Muhalefet Neden Kaybetti "Toplumsal Hafıza"

 Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine iktidar için dezavantaj, muhalefet için avantaj teşkil edecek bir çok gelişme ile girdi aslında.17 ve 25 Aralık operasyonları, havada uçuşan tapeler, yolsuzluk söylemleri, hatta hatta Soma...
Peki AK Parti açısından dezavantaj, muhalefet açısından avantaj oluşturabilecek birçok gelişmenin yaşandığı bir ortamda gerçekleşen seçimlerde, AK Parti neden kaybetmedi, muhalefet niye kazanmadı? Daha doğrusu, neden bu olayların, ittifakların, saldırıların, gerilimin hiç biri yaşanmamış gibi iktidar ve muhalefetin toplumsal desteği radikal bir değişime uğramadı?
Akla gelen ilk cevap şüphesiz siyasal Kutuplaşma.Fakat bu tek başına bir  sebep değil, siyasetin yapısal dinamiklerinden ve siyasi partilerin bu yapısal dinamikleri tahkim etme eğiliminden kaynaklanan bir sonuç olduğunu da söylemek mümkün olabilir. Bu çerçevede, hem bu sorulara cevap bulmak hem de Cumhurbaşkanlığı Seçiminden yansıyan seçmen mesajını doğru anlamak için Türkiye siyaset denkleminin konjonktürü aşan yapısal dinamiklerine daha yakından bakmakta yarar var.
Türkiye siyasetinin konjonktürel çalkantılarının başında ülkenin kuruluş aşamasında ya da diğer bir açıdan Kemalist Ulusu inşa aşamasında halkın içten içe sorguladığı yanlılık veya karşıtlık tutumu ön plandadır. 
Hiç bir itiraza mahal vermeyecek şekilde Milli mücadele dönemi söylemleri ile Cumhuriyetin kuruluşundan sonraki dönemde ortaya konulan fiil ve söylemler birbirinden çok farklıdır. Örneğin Sivas'da Erzurum'da kongreler sürecinde dini unsurların ön planda olduğu söylemler üreten, hatta İzmir İktisat Kongresine giderken Balıkesir Merkez Camisinde Hutbe okuyacak kadar dini fiiller içerisinde olan Gazi Mustafa Kemal, Cumhuriyetin kuruluşundan sonra buna benzer hiç bir söylem ve fiil geliştirmemiştir. Bunları yapmamanın yanında tam aksi fiillerin işleniyor olması ise zaten sorgulamada olan insanların, içsel taraflar oluşturmasına sebep olmuştur.
Bir nevi toplum farkında olmadan dini ve manevi değerlerinden uzaklaştırılmış, Harf inkilabı ile bin yılı aşkın bir kültür ve bilim hazinesinden kopartılmış, kıyafet inkilabı ile şeklen batılılara benzetilmiş, son olarak da Hilafetin kaldırılması ile manevi reissiz bırakılmıştır. Bu değişimler toplumsal mutabakatla yapılmak yerine genelde dayatma ile yapılmış hatta hiçbir cezai müeyyidesi olmayan Şapka Kanunu için 13 ilde darağacı kurulmuştur. Sadece dini anlamda çelişkilerde mevzubahis değildir. Benzer tezat yaklaşımlar ırksal anlamda da yapılmış Gayrimüslümlere verilen anadilde eğitim, kendi dillerinde konuşma özgürlüğü her nedense toplumumuzun temel taşlarından olan kürt kardeşlerimize tanınmamış, milli mücadelede omuz omuza savaştığımız bu insanlar bertaraf edilmek istenmiştir. Her nekadar onlarında tarihsel hataları olsada Devlet hataya hatalarla karşılık vermiş ve diğer bir içsel kamplaşmaya sebep olmuştur.
İşte cumhuriyetin kuruluşunda Kemalist kadronun laiklik ve milliyetçilik ekseninde hayata geçirdiği ulus inşa ajandası o günden bu güne içten içe kamplaşma yaşayan insanların özgürleştiği noktada bugünkü siyasal haritanın da denklemini belirlemiştir. Toplumun bu ajandaya yönelik taraftarlık ve karşıtlık tutumu, din ve etnik yapıya dayalı siyasal temsillerin güçlenmesi sonucunu doğurmuştur. Yani bir nevi toplumsal hafıza geçmişin hesabını bu şekilde sorma yoluna gitmiştir. Tezimin kanıtı ise dinsel ve milliyetçi oyların toplamına bakıldığında net şekilde gözükmektedir. 
(Tayyip Erdoğan %52, S.Demirtaş %10 buna diğer bir milliyetçi söylem üreten mhp yi de katarsak %17 ile... Bahsettiğimiz kesim ülkede %80'dir)
Türkiye’de son yıllarda, gün geçtikçe tansiyonu artan siyasal gerilimin esas nedeni, liderlerin söylemlerinden öte, bu yapısal denklemdir. Muhalefet, eski ulus inşa ajandasından vazgeçmediği, etnik ve dini aidiyetlerin siyasal belirleyiciliklerini kaybedecekleri yeni bir toplumsal sözleşmeye yanaşmadığı ölçüde oyunu arttıramamaktadır. Seçimlerde başarı gösterip iktidar alternatifi olamadığı için de siyasal gerilim yükselmektedir. CHP seçmeni, seçimlerin partilerini iktidar alternatifi haline getirmediğini gördükçe sandığa güvensizlik beslemekte, demokrasi dışı yollardan medet ummaktadır. Dolayısıyla, siyasal kutuplaşma ve gerilimin panzehiri, varsayıldığı gibi, Başbakan’ın balkon konuşması değil, muhalefetin "Termal Tesislerde yapacağı kamplarla" bu siyasal çıkmazdan kurtulmaya yönelik çalıştaylar düzenlemesi ve yeni Türkiye’nin yeni bir toplumsal sözleşme üzerinde inşa edilmesine katkı vermeleridir.
Artık muhalefet ayrıştırıyorsun derken ayrıştıran, hakaret ediyorsun derken hakaret eden, ötekileştiriyorsun derken ötekileştiren zihniyetten vazgeçmeli, ajandasını değiştirmeli, göbeğini kaşıyan, bidon kafa, sorgulamayan kesim söylemlerinden toplumun tamamını kucaklayan söylemlere geçmeli, yapılan herşeye sorgusuz sualsiz yanlıştır demek yerine sadece yanlışa yanlış demeli, akabinde de şöyle yapılsa doğru olurdu diyerek projesel imgeler ortaya koymalıdır. Aksi takdirde millet asla onlara yüzünü dönmez, dönmeyecektir.
Sonuç şudur: "Muhalefet Toplumsal Hafızayı silmeden ya da Toplumsal Hafızada yer eden, toplum değerlerine tezat fiil ve söylemlerini değiştirmeden, yani toplum olmadan iktidarda olamayacaktır."
YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209