HALUK KOÇ AKP’NİN POLİTİKASININ İÇERİDE HAMASET DIŞARIDA TESLİMİYET OLDUĞUNU SÖYLEDİ

HALUK KOÇ AKP’NİN POLİTİKASININ İÇERİDE HAMASET DIŞARIDA TESLİMİYET OLDUĞUNU SÖYLEDİ

HALUK KOÇ AKP’NİN POLİTİKASININ İÇERİDE HAMASET DIŞARIDA TESLİMİYET OLDUĞUNU SÖYLEDİ

-AKP nakliyat. Para taşımaktan yoruldular bir ara…Bugüne kadar para nakliyatıyla uğraştılar. Şimdi hizmete vatan toprağı taşıyarak devam ediyorlar.”

-“Kısık sesle korkak, çekingen panik içerisindeki bir sesin sıfırla oğlum talimatı telefonda. Senin paraların baba seslerini, o zaman bu paraların nasıl nakledildiğini bütün Türkiye gördü. Şimdi AKP nakliyat uluslararası sözleşmelerle vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesini IŞİD’li katillere kendi eliyle bayrağını indirerek teslim eder duruma geldi.”

-“ Yetmedi daha dün terörist dediği YPG’yle işbirliğine,  Türkiye sınırına yakın Kobani sınırlarında bir yere türbeyi taşıdı. Kimin toprağına taşıdı biliyor musunuz? Suriyeli bir vatandaşın toprağına kaçak bir türbe inşaya başladı. Kaçak deyince genel bir huy, genel bir davranış kalıbı anlaşılıyor.”

-“Haziran’da AKP nakliyat büyük kaçışa hazırlanıyor. 8 Haziran sabahı CHP olarak yapacağımız ilk iş tüm sınır kapılarını tutmak olacaktır. Hırsızların, katillerin bu milli değerleri bu şekilde hor görenlerin hesap vermeden kaçışına bu millet asla izin vermeyecektir.”

-“Hırsız var dendiğinde korkuyorlar mı? Korkuyorlar. Bunların hepsi, katil var dendiğinde korkuyorlar mı, bir irkiliyorlar mı? Evet korkuyorlar, irkiliyorlar. Korkmakta da, irkilmekte de aslında çok haklılar. Ama merak etmesinler onların kabuslarını da sona erdireceğiz. Onları da bu korkulu rüyalarından uyandıracağız. 7 Haziran’da halkımız hırsızlardan da, katillerden de, demokrasi düşmanlarından da, vatanın toprağını peşkeş çekenlerden de hesap soracak.”

-“4 Temmuz 2003’ten başlayan Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesinden bugünlere geldik.Basiretsiz, gelecek öngörüsü olmayan, hayaller ve boylarından büyük ihtiraslarla sürdürdükleri dış politikanın ve bu alandaki yanlışların Türkiye’yi nerelere taşıdığını, Türkiye’ye nelere malolduğunu örnekleriyle Grup toplantısında Sayın Kılıçdaroğlu anlattı.”

-“Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devlet AKP iktidarında tamamen kontrolünü kaybetmiş  durumda.  Sokakların, şehirlerin terör örgütünün denetimine girmesine seyirci olan bir iktidar fotoğrafı var.”

-“Devlet içerisinde sanki bir başka devlet oluşmasına, doğmasına yardımcı olan tutum ve davranışlar. Perde önünde yine aynı, tek vatan, tek millet, tek bayrak nutukları, reklamlarda bayrağa koşan kitleler. Perdenin arkasındaki gerçek gönderden indirilen bu milletin bayrağı”

-“Musul konsolosluk baskını, arkasındaki karanlık pazarlıklar. Son olarak da yine perdenin önünde komik, perişan kahramanlık hikayeleri, perdenin arkasında ise korkan, ricat eden, hukuken kendi toprağı olan bir alanı terk eden, bayrağını kendisi indiren türlü kepazeliklerin döndüğü bir kaçış öyküsü.”

-“ Belli medya gruplarına bakarsanız dünya gurur duyuyormuş, dünya ibretle seyretmiş. Breh breh breh, perdenin arkasındaki gerçekler hiç de öyle değil. İktidar pazarlamacılarına göre karargahta çektirilen fotoğraflar, zannedersiniz ki Normandiya Çıkartmasını yöneten karargah fotoğrafı. Ama üstünde en üstündeki alınmasın diye bu işin komutanı başkomutan fotoğrafı…”

-“Kısaca özetleyecek olursak bu kısa süreci. Bir AKP ve onun koşullandırdığı medyanın olaylara bakışı var. Birde gerçekler var. Başarısızlığın, tükenişin, teslimiyetin adı iktidar çevrelerince başarı, hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzlukların iktidar kanadında adı hediye, hayır, hasenat. “

-“Dünyaya rezil olmanın tercümesi bunların dilinde tarihin şanlı sayfalarına geri dönüş. Yoksulluğun, çaresizliğin bunların sözlüğündeki karşılığı zenginleşme. Kısacası akıl ve izan tutulmasının parlak zeka olarak takdim edildiği bir siyaset döneminden geçiyoruz. Tabirimi hoşgörün yerseniz.”

-“Adı Milli olan kurumda CHP’ye tertiple kim uğraşıyorsa adını da biliyoruz, görev yerini de biliyoruz. Kimlerin hangi dairede ne ürettiğini biliyoruz. Kimlerin kurulan senaryoya itiraz ettiğini biliyoruz. Kimlerin bunun inandırıcı olmadığını, komik olmayalım dediğini biliyoruz. Rezil kepaze oluruz dediğini biliyoruz ve en üst makamdan nasıl onaylattırıldığını biliyoruz. Hiç boşuna yorulmayın ipliğinizi pazara çıkartırız.”

-“HDP’ye ne demeli? Evrensel solu biz temsil ediyoruz. Yok canım, sen adaylarını nasıl belirliyorsun? Bak bir sürü üyen var soruyor musun? Var mı cesaretin? Yok bize liste İmralı’dan, Kandil’den gelecek. Sevsinler seni. Nerede senin demokratik iraden?”

-“Senin kendi iraden var mı Sayın Demirtaş? Sen birilerinin iradesinin vesayetinde oradasın. AKP’yle de çok iyi flört ediyorsunuz günü geldiğinde. 4+4+4 bu iç güvenlik yasasına benzer bir süreçle iktidar terörüyle komisyondan genel kurula indirilirken siz ne yapıyordunuz? Neresindeydiniz bu işin? Bütün Türkiye’nin gözü yolsuzluklarla ilgili soruşturma komisyonuna kitlenmişken orada muhalefet milletvekilleri canla başla delil peşinde koşarken, kaçırılan delillerle uğraşırken senin üyen ne yaptı Sayın Demirtaş? Arazi oldu. Öyle mi? Aman iktidarı ürkütmeyelim, biz nasıl olsa el altından başka işlerde ortağız. Yersen.”

-“4 pilotumuza, şehidimize Allahtan rahmet diliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve milletimizin, ailelerinin başı sağ olsun diyoruz, sabır diliyoruz. Mutlaka Genelkurmay Başkanlığı’nın konuyla ilgili daha ciddi bir açıklama, daha doyurucu bir açıklama yapması gereğinin de altını çiziyoruz.”

CHP Sözcüsü Haluk Koç’un MYK çalışmalarına devam ederken yaptığı basın toplantısında önemli sorunlarla ilgili değerlendirmeleri şöyle ;

“Değerli arkadaşlarım, bugün iktidarın medya işgali öyle boyuta ulaştı ki sabahtan beri bir Başbakan, bir Cumhurbaşkanı sürekli olarak Türkiye’nin haber kanallarında bir toplantıyı vesile kılarak sürekli olarak kamuoyunu işgal etme görevlerini sürdürüyorlar. Demokrasimiz için övünç verici manzaralar izliyoruz gördüğünüz gibi. Gerçi her günün özeti aşağı yukarı bu ama herhalde seçim yaklaştıkça dizi filanda kalmayacak, futbol maçı filanda kalmayacak. Gecede devam edecek bu seanslar. Numaralı muhtar toplantıları, sivil toplum kuruluşlarının toplantıları, her vesileyle bir konuşma fırsatı yaratılacak gibi duruyor.

Değerli arkadaşlarım, dün akşam acı bir olay yaşadı Türkiye. Malatya’dan Erhaç havaalanından havalanan iki askeri uçağımız F4 savaş uçağı aynı anda şuana kadar yapılan açıklamaya göre bir çarpışma olarak ifade edildi. Aynı anda düşmesi oldukça sıkıntı verici bir durum. Çok yeterli kazayla ilgili net bir açıklama yapılmadı. Ama biz kaybettiğimiz 4 pilotumuza, şehidimize Allahtan rahmet diliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve milletimizin, ailelerinin başı sağ olsun diyoruz, sabır diliyoruz. Mutlaka Genelkurmay Başkanlığının konuyla ilgili daha ciddi bir açıklama, daha doyurucu bir açıklama yapması gereğinin de altını çiziyoruz.

Değerli arkadaşlarım, haftanın belki de en önemli olayı biliyorsunuz Süleyman Şah Türbesinin taşınmasıyla ilgiliydi. Bu konuda hafta başından itibaren tartışılan bir konu. Sayın Kılıçdaroğlu dünkü grup konuşmasında yani bu gelgitlere dayalı iktidar politikalarının Türkiye’yi taşıdığı çaresizlik noktalarının altını çizerek 4 Temmuz 2003’ten başlayan Süleymaniye kentinde anımsayacaksınız Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesinden itibaren bugüne kadar sergilenen farklı tutumları özetledi. Basiretsiz, gelecek öngörüsü olmayan, hayaller ve boylarından büyük ihtiraslarla sürdürdükleri dış politikanın ve bu alandaki yanlışların Türkiye’yi nerelere taşıdığını, Türkiye’ye nelere malolduğunu örnekleriyle Sayın Kılıçdaroğlu anlattı. İktidara geldiklerinden beri adım adım tüm alanlarda Türkiye’yi nasıl bir tükenişe götürdüklerini söyledi. Bunlar zaten ortada. Biliyorsunuz 4 Temmuz 2003’te Süleymaniye’de bu çuval geçirme olayı gerçekleştiğinde tepki olarak dönemin başbakanın şu sözü belki de siyasi hafızalardan hiç silinmeyecek bir söz olarak kaldı. Efendim nota vermeyi düşünüyor musunuz sorusuna ne o müzik notası mı diyebilecek kadar olayı hafifseyen, ciddiye almayan bir tavrın 12 yılda Türkiye’yi bu alanlarda nereye getirdiğini örnekleriyle görüyoruz.

Değerli basın mensupları, şimdi sergilenen bu gayriciddi ve sorumsuz politikalar bugün ülkeyi her alanda eli kolu bağlı bir duruma sokmuştur. Daha sonrasında Kıbrıs’la ilgili süreç uzun uzun anlatmıyorum. Annan planındaki tavırdan tutun Kıbrıs’ın ada olarak AB’ye 2004 Mayıs’ında kabul edilmesinden sonra adanın sürekli olarak AB – Türkiye ilişkilerinde bir engel oluşturması ve buna karşı çaresiz bir hükümet tavrı ve Kıbrıs’ın kuzeyiyle de ilgili neredeyse tüm haklarından vazgeçebilecek bir Türkiye dış politikası yansımasını hepiniz hatırlıyorsunuz.

Mavi Marmara olayı daha arada birçok olay var. Ben temellerini toparlıyorum. Mavi Marmara olayı ve peşinden oynanan oyunlar. Mavi Marmara olayının ilkel bir tezgah olduğunu o zamanda söyledik. Biliyorsunuz çok sayıda o olayda yurttaşımız can verdi ve perdenin önünde kahramanlık nutukları, perdenin arkasında İsrail’e şirin görünme numaraları Türkiye’yi hatırlayacaksınız değişik boyutlarda meşgul etti. Bunlar söylendiğinde hiçbirini kabul etmediler. Şöyle kısaca bir benzetme yapabilirsem, perde önünde hatırlayacaksınız böyle Davos’ta hop one minute ne oluyoruz şovları, Gazze bizim canımız teraneleri değişik dönemlerde. Perde arkasında Washington’da özellikle İsrail’le ilişkileri normalleştirme çabaları çerçevesinde lobi şirketlerine ödenen milyonlarca dolarlar. Son olarak da İsrail’le ticarette getirilen %25 vergi kıyağı. Yani bu perdenin arkasında bunlar var, perdenin önünde dayılanma var, efelenme var. İç politikaya dönük mesaj verme gayretleri var. Temelden bir ilkesizlik.

Değerli arkadaşlarım, yani özetleyecek olursak bunu içeride hamaset politikası, dışarıda teslimiyet politikası. Bu şekilde tarif edebiliriz.

Kısaca Libya dönemine de değinelim. Biliyorsunuz bir gün önce NATO’nun ne işi var Libya’da efelenmeleri, çok değil 24 saat sonra NATO’nun ortak harekatına katılma kararı ve İzmir’in bu harekatın merkezi noktasına getirilişi ve bir kaçış öyküsü. O kaçış öyküsünü de bir kahramanlık tiradına dönüştüren bir iktidar şakşakçılığı.

Değerli basın mensupları, hatırlıyorsunuz o dönemde bavullarla Libya’ya götürülen milyon dolarları. Bugün Tobruk’taki Libya hükümetinin Türk şirketlerine Libya’nın kapısını göstermesi. Bunlar acı gerçekler.

Suriye politikası, Süleyman Şah Türbesiyle de bağlantılı olarak. Yani bir komşu ülkenin içinin karıştırılmasına doğrudan müdahil olan bir Türkiye. Bunlar söylendiğinde Esad taraftarlığıyla suçlananlar, bizler. Ama bile bile radikal, gözü dönmüş terör gruplarına çeşitli alanlarda destek çıkma, lojistik, eğitim tedavi, konaklama, kendi topraklarını onların gelgeçleri için kullandırtma hatırlıyorsunuz. Hala o bölgede akan her Müslüman kanından sorumlu olan bir AKP iktidarının günahı öyle diyelim. Ve bütün bu yanlışların sonucunda yine bütün uyarılarımıza rağmen Afganistan’la Pakistan arasındaki El Kaide’nin yerleştiği Peşaver bölgesinin coğrafya olarak fotokopisinin çekilip Türkiye’nin güney sınırlarına yerleştirilmesi. IŞİD’den bahsediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir başka acı gerçek, içinde yaşadığımız bir gerçek. Ülkenin yıllardır en hassas bölgeleri olarak tarif ettiğimiz Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da devletin tamamen AKP iktidarında kontrolünü kaybetmiş olması. Sokakların, şehirlerin terör örgütünün denetimine girmesine seyirci olan bir iktidar fotoğrafı. Devlet içerisinde sanki bir başka devlet oluşmasına, doğmasına yardımcı olan tutum ve davranışlar. Perde önünde yine aynı, tek vatan, tek millet, tek bayrak nutukları, reklamlarda bayrağa koşan kitleler. Perdenin arkasındaki gerçek gönderden indirilen bu milletin bayrağı. Yol kontrolleri, vergi almalar, vali kaymakam atamaları, oradaki emniyet görevlilerine suç isnat eden bir takım bildirilerin terör örgütü tarafından gönderilmesi. Bunlar bugünün Türkiye’sinde yaşanıyor.

Değerli arkadaşlarım, Musul konsolosluk baskını, arkasındaki karanlık pazarlıklar. Son olarak da yine perdenin önünde komik, perişan kahramanlık hikayeleri, perdenin arkasında ise korkan, ricat eden, hukuken kendi toprağı olan bir alanı terk eden, bayrağını kendisi indiren türlü kepazeliklerin döndüğü bir kaçış öyküsü. Belli medya gruplarına bakarsanız dünya gurur duyuyormuş, dünya ibretle seyretmiş. Breh breh breh, perdenin arkasındaki gerçekler hiç de öyle değil. İktidar pazarlamacılarına göre demin de vurguladım eşi benzeri görülmemiş bir başarı, karargahta çektirilen fotoğraflar, zannedersiniz ki bir gazetede köşe yazısında vardı. Normandiya Çıkartmasını yöneten karargah fotoğrafı. Ama üstünde en üstündeki alınmasın diye bu işin komutanı başkomutan fotoğrafı. Altında yaşanan rezillik, kepazelik, korku, teslimiyet ve hukuken, uluslararası hukukta Türkiye Cumhuriyeti devleti toprağı sayılan bir alanı bu hükümetin kaçarak boşaltması. Tereyağından kıl çeker gibi halletmişler bu kahramanlık olayını. Tereyağından kıl çeker gibi teslim ettiniz vatan toprağını.

Değerli arkadaşlarım, kısaca özetleyecek olursak bu kısa süreci. Bir AKP ve onun koşullandırdığı medyanın olaylara bakışı var. Birde gerçekler var. Hani benim perde önü, perde arkası diye anlattığım bölümler. Şimdi bakıyorsunuz başarısızlığın, tükenişin, teslimiyetin adı iktidar çevrelerince başarı, hırsızlığın, rüşvetin, yolsuzlukların iktidar kanadında adı hediye, hayır, hasenat. Tüm kuyruklu yalanların iktidar kanadında adı bunlar gerçek. Dünyaya rezil olmanın tercümesi bunların dilinde tarihin şanlı sayfalarına geri dönüş. Yoksulluğun, çaresizliğin bunların sözlüğündeki karşılığı zenginleşme. Kısacası akıl ve izan tutulmasının parlak zeka olarak takdim edildiği bir siyaset döneminden geçiyoruz. Tabirimi hoşgörün yerseniz.

Böyle bir mantık. Herkesin aklı ortalamanın altında, yaşadığım gerçeklere kendi cephelerinden verdikleri tanımlamaları söyledim. Yerseniz böyle diyor.

Değerli basın mensupları bakın, geçen hafta içerisinde sistematik bir kampanyayla Cumhuriyet Halk Partisi Sayın Genel Başkanına, bazı milletvekillerimize, bende varım. Bir sistematik kampanya oldu. Bunu açıkça söyledik. Bu maalesef bu en karmaşık dönemde devletin iç ve dış güvenliğinden sorumlu adının önünde milli eki olan en önemli teşkilatının sarayla bağlantılı, ona biat etmiş bir bakan aracılığıyla orada kurduğu özel bir ekibin bir üretimi olduğunu söyledik. Zaten Türkiye’nin iktidara yakında olsa 2 – 3 gazetesi dışında hiç kimse bu fabrikasyon haberleri haber değeri olarak görmedi ve tartışmadı bile. Hala bu tezgahı akılları sıra devam ettireceklerini düşünüyorlar. Bir psikolojik harekat yapmaya çalışıyorlar. Yani cemaati CHP’yle ilişkilendirme, efendim Türkiye’nin en önemli, en saygın bankalarından birinin üzerine dönük bir takım oyunları CHP üzerinden tezgahlama. Bunlar komik olaylar. Bu işle kim uğraşıyorsa adını da biliyoruz, görev yerini de biliyoruz. Kimlerin hangi dairede ne ürettiğini biliyoruz. Kimlerin kurulan senaryoya itiraz ettiğini biliyoruz. Kimlerin bunun inandırıcı olmadığını, komik olmayalım dediğini biliyoruz. Rezil kepaze oluruz dediğini biliyoruz ve en üst makamdan nasıl onaylattırıldığını biliyoruz. Hiç boşuna yorulmayın ipliğinizi pazara çıkartırız.

Burada bir söz Sayın Başbakana. Sayın Başbakan bak bu kuruluş sana bağlı olarak çalışıyor. Öncelikle bir kere daha ifade edeyim adının önündeki eke uygun olarak o kurumda görev yapan yurtsever görev sorumluluğunu bilen, bu işlere bulaşmayan, bulaştırılamayan tüm çalışanları tenzih ederek söylüyorum. Bu tezgahın içine giren ve girmek zorunda kalanları hedef alıyorum.

Sayın Başbakan, bu kuruluş doğrudan sana bağlı. Benim haberim yokta seni kurtarmaz. Bunlar vebali çok ağır olacak. Ya müdahil olur bu saçmalıkların sergilenmesini engellersin ya da gülerek söylüyorum ya da bedelini çok ağır bir şekilde ödemek zorunda kalırsınız.

Sonuç değerli arkadaşlarım bu yaşadığımız süreçte, kocaman bir yalnızlaşma, tarifsiz bir itibar kaybı ve inatla bağıra bağıra gelen bir tükeniş fotoğrafı.

Şimdi bir fotoğraf göstereceğim size bu sabah gerçekleşen bir olay. Dün Malatya’da biliyorsunuz acı bir olay yaşandı demin konuşmamın başında 4 pilotumuzu şehit verdik bir kere daha Allah’tan rahmet diliyorum yakınlarına, milletimize, silah arkadaşlarına sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu kahramanların cenazeleri kaldırılıyor bugün. Her gün konuşma alışkanlığında olan biri tüm haber kanallarına ipotek koymuş ve bütün haber kanallarında şu fotoğraf vardı. Ben bunu yorumsuz gösteriyorum. Hiç mi vicdanın yok senin? Rüşvetlerle anılan bir kuruluşun, bir aile vakfının diyelim. Bir toplantısı için oraya çağrılmış insanlar, doldurulmuş ve erkanlar ikiye bölünmüş. Bir yanda bu milletin acısı, kaybettiği evlatları gözyaşları içinde uğurlanıyorlar, Türk bayrağına sarılı. Diğer tarafta birilerinin hezeyanı tedavi edilmeye çalışılıyor. Bu fotoğraf yorumsuz. Aslında yorum çok altında.

Biraz bende konuşmamın şiddetini arttırdığımın farkındayım. Özür diliyorum. Herhalde kim olsa benim yerimde şu tabloyu çok sakin açıklayamazdı. Canım bugünde ben konuşmayıvereyim ya da konuşsam da önemli değil bu milletin ortak acısının yaşandığı bir gün, bu şehitlere saygı gösterelim. Sende bu da yok. Bütün kanalların görüntülerine bakın ekran ikiye bölünmüş. Senin gözyaşında mı yok, senin vicdanının hiç milli bir bölgesi yok mu? Bu kadar mı gözünüz dönmüş, bu kadar mı bu milletin çektiği acıya, mateme saygısızsınız. Yazıklar olsun. Tezgahla uğraş, kumpasla uğraş. Şu fotoğraf belki bütün konuşmayı özetleyen bir fotoğraftır.

Değerli arkadaşlarım, yani AKP nakliyat. Niye AKP nakliyat diyorum? Para taşımaktan yoruldular bir ara hatırlıyorsunuz AKP nakliyat. Şimdi hizmete bugüne kadar para nakliyatıyla uğraştılar. Şimdi hizmete vatan toprağı taşıyarak devam ediyorlar. Hepiniz hatırlarsınız, hepinizin hafızasında tazedir değerli basın mensupları. Kısık sesle korkak, çekingen panik içerisindeki bir sesin sıfırla oğlum talimatı telefonda. Senin paraların baba seslerini.

Değerli arkadaşlarım, o zaman bu paraların nasıl nakledildiğini bütün Türkiye gördü. Şimdi AKP nakliyat uluslararası sözleşmelerle vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesini IŞİD’li katillere kendi eliyle bayrağını indirerek teslim eder duruma geldi. Yetmedi daha dün terörist dediği YPG’yle işbirliğine Türkiye sınırına yakın Kobani sınırlarında bir yere türbeyi taşıdı. Kimin toprağına taşıdı biliyor musunuz? Suriyeli bir vatandaşın toprağına kaçak bir türbe inşaya başladı. Kaçak deyince genel bir huy, genel bir davranış kalıbı anlaşılıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu arazinin sahibi Türkiye’ye sığınan bir Suriyeli vatandaş. Yani sen dün bu Cuma olmazsa önümüzdeki Cuma Şam’da Emevi camisinde Cuma namazı kılacağı diyenler, yeni Osmanlılık hayalinin mezar taşı şimdi Türkiye – Suriye sınırında, Suriye toprakları içerisinde YPG’nin egemen olduğu bir bölgede mezar taşını diktiler.

Değerli arkadaşlarım, AKP her yerde kaybetmeye devam edecek. Hem kurduğu kumpaslarda kaybedecek, tezgahlarda kaybedecek, hem o fotoğrafta gösterdiğim gibi bu milletin vicdanında kaybedecek. Bunlar daha iyi günleri onu söyleyeyim. Yani Haziran’da AKP nakliyat büyük kaçışa hazırlanıyor. 8 Haziran sabahında şunu çok iyi bilsinler Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapacağımız ilk iş tüm sınır kapılarını tutmak olacaktır. Hırsızların, katillerin bu milli değerleri bu şekilde hor görenlerin hesap vermeden kaçışına bu millet asla izin vermeyecektir.

Değerli arkadaşlarım, birileri kendisini hala AKP Genel Başkanı sanıyor. Muhalefet partilerine günlük demin tarif ettiğim gibi konuşmaları içerisinde cevap vermeye çalışıyor. Tarafsız olmadığı belli değil mi? Yeminine uymadığı belli. Peki güvenilir birimi? Tablo ortada nesine güveneceksiniz? Bunların hepsi ayırt etmeden söylüyorum hırsız var dendiğinde korkuyorlar mı? Korkuyorlar. Bunların hepsi katil var dendiğinde korkuyorlar mı, bir irkiliyorlar mı? Evet korkuyorlar, irkiliyorlar. Korkmakta da, irkilmekte de aslında çok haklılar. Ama merak etmesinler onların kabuslarını da sona erdireceğiz. Onları da bu korkulu rüyalarından uyandıracağız. 7 Haziran’da halkımız hırsızlardan da, katillerden de, demokrasi düşmanlarından da, vatanın toprağını peşkeş çekenlerden de hesap soracak. Milletin acılı bir gününde kendi reklamını yapanlardan da, o acıyı paylaşmak bir cümleyle ama bütün görüntüleri işgal ederek o acıyı paylaşmayanlarla da hesaplaşacak bu millet.

Değerli arkadaşlarım, batan gemiyi ilk Fidan terk etti biliyorsunuz. Bir şeyler gördü herhalde. Sonuçta istihbarat elamanı. Bir başka zırha sığınmak istiyor. Milletvekilliğinin dokunulmazlık zırhına sığınmak istiyor. Hepsinden hesap sorulacak. Bunun kaçışı, göçüşü yok. O günler yakında. Buna herkes güvensin.

Değerli arkadaşlarım, bakın Cumhuriyet Halk Partisi hem kendisi için, hem Türk demokrasisi için en zor günlerden geçtiğimiz şu sıralarda tarihi bir karar aldı. 45 ilde yargı denetiminde, 10 ilde de örgüt denetiminde tüm üyelerinin katılımıyla önseçim kararı aldı. Diğer siyasi partilere bakalım. AKP, MHP, HDP, böyle bir uygulama var mı? AKP anlatıyor temayül yoklamaları yapacağız önümüzdeki hafta. Daha sonra? Daha sonra mülakatlar başlayacak KPSS sınavları sonrası gibi mülakatlarda ve listeler belirlenecek. Niye korkuyorsun sen kayıtlı üyelerine hangisi milletvekili olsun hangisi olmasın demekten? Niye? Sarayın iradesi sarsılmasın. Çünkü biat edecek milletvekili gerekiyor. Parmak kaldır deyince kaldıran, indir deyince indiren, tek sorumluluğu kendisini oraya atayan kişiye olan milletvekili istiyor. Kanun çıkması mı gerek? İç tüzük ihlal edilerek, kavga çıkartılarak, terör uygulayarak TBMM’de. Halkın en temel anayasal haklarını askıya mı almak istiyorsun? Emir mi verildi? Sabahlara kadar bunun gereğini yapacaksın. Yat yat uyu, arada bir uyan parmak kaldır. Biraz ilkokul alfabe kitabı gibi oldu. Yat yat uyu, arada bir uyan ben buradayım de yoklamaya katıl, muhalefet bir şey söylediyse hayır de. Senin partinin önerisiyse evet diye parmak kaldır. Şu fotoğraf değerli arkadaşlar. Böyle vekil istiyorlar sorgulayan vekil değil. Yatıp uyuyan, talimatları yerine getiren, milletin vekili değil saraya vekil istiyorlar saraya.

Ya HDP’ye ne demeli? Evrensel solu biz temsil ediyoruz. Yok canım, sen adaylarını nasıl belirliyorsun? Bak bir sürü üyen var soruyor musun? Var mı cesaretin? Yok bize liste İmralı’dan, Kandil’den gelecek. Sevsinler seni. Nerede senin demokratik iraden, nerede? Demokratların oylarına nasıl talip oluyorsun sen? Sen kendi iradeni ortaya koyamamış bir siyasi parti görünümü veriyorsun ve Sayın Demirtaş bir açıklama yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ben Sayın Kılıçdaroğlu’na gelin Cumhurbaşkanlığı için ortak aday göstererek 2015 seçimlerine birlikte girebilmenin ortak zeminini yaratalım dedi ve ondan sonra CHP’ye dönük bir takım suçlamalar. Senin bir defa kendi iraden var mı Sayın Demirtaş? Sen birilerinin iradesinin vesayetinde oradasın. AKP’yle de çok iyi flört ediyorsunuz günü geldiğinde. 4+4+4 bu iç güvenlik yasasına benzer bir süreçle iktidar terörüyle komisyondan genel kurula indirilirken siz ne yapıyordunuz? Neresindeydiniz bu işin? Bütün Türkiye’nin gözü yolsuzluklarla ilgili soruşturma komisyonuna kitlenmişken orada muhalefet milletvekilleri canla başla delil peşinde koşarken, kaçırılan delillerle uğraşırken senin üyen ne yaptı Sayın Demirtaş? Arazi oldu. Öyle mi? Aman iktidarı ürkütmeyelim, biz nasıl olsa el altından başka işlerde ortağız. Yersen. Bir yersen de buraya.

Peki bugün tek adam ihtirasıyla Türkiye’yi mutsuz, gelecekten korkan bir ülke haline getiren tek kişi uymayacağı belli olan Cumhurbaşkanlığı yeminini ederken sen ayağa kalkıp önünü ilikleyip dakikalarca alkışladın mı bu kişiyi? Alkışladın. Şimdi sana Kemal Kılıçdaroğlu’yla yaptığın görüşmenin gerçeğini söylüyorum. Evet Sayın Kemal Kılıçdaroğlu HDP grubunu ziyaret etmiştir. Verdikleri yanıt şudur; bizim adayımız var, biz kendi adayımızı çıkartacağız. Nokta. Ertuğrul bey milletvekilidir Kürkçü. Bu gerçekleri hatırlatalım mı? Onun için herkes aynanın karşısında politika yapsın. Herkese demokrasinin neresinde olduğu, kimin vesayetinde olduğu, kimin özgür iradesiyle siyaset yapmaya gayret ettiği net bir şekilde söylenir. Gerçekleri saptırırsan hatırlatırlar.

Değerli arkadaşlarım, bakın 55 ilde Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri bir demokrasi şöleni içerisinde gidip adaylarını belirleyecekler. Şuanda Anadolu’da birçok ilde, her köyde, her kahvede aday adayları Cumhuriyet Halk Partili üyelerle birebir temas ederek kendilerini anlatmaya çalışıyorlar. Diğerleri? Burada kuyruğa girip mülakata girecekler. Demokrasi anlayışının farkı.

Cumhuriyet Halk Partisi örgütlerine güveniyor, Cumhuriyet Halk Partisi üyelerine güveniyor, Cumhuriyet Halk Partisi Türk milletine de, halkımıza da güveniyor. Onun için şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Türkiye’deki tüm siyasi partilere örnek olacak bir kararla çok önemli bir bölümde önseçime gidiyor.

Şimdi 7 Haziran’da bu açılım bile Türkiye’de gerçek demokrasiyi yaşama geçirecek önemli bir adım olacak. Zaten kendi evinizin içinde demokrasiyi gerçekleştirmeden ülkede demokrasiyi gerçekleştireceğim sözleri havada kalır. Bunu da ifade etmek istiyorum ve bu gerçekler karşısında yaşadığımız tüm karanlık günlere, tüm entrikalara, tüm kumpaslara vakti zamanında başkalarıyla, şimdi tek başlarına yaptıkları tüm kumpaslara karşı durmak, gerçek bir demokrasiyi tüm kurum ve kurallarıyla işletmek için ben tüm demokrasi güçlerini Cumhuriyet Halk Partisi bayrağı altında birleşmeye ve 7 Haziran’da farklı bir Türkiye’ye uyanmaya davet etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, MYK’mız toplantısına yeni başladı. İç güvenlikle de ilgili çok kısa bazı şeyler söyleyeceğim. Bir kandırmaca, bir şiddet, meclis terörü devam ediyor. Başbakan konuşmasında gösterdikleri şiddet için, baskı için iktidar milletvekillerini kutluyor. Düşünün. Muhalefet sayısına oranla iç tüzükten kalan bütün haklarını kullanıyor. Şuana kadar 132 maddelik biliyorsunuz paket torba kanunun 20 maddesi görüşülebildi. Her konuda bu direniş devam ediyor. Ama ilk defa bir şeye daha tanık oldu Türkiye. Talimatla iç tüzüğü ihlal eden, iç tüzüğü çiğneyen meclis başkanvekillerine tanık oldu. Meclis başkanvekilliği kürsüsünde oturup milletvekilleriyle ağız dalaşına giren meclis başkanvekillerine tanık oldu. Parlamentoda böyle bir gelenek yok. Ama emir büyük yerden ya çıkacak ya çıkacak. Vurun, kırın. Bundan sonra TBMM’de doğabilecek bir olayın sorumlusu doğrudan iktidar partisidir. Meclise terörü davet eden parti iktidar grubudur, terör estiren, şiddet uygulayan parti iktidar partisidir ve buna önayak olanlarda meclisi yöneten iki tane iktidar mensubu meclis başkanvekilidir.

Değerli arkadaşlarım, haftanın değerlendirmesi ve geneli bu şekilde. Bu arada bizim adaylık başvurularımız devam ediyor. Bana son gelen bilgi 2 bine yaklaştığı, bugün 2 bini bulacağı şeklinde. Hafta sonuna kadar devam edecek. Daha sonra eğilim yoklaması yapılacak olan yerlerde 7-8, 14-15 Mart tarihlerinde. Önseçim yapılacak yerlerde de YSK’nın verdiği tarih olan 29 Mart Pazar günü hakim denetiminde önseçimler yapılacak. Zaten 7 Nisan’da da YSK’ya milletvekili aday listelerini teslim etmenin son günü. O güne kadar zaten çoğu yerde örgütün belirlediği isimler YSK’ya kendileri tarafından bildirilecek biz karışmayacağız.

Sorunuz varsa alabilirim.

Soru- Efendim az önce söylediniz geçtiğimiz hafta CHP’ye tezgah kuruldu dediniz ve tezgah kuranların isimlerini ve görevlerini biliyoruz dediniz. Acaba bu isimleri ve görevleri açıklayabilir misiniz? İlk sorum bu. İkinci sorum ise, dünden itibaren Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ve Devlet Bahçeli arasında bir tartışma yaşandı. Buna Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’da dahil oldu. Acaba bu polemikle ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı?

Haluk KOÇ- O tezgahla ilgili devletin en önemli kuruluşu olarak gördüğümüz adının önünde her zaman söylüyorum milli eki bulunan bir kuruluşun içerisinde çok sınırlı bir kadronun nasıl bir yapılanma ile bu fabrikasyonu yaptığını, aralarındaki konuşmalar dahil hepsini biliyoruz. Her şeyi biliyoruz. Günü geldiğinde açıklarız. Biz gülerek bunu karşılıyoruz. Onun için böyle ortalığı tezgahçılıkla, kumpasçılıkla suçlayanların bu konuda nasıl mahir olduklarına da tanık oluyoruz.

Diğer konuya gelince, herhalde MHP yetkilileri kendilerini ilgilendiren konularda yanıt verirler. Ama bir acı yaşıyoruz. Ben bu acının, iki uçağın aynı anda akrobasi timi olarak görev yapan filoların dahi kuyruk sürtmeden havada gösteri yaptıklarını bildiğimiz bir teknolojik dünyada iki uçağın aynı anda çarpışıp çarpışmadığı konusunda da resmi bir açıklama yok. Sadece bir duyumla gazetelerde bazı haberler var. Bu konuda yeterli bir açıklama yapılması gerektiğine inanıyoruz. Bu konuda Genelkurmay Başkanlığının siyasetçilerle muhatap olmasının doğru olmadığına inanıyoruz. Herkesin kendi görevi anayasal sınırlar içerisinde çizilmiş olan noktalarda bellidir. Siyasetçilerin muhatabı askerler, askerlerin muhatabı siyasetçiler olmamalı. Bir kişiden bahsettiniz o cevap verdi diye. O her şeye maydanoz olan kişi hakkında benim söyleyecek bir şeyim yok.

Herhalde özeti oldu. Ben toplantıya katılıyorum, sizlere iyi çalışmalar diliyorum.”

 

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 26 Şubat 2015, 02:44
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209