Zaman Yazarı Ali Bulaç'tan Ahmet Taşgetiren'e Bu mu vefa?

Zaman Yazarı Ali Bulaç'tan Ahmet Taşgetiren'e Bu mu vefa?

Zaman Yazarı Ali Bulaç'tan Ahmet Taşgetiren'e Bu mu vefa?

 “İHH ve AK Parti” başlıklı 14 Haziran 2010 tarihli yazımda Mavi Marmara dolayısıyla AK Parti’ye kızanların hükümeti İHH üzerinden “terörle ilişkilendirmek” suretiyle bir çalışma içinde olduklarını yazıp uyarıyordum. Söz konusu uyarıyı ‘İkinci Mavi Marmara seferi’yle ilgili İHH’nın beni de davet ettiği istişare toplantısında Bülent Yıldırım Bey’e de yaptım.

         Son günlerde içine girdiğimiz üzücü gerilim ortamında bazı okuyucular gibi Star yazarı Ahmet Taşgetiren Bey de soruyor: “Bugün de aynı yazının altına imza atar mısın?” Kestirmeden cevap vereyim: Noktası virgülüne kadar “evet!” Benim uyarım şuydu: a) Türkiye’nin Suriye politikası birkaç bakımdan başına iş açacak mecrada yürütülüyor. Bugün çöktüğünü anladığımız Suriye politikasının riskli bir boyutu Arap prenslerinin finanse ettiği silahlı örgütlerle ‘ilişki içinde olma görüntüsü’ vermekti. Suriye hükümeti, Türkiye’yi iç savaş çıkartan örgütlere yardım yapmak suçlamasıyla şikâyet ediyor. Bu şikâyeti sakın hafife almayın. c) Suriye’nin mazlum halkına her türlü insanî yardımı yapmak görevimiz. Ben devleti bilemem. Ama insanî yardım yapan kuruluşlarımız sakın ha “insanî yardım dışı”na çıkmasın. Çıktıklarını zannetmiyorum. Mavi Marmara’dan dolayı İHH İsrail’in hedefinde olduğundan bu konuda çok dikkatli olmalı.

      Bugün tabii ki ‘birileri’ İHH’ya ve hükümete zarar vermek istiyor olabilir. Ancak şu soru önemli: İHH üzerinden kimler hükümetin üstüne gitmek istiyor? Sayın Taşgetiren de ‘Hizmet’i ima ediyor.  

     Eğer ben bu kimselerin Hizmet elemanları veya Hizmet’le irtibatlı kimseler olduklarına yakinen kanaat getirecek olsam, burada bir saat durmam. Bu büyük bir töhmettir ve maddî deliller, somut bilgi ve belgeler desteğinde kanıtlanması gerekir. Telmih, aidiyet, soyut mensubiyet, ihtimal, şüphe, sempati duyumu, ‘fasık’ın haberi’, hasımların yakıştırması, suçlamalar, niyet okumalar, isnatlar üzerinden hiç kimse suçlu sandalyesine oturtulamaz.

       Bununla bağlantılı meşru hükümete karşı ‘devlet içinde otonom yapı’ veya Abdullah Öcalan’ın isimlendirmesiyle ‘paralel devlet’ varsa, kabul edilemez. AK Parti hükümetinin bu türden yapılanmaları araştırma ve ortaya çıkarma hakkı vardır, bu hak olduğu kadar görevdir de. Ancak bunu hukuk içinde ve somut delillerle yapması gerekir. Aynı şekilde kim ne türden yolsuzluk, usulsüzlük yapmışsa, rüşvet almışsa –şu veya bu zamanlama- demeden üstüne gidilmelidir. Kısaca ‘ne paralel devlet ne yolsuzlukların üstünün örtülmesi’. İkisini de tasvip etmiyorum. Suçlananlar ise ‘adil, bağımsız ve tarafsız yargı’ haklarında son hükmünü verinceye kadar masumdur, kimse onlara ‘hırsız diyemez’. Dahası aklanan kara paradan ve ihale alımını, hakedişleri kolaylaştıran bağış paralarıyla cami veya imam hatip yapmak; vakıflara, derneklere, gruplara kaynak aktarmak benim fıkıh anlayışıma göre meşru değildir. Hükümete haksız yere en ufak bir zararın verilmesine gönlüm razı olmaz ama hak, adalet, ahlakî dürüstlüğün zarar gördüğü her somut durumda hükümeti savunmam. Bizim ahlaka, sağduyuya ve otokritiğe ihtiyacımız var. Dün 7 sivil toplum kuruluşunun (TOBB, TZOB, Türk-İş, TİSK, Hak-İş, Memur-Sen, TESK) yayınladığı bildiri, Türkiye’de sağduyunun hâlâ ayakta olduğunu gösteriyor.

      Ne kadar doğru olur, bilmiyorum. Ben de Sayın Taşgetiren’e sormak istiyorum: 15 Kasım 2005’te Sayın Başbakan, Diyarbakır’da Kürt sorunuyla ilgili önemli bir konuşma yapmıştı. Sayın Taşgetiren de o tarihlerde “Oldu mu şimdi?” diye bir yazı yazdı ve “kendisinin kimden geldiğini bildiği talimat” üzerine yıllarca başyazar olduğu Yeni Şafak’tan ayrılmak zorunda kaldı. Bir süre köşesiz kaldı. Hizmet’in Aksiyon Dergisi ona köşesini açtı, yine Hizmet’ten arkadaşların çabasıyla Bugün Gazetesi’nde ona köşe açıldı. Ben Mehtap TV’de programımıza katılmasını teklif ettim. Burç FM’de program yaptı. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Mütevelli Heyeti içinde yer aldı. Değerli dostumuz, son bir aya kadar “Hizmet’in paralel devlet” olduğunu fark edemedi mi? Bu mu vefa? Bir soru daha: Bugün de 2005’teki yazısının altına imza atar mı ve mesela şu anda yazdığı gazetede yayımlayabilir mi? Onun gibi bir zatın sulh tarafında yer alması gerekmez mi? Allah hepimizi ıslah etsin!

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 18 Ocak 2014, 19:57
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209