MEHDİYET MEDENİYETİ VE KAPİTALİZMİN SONU - 1

7 Nisan 2015

Eski bahriyeci, yeni akademisyen, yazar ve hepsinden daha önde gelen vasfı ile müdakkik bir Nur Talebesi olan Vehbi Kara Ağabeyimin nazik daveti ile İstanbul İlim Kültür Vakfı’ndaki “Malikiyet ve Serbestiyet” konulu seminerine katıldım.

“Muktezay-ı hale muvafık” bir seminer düzeni maalesef yoktu. Kalabalık isminde “ilim ve kültür” gibi iki kıymetli kelimeyi barındıran seminerin ev sahibi vakıf, böylesine önemli, memleketimiz, alem-i İslam ve dünyada hakim sistemlerin istikbale matuf durumuna zaman-ı halden müstakbele doğru bir projeksiyon tutan böyle ehemmiyetli bir konuya çok dar bir yer ve çok dar bir zaman ayırmıştı.

Bu bile “İstanbul Nurculuğunun” hal-i alemi ve müstakbeli bırakın takdir etmeyi, zaman ve hadisatı dahi okumaktan ne kadar uzak olduğunu lisan-ı haliyle gösteriyordu.

Doğrusu böylesine bir manzara ile karşılaşacağımı bilmeme rağmen seminere konu olan “Malikiyet ve Serbestiyet” tezinin ve bu tez sahibi kıymetli yazarın hep beraber oluşturduğu bu manzara hayalime körlerin gezdiği bir sanat galerisini yada sağırlardan müteşekkil dinleyicilere sanat musikisi icra edilmesini getirdi.

Kıymetli yazar Risale-i Nur menşeli ama bütün insanlığın istikbalini alakadar eden böyle bir kıymetli konuyu maalesef böylesi bir manzara içinde sunmak durumunda kaldı.

İnsanlık aleminin topyekun gelişim ve medeniyet macerasının ilk defa İslami bir perspektiften izahı olan böylesine önemli bir konu, “akademik tez” haline gelince haliyle kendisine mahsus Rabbanî programdan ve o programa ait hikmetli ıstılahattan mahrum kalıyor maalesef.

Şüphesiz bu kaçınılmaz durumu tez sahibine eleştiri olarak arz etmek zulüm olur. Zira tez sahibi kıymetli yazar özellikle iktisat akademisyenlerinin ve entelektüellerinin alemine yeni bir bakış açısı ve yepyeni bir ıstılahat kazandırmış oldu. Bu bile başlı başına bir ilk olma şerefi ve hayrını bihakkın Vehbi Kara’ya kazandırmıştır.

Vehbi bey ile müşterekimiz Hazreti Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi (RA) “Ecirlik” döneminin şer cihetinden alem-i İslamdaki zirvesi olan Süfyaniyetin ve beşeriyet alemindeki şer zirvesi olan Deccaliyetin dört aşamalı plan ve programına karşı, zamanının müceddidi ve müçtehidi olarak üç aşamalı “Mehdiyet Programını” başlatmıştı.

Bu üç aşamalı program da kendi içinde –kendine mahsus şartlar ve uygulama fıkhıyla beraber- ikişer dönemi ile altı dönemdir. Müçtehidlik, Müceddidlik, Hakimiyet, Mehdiyet, Mürşidlik ve Kutbiyet görevi ve ünvanıyla tebarüz edecek bu altı dönem bir sistem ve dünya düzeni olarak “Malikiyet ve Serbestiyet” adıyla beşeriyetin son dönemi ve edvar-ı hamsenin beşincisi ve sonuncusu olarak Risale-i Nur’da tesmiye edilmiştir.

Risale-i Nur'un birinci aşaması kendi içinde “müçtehid ve müceddid” manasına uygun olan bir keyfiyetle inşa ve tatbik edilmiştir.

Risale-i Nur’un ikinci aşaması kendi içinde “Hakim ve Mehdi” manasına uygun olan bir keyfiyetle inşa ve tatbik edilmektedir ki kanaatimize göre el’an ikinci devrenin “Hakimiyet” aşamasındayız.

Risale-i Nur’un üçüncü aşaması ise kendi içinde “Mürşid ve Kutb-u Azam” manasına uygun olan bir keyfiyetle inşa edilecektir. Allahu A’lem bissavab.

İşte bu üç aşamalı Risale-i Nur devreleri, insanlığın “Ecirlik” dönemini de yer yer tamirle, yer yer kesip atarak en büyük meyvesi olan Süfyaniyeti ve Deccaliyeti bitirip, -kış içinde ki bir saatlik yaz misali- yeni bir dünya düzeni ve Mehdiyet medeniyeti olarak “Malikiyet ve Serbestiyet” dönemini intaç edecektir.

Bu makalemizi bir mukaddeme olarak kabul edip kaç makale süreceğini bilemediğim bu engin konuya Tevfik-i İlahiyi Rabbimden dileyerek dalıyorum.    

YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209