Kılıçdaroğlu: Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık koltuğu fiilen boştur

Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin olağan grup toplantısında konuştu.

Kılıçdaroğlu: Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık koltuğu fiilen boştur
 İşte Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları:
- Soma için diye bir torba yasa çıkardılar. Oraya madde koydular. Üst düzey bürokratlar görevden alınacak. Ama mahkeme sen haklısın, görevine dönebilirsin dediği zaman, bu 2 yıl sonra mümkün olacak.

- Bir iktidar özelleştirme yapabilir. Ama hukuk içinde olabilir. Sen özelleştirmeyi yandaş için yaparsan olmaz. Mahkeme karar veriyor, bu özelleştirmede kamu yararı yoktur, iptal ediyorum diyor. Ama Torba yasaya göre, bu iptal kararı da geçerli olmayacak. Mahkemeye iptal davası açtık, yetimin hakkını koruduk.

- Vatandaş, internete girecek. Bu kayıt edilecek, adamı fişleyecek. Bunun için de Anayasa Mahkemesi'ne gittik, bu da iptal edildi. Özgürlüğün teminatıysanız internete giren vatandaşı niye izliyorsunuz? Şimdi oturup kalkıp muhalefeti kötülüyorlar.

- Bir tezkere getirdiler. Biz hayır dedik. İnsanlar orada ölüyor. Oturduk, konuştuk. Birlikte karar aldık. Olumlu olumsuz tepkiler aldık. Diyorlar ki, Kobani'de PKK unsurları var, biz oraya niye gidelim? Orada yaşayanların akrabaları Türkiye'dedir. Biz orada katliam olursa, sessiz kalamayız. Kobani, Türkiye'nin güvenliği açısından da önemli. IŞİD orayı alırsa, büyük bir sınırda komşumuz IŞİD olacak. Büyük bir terör örgütünün Orta Doğu'da at koşturmasına izin veremeyiz.



- Bizim önerimizde yabancı asker, işgal yok. Önerimizde tampon bölge, uçuşa yasak bölge yok. Önerimizde insani yardım var. Sayın Bahçeli, bugün bizim önerimizi eleştirmiş. Bahçeli, o öneriye bilerek mi 'Evet' dedi. Biz Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunduk. Ama sen Suriye'nin toprak bütünlüğünü savunmayan tezkereye evet dedin. AKP ne zaman sıkışsa koltuk değneği hemen hazırdır. Diyecekler ki, "Biz ona PKK için evet dedik.". PKK ile savaşmak için yabancı askere ihtiyaç mı var?

- Bana 'konuşma, sus' deniyor. Bizim kültürümüzde müzareke, istişare vardır. Bizim inancımızda vardır danışmak. Bunu söyleyen bir kişinin kafasında demokrasi denilen bir şey yoktur. Doğruları konuştuğum için benim susmamı istiyor. Benim düşüncemi kabul edersin veya etmezsin. Ama ben konuşmam lazım. Ben sorgulamazsam, ana muhalefet lideri olarak görevimi yapmış olmam.

- Yabancı militanları getiriyorsunuz, eğitiyorsunuz, cebine para koyuyorsunuz. Sonra 'git, orada müslümanları öldür' diyoruz. Bunun zararı Türkiye'yedir. Reyhanlı'da birçok kişi öldü. Ahmet Bey, "IşID'e destek veriyorsunuz demek vatana ihanettir demektir" dedi. Belge istiyormuş. İşte sana belge. Adana Cumhuriyet Başsavcısının ifadesi, silahları götüren şoförlerin ifadeleri. Şimdi ben soruyorum: Sevgili Ahmet Bey, kim vatana ihanet ediyor. "Efendim biz yardım malzemesi götürüyoruz" diyor. Tayyip Erdoğan, Soma'ya yardım malzemesi götürdü, yanına birsürü de kimse götürdü. O zaman o silahlar nereye gitti? Neden yayın yasağı getirdin? IŞİD'in elindeki silahlar, Erdoğan'ın gönderdiği silahlardır. IŞİD, petrol satıyor. IŞİD'e eleman devşiren ofisler var. Biri burada Hacı Bayram'da. Gidin Gaziantep'e, görürsünüz. Belgeye ihtiyaç yok. IŞİD'in evleri de var, toplantılar yapıyorlar. Hangi belgeden söz ediyorsun sen. Yurtdışından gelip Türkiye üzerinden IŞİD'e katılanlar var, kendileri söylüyorlar. Orada yaralanan IŞİD militanları Türkiye'ye getiriliyor, tedavi edilip geri gönderiliyor. En son Biden'in açıklamaları: Yalan söylediği için değil, özel bir toplantıyı açıkladığı için özür diledi. IŞİD'e bu hükümetin açıkça desteği var.

- Dedik ki, bir Suriye toplantısı yapalım. Bizim önerimizi kabul etmediler. 15 gün sonra aynı öneriyi Rusya yaptı, tıpış tıpış kabul ettiler. Birkaç gün sonra benim arkadaşlarım Suriye için ortak bir deklarasyon yayınlayalım dediler, AKP'ye bu çağrıyı yaptılar, yine kabul etmediler. Dünya'da Türkiye hükümeti iyice yalnız kaldı.

- Biz şucu ya da bucu değiliz. Biz sadece Orta Doğu'da kan akmasın istiyoruz. Benim aklıma ihtiyaç duysalardı, Orta Doğu'da bugün bu halde olunmazdı, binlerce aile, Türkiye'de perişan halde yaşamazlardı, Türkiye'nin Orta Doğu'daki durumu daha iyi olurdu. Benim aklımı dinleseydin, başka ülkenin iç işlerine karışmazdın. Yarın birisi çıksa, senin ülkenin iç işlerine karışsa ne yapacaksın?

- Davutoğlu, bir ay önce toplantı yaptı, gazetelerin yayın yönetmenlerini topladı, 'başbakan benim' mesajı verdi. Gazeteler de 'muhatap benim' diye başlık attı. Ama senin üstündeki seni Başbakan olarak görmüyor. Senin görev alanına girmesine izin verme diyorum ben sana. E seni, muhatap alacağız da, yukaridaki seni Başbakan görmüyor. "Cumhurbaşkanı partiler üstüdür" diye buyurmuş Ahmet Bey. Bir haftadır parti marti kalmadı ortada. Çünkü hayatı boyunca yalan söylemiş birinin Meclis kürsüsünden yalan söylemesini kabul edemedik biz. Tarafsızlık konusunda ne demişti "Namusum ve şerefim üzerine" demişti. Şimdi ben sormaz mıyım "hangi namustan, hangi şereften bahsediyorsun?" Davutoğlu'nun "Ey Cumhurbaşkanı, tarafsız olman lazım" demesi lazım. TOKİ bina açacaksa, bunu Başbakan açması lazım. Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık koltuğu fiilen boştur.  "Muhatap" diyor ya, biz de muhatap alıp soralım: Ey Davutoğlu, herkes konsolosluğunu boşaltırken, sen niye boşaltmadın?

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 14 Ekim 2014, 14:25
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209