylarda Almanya’da Pegida adıyla İslam ve Müslümanlara karşı nefret içeren mitingler düzenlenmesi, Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslümanın can güvenliğini tehdit eden ve her gün gerçekleştiği için neredeyse sıradanlaştırılan ırkçı saldırı ve cinayetler görülmezse, sürecin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi mümkün değildir. Nitekim saldırıdan hemen sonra cami saldırılarının gerçekleşmesi de bunun bir göstergesidir.


Batı dünyası kendi çıkarları için oluşturduğu fundamentalizm ile yüzleşmelidir.

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 11 Ocak 2015, 14:50
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209