Paralel Son Kale "HSYK"

        Bir kaç soru ile başlayalım yazıya ve sonrasında cevap aramaya çalışalım.
Paralel Yapı ile mücadele neden ağır aksak ilerliyor? Neden ufak tefek tutuklamalar dışında dişe dokunur operasyonlar yapılmıyor? Neden sadece yer değiştirmelerle yetiniliyor?
Aslında işin temeli 2010 referandumunun hemen sonrasına dayanıyor. 2010 yılında yapılan HSYK seçimlerinde siyaset kurumunun öngörüsüzlüğü veya ihmali ile ne yazık ki "Paralel Yapı" burada karar çoğunluğuna ulaştı. Aslında bu yapının 15 yıla yakın süredir devlet kurumlarında yapılanma halinde olduğu aşikardı. Polislik sınavlarında, memurluk sınavlarında yaptıkları hileler bir çok kişi tarafından biliniyordu veya kısa süre önce bilinir hale geldi. Fakat bunlardan daha önemlisi aynı yapı Adalet Bakanlığındaki nüfuzları nedeniyle Hakim ve Savcı alımlarını önemli ölçüde kontrol ettiler. Hatta diğer yapılandıkları devlet kurumlarından farklı olarak mülakat sisteminde de etkin olduklarından burada daha fazla bir yuvalanma yapmayı başardılar.
Son iki seçimde anlaşıldığı üzere toplumda %1'lik bir desteğe bile sahip olmayan yapı ne yazık ki yargıda %30 lara varan bir güce ulaştı. Bu %30 luk güç kritik noktalarıda ele geçirince Yargı tam anlamıyla Devlete Paralel bir yapı haline geldi. Devletin menfaatine olan bir karar eğer onların aleyhine ise devlet bir tarafa bırakılıp onların istediği sonuçlar ortaya çıkmaya başladı. 2010 HSYK seçimlerinde elde ettikleri karar alma çoğunluğu Yargıtay ve Danıştay seçimlerinde elde ettikleri sonuçlarla çok önemli bir noktaya ulaştı.
Peki Adalet Bakanlığı'da varken HSYK neden bu kadar önemli. İlk sebep erkler ayrılığı ilkesi. İkinci sebep Adalet Bakanlığı bürokratlarının tamamının hakim ve savcılardan oluşuyor olması yani idari açıdan Adalet Bakanlığınında aslında HSYK'ya bağlı durumda olması. Üçüncü ve en önemli sebep ise birinci derece Hakim ve Savcıların tamamının kaderinin HSYK'nın elinde olması. Öyleki; yükselme, disiplin soruşturmaları, haklarında açılacak soruşturmalara izin yetkisi gibi bir çok karar HSYK'nın yetkileri içerisinde. Yani kendilerinden olmayan hakim ve savcılar üzerinde bile çok büyük yaptırım hakları mevcut. Dolayısıyla yargıyı istedikleri gibi yönlendirme gücüne sahipler. Bu güçle istedikleri hakim ve savcı üzerinde etki edebiliyor, devam eden davaları istedikleri yönde etkileyebiliyor, hatta hazırlanacak olan iddanamelere direk etki edebiliyorlar. Zaten son dönemdeki çeşitli davaların iddanamelerinin Pensilvanyanın onayından geçtiği dedikodusu bu durumu net olarak destekler nitelikte.
Aslında 17 ve 25 Aralık operasyonlarını başlatırken güvendikleri asıl noktada buradaki güçleri idi. Yoksa Polis içerisinde kandırılmış veya biat etmiş sayısı yüzleri bulmayacak müdür veya sayısı isterse binleri bulsun rütbesiz polislere güvenerek girişebilecekleri bir operasyon değildi şüphesiz kalkışılan operasyon. Çok daha sonraları ortaya çıkarmayı düşündükleri bu ve benzeri yapıları hükümetin olayı farketmesi ve dershane olayıyla ortaya çıkan gerginliğin devamında mecburen kullanmak zorunda kaldılar. Eğer bu yapı hükümet tarafından farkedilip deşifre edilmeseydi Humeyni benzeri Türkiye'ye gelecek bir Fetullah Gülen görmemiz sonucu hiç de ütopya olmayacaktı. Gelecek ve Cumhurbaşkanı atayacak, Başbakan tayin edecek, hükümet listesi hazırlayacaktı.
Evet Paralel Yapı şu ana dek yapılan bir çok Paralel operasyonu bu yapıyı kullanarak engelledi, engelleyemediklerini asgariye indirdi. Belki de Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın her konuşmasında ısrarla ve kararlılıkla devam edecek dediği Paralel Mücadelede dişe dokunur bir operasyon yapılamamasının en büyük sebebi bu yapı. Paralel Örgütün elinde kalan en son ve ne yazık ki en büyük koz şu anda bu yapılanma. Şimdiki tek hedefleri ise 12 Ekim'de yapılacak HSYK seçimlerinde istedikleri listeyi seçtirmek en azından karar çoğunluklarını koruyabilmek. Bunu başarabilmek için Türkiye'nin her yerinde, adliyelerde, paralel elemanları vasıtasıyla, gerek şantajla, gerek tehditle, gerekse vaadlerle hakim ve savcılardan oy toplama peşindeler. Şimdiye dek hiç bir siyasi kuruma belirgin şekilde yakın durmayan YARSAV ile ortak liste çalışması yaptıkları ayrıca güçlü oldukları yerlerde de bağımsız adaylar hazırladıkları net şekilde konuşuluyor.
Asıl hedefleri Akparti Hükümeti veya Recep Tayyip Erdoğan olmayan, güçlenen bağımsız Türkiye olan bu yapının belkide son kalesi için kritik sürece girildi. Bize düşen oy kullanacak hakim ve savcılardan ellerini vicdanlarına koyarak ve ülkenin bekasını düşünerek oy kullanmalarını istemek, hükümetten istenmeyen bir akıbetin çıkmaması için gerekli çalışmaları yapmalarını beklemek ve dua etmek. 
Şu net şekilde bilinmeli ki, 12 Ekim'de yapılacak bu seçim mübalağa yapmadan söylüyorum, en az hatta belkide daha fazla Cumhurbaşkanlığı seçimleri kadar önemli. Tek fark ise halkın değil, halktan gelmiş hakim ve savcıların oylarına bakacak olmamız. Sözü Cumhurbaşkanımızın paralel yapıdan şantaj ve tehdit alanlara hitaben söylediği şu sözle bitirelim."İnsan bir defa ölür". Kimseye boyun eğmeyin.
YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209