Tabi ki bu düşmanlaşmanın tek sebebi andımız değildi, bunun gibi daha bir çok dayatmada vardı. Örneğin cezaevlerinde, görüşlerde Kürtçe konuşma yasağı gibi.
20 Dakikalık görüşte konuşan anne-oğulun başlarında bekleyen askerin korkusuyla “–Oğlum nasılsın –İyiyim anne sen nasılsın” sözünü defalarca tekrarlayarak ağlayıp birbirlerinin gözlerinin içine bakış sahneleri yaşandı yıllarca bu ülkede. Çünkü her ikisinin de Türkçe olarak bildikleri ortak başka hiçbir şey yoktu… Bu örnekleri çoğaltmak mümkün tabiî ki…
Şimdi tarih 2013, birileri bu haksızlığın, yaşanılanların farkına vardı ve peyder pey bütün yanlışları düzeltme yoluna gidiyor. Fakat bu durumdan rahatsız olan kesimler, görüş olarak pusulanın iki ayrı kutbunu gösteriyor olmalarına rağmen ne hikmet ki aynı söylemleri kullanıyorlar.
Devlet Bahçeli “ Bu olay bir utanç vesikasıdır. Andımız Tayyip Erdoğan zihniyetini rahatsız etmiştir” diye açıklama yaparken.
CHP’liler ve sözde Ulusalcılar meydanlarda bir araya gelip andımızı hep bir ağızdan söyleme eylemlerine girişiyorlar.
Abdullah Öcalan “ Kürt halkı artık AKP’ye oy vermesin” diye açıklama yaparak on yıl önce geldiği şu durumun hayalini bile kuramayacağını unutuyor.
EMPATİ yapmak… Kendimizi karşının yerine koyabilmek. Kendi nefsimiz için istemediğimizi kardeşimiz içinde istememek olgunluğuna ulaşabilmek.
Şimdi düşünün…5-6 yaşında annesinden okulun ilk günü beş dakika ayrılınca ağlayan evlatlarımızın, okulda ilk defa gördüğü ABC yi, toplama, çıkartmayı öğrenmenin zorluğu yanında bir de bunu başka bir dilde örneğin İngilizce, Almanca,Fransızca öğrenmek zorunda olduklarını. Ne kadar zor dimi. Kıyarmıyız canımızın parçası o çocukları bu hengamenin içerisine atmaya. Yada bu zorluklarda sınıf geçemeseler hiçbir şey anlamasalar kızabilir miyiz onlara… Unutmayalım ki Doğu ve GüneyDoğu bir çok yerde sadece Kürtçe konuşuluyor… Farklı diller de eğitim olması bir bölünme sebebi değil ancak bir zenginlik sebebi olur ülkemiz için. En azından İlkokul seviyesinin sonuna kadar Anadilde Eğitim olmalı, ilkokul sonuna kadar o çocuklar günde bir-iki saat konulacak derslerle Türkçe öğrenmeli ve ortaokul seviyesinden sonra eğitim Türkçe devam etmelidir. Böylece ne Devlet dilinin bütünlüğü bozulacak ne de o küçüçük evlatlarımız çile çekmiş olacaklardır.