Mümtazer Türköne'ye açık mektup!

'Yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış' misali hedefe hep Erbakan Hoca'yı koymaya yeltendiler. "Hırsızın hiç mi suçu yok" sorusunu özenle pas geçip millet nezdinde Erbakan Hoca'yı tek suçlu ilan etmeye kalkıştılar.

Mümtazer Türköne'ye açık mektup!

Uzun yıllar gerçekleri itirafta ise direndiler.

Erbakan Hoca'mızın Fatih Camii'nde kılınan cenaze namazında kimseye nasip olamayacak o müthiş fotoğraf, sürecin bütün aktörlerini topyekün yerle bir ediverdi.

Bugün itiraflar havada uçuşuyor. Tam bir 28 ŞUBAT İÇ SAVAŞI yaşanıyor.

Tezgahlar, çirkinlikler, pislikler ekranlardan, gazete sütunlarından taşıyor. Her şey tek tek deşifre oluyor.

Yıllarca çuvala sığdırılmak istenen mızrak, pislik çuvalını 15 yıl sonra deşiverdi.

Mızrak çuvala sığmadı anlayacağınız.

Nadiren de olsa garabetlerde ısrar yok değil. Yeni dönemin 'mümtaz' ve de 'seçkin' gözdelerinden bir yazar, mızrağı yeniden çuvallamaya çalışmış. Ama kendisi çuvalladığının farkında bile değil.

Mümtazer Türköne'nin 2 Mart'ta Zaman'da yayımlanan yazısından bahsediyorum.

Dert edinmiş, görev bilmiş Erbakan Hoca'nın sözüm ona 28 Şubat kararlarını imzaladığını ispatlamaya ahdetmiş. Sürecin bütün hakikatlerini artık sağır sultanın bile duyduğu, kör sultanın bile gördüğü, vicdansız vicdanların bile kabul ettiği şu günlerde yazılmış maksatlı bir yazı belli ki.

Tuhaf bir rahatsızlık kokuyor satır aralarında.

Mümtaz bir yazı olmadığı kesin.

Er'ce yazılmadığı da kesin.

Yazmakla kalmamış, bir de kendi ayıbına Milli Gazete'yi ortak etmeye, şahit tutmaya kalkışmış.

Neymiş efendim, Başbakan Erbakan 28 Şubat kararlarını imzalamış. Hem de iki kere imzalamış.

Neymiş efendim, 28 Şubat medyasını kale almayan Rahmetli Hoca'nın mirasını takip edenler; inanmıyorlarsa Refah Partisi'nin yayın organı olan Milli Gazete'ye bakacaklarmış. Mesela 14 Mart 1997 tarihli Milli Gazete'nin "Her konuda tam mutabakat" manşetini okuyacaklarmış.

Tavsiyesini dinledik hazretlerinin ve o manşeti arşivden çıkarttık. Okuyunca, mümtaz yazarın, manşetin spotlarından ve haber metninden neden yazısına bir şey taşımadığına dair merakımız da son buldu. Zira haberde çarpıtılacak, cımbızlanacak cümle yok. Başbakan Erbakan, Bakanlar Kurulu toplantısı öncesinde MGK kararlarının Anayasal sürecine ilişkin teknik-hukuki bilgiler aktarmış. Anayasa gereği Bakanlar Kurulu'nun gündeminin 1. maddesinin MGK kararlarının müzakeresi olduğunu açıklamış. Aslında manşet, hükümet üzerine yoğunlaştırılmak istenen psikolojik savaşa karşı Bakanlar Kurulu'nun mutabakatına vurgu yapmak istiyor. Herşeye rağmen birlik ve beraberlik gösterisi. Başbakan Erbakan'ın açıklamaları da, Milli Gazete'nin bakış açısı da, psikolojik teknikler ve kaba baskılarla kabinenin DYP kanadının ayartılıp, Hükümette çatlak oluşturmaya dönük uğraşlara karşı bir mesaj vermeye dönük.

Bu teknik konularla boğmak istemiyorum kimseyi. Mümtaz yazara tavsiyem; Milli Gazete'nin daha önceki 28 Şubat yıl dönümlerinde ilgili belgede sadece dönemin MGK Genel Sekreterinin imzasının bulunduğunu gösteren belgeyle ilgili manşetlerine bakmasını tavsiye ediyorum. Kendi kendinizi inandırmaya çalıştığınız, murad ettiğiniz, maksat güttüğünüz her neyse o hezeyanlara Milli Gazete'yi ortak etmeye kalkışmaya, şahit tutmaya hakkınız yoktur.

"Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyin 'gerçekler' olduğunda ısrarlıyım" demiş Zaman'ın mümtaz er kişisi. Niyetim maksadı aşmak, birilerine had bildirmek asla değil. Sanırım Mümtazer Türköne, 'geçmişle hesaplaşma' tavsiyesi adı altında Erbakan Hoca ile hesaplaşma hadsizliği yerine, Ahmet Hakan Coşkun'un 28 Şubat sürecinde cemaatin tutumuyla ilgili yazısına cevap vermeyi denese daha yerinde olurdu.

Geçmişle hesaplaşmak için en çok ihtiyaç duyduğunuz şeyin 'gerçekler' olduğunda madem bu kadar çok ısrarlısınız, öyleyse buyurun verin Ahmet Hakan'a cevabınızı. Ama verilecek cevap yoksa, hedef saptırmaya kalkışmak hem 'iki kere çuvallamak', hem de şark kurnazlığı anlamına gelir. Madem arşivleri karıştırıp dönemin manşetlerini yokladınız, yazarı olduğunuz gazetenin de manşetlerine bir göz atsaydınız, ısrar ettiğiniz gerçekle aynada yüzleşirdiniz.

Türköne merakımı mazur görsün; 28 Şubat itiraflarının, anlatılanların, deşifre olan gerçeklerin, pişmanlıkların Erbakan'ı bir kez daha haklı çıkarmasından mı rahatsızlık duydunuz?

Birilerinin hasımlığını hadi anlayalım da, sizin bu Erbakan fobisi nerden geliyor anlamış değilim.

Yazının son cümlesi bile fobiden öte hasımlık kokuyor.

Allahaşkına, 28 Şubatçıları aklamak Mümtazer Türköne'ye mi kaldı? Dönemin Başbakanını her şeyin mesulü gösterme cüretinde bulunarak, BÇG'leri, Çevik Bir'leri mi unutturmaya, saklamaya çalışıyorsunuz? Derdiniz ne? Erbakan'la alıp veremediğiniz ne? Atatürk Dil ve Tarih Yüksek Kurumu üyeliğine atandığınızda buna Erbakan mı mani oldu? Herkes size saldırırken Milli Gazete de sizin yanınızda durduysa, buna kimseyi pişman etmeyin.

Yaptığınız ne mümtazlığa yakışır, ne de er'liğe. Ayıptır.

Böyle bir yazının manşetleriyle, haberleriyle ve yorumlarıyla disiplinli bir bütünlük arz eden gazetelerden olan Zaman'da yayımlanması ise bir başka fecaat. Oysa, Erbakan Hoca, bir gazetecinin "Fethullah Gülen ile görüşüyor musunuz" sorusuna verdiği "biz beş vakit görüşüyoruz" cevabı hala hafızalarda. O, hiçbir şekilde yönü kıbleye yönelmiş insanlardan gelen yanlış, haksız ve maksatlı hiçbir eleştiriye cevap vermemiştir. Kendisi adına başkasının da cevap vermesini istememiştir. Bu durum; verilecek cevabın olmayışından değil, buna lüzum görmediğinden. Bu kesimlerden gelen haksızlıklara karşı en güçlü cevabı hep sessizlik olmuş, hiçbir zaman polemik oluşturulmasına meydan vermemiştir.

O'nun adına bir cevap yazacak da değiliz. Ama kendi adıma Mümtazer Türköne'ye 'gerçeklerle yüzleşme' konusunda yardımcı olmayı da doğrusu gerekli görüyorum. Bu çirkin tutum birkaç cümleyi hak ediyor çünkü.

Gerçekleri mi istiyorsunuz sayın Türköne.. Öyleyse 16 Nisan 1997 günü Kanal D'de Yalçın Doğan'a konuşan Fethullah Gülen Hoca  lütfen bir kez daha dinleyin. Askerin ve Demirel'in Refah'a ve Erbakan Hoca'ya karşı tutumuna, demokrasiye, İmam Hatipler Liseleri ve kesintisiz 8 yıllık eğitime dair söylenenleri dikkatlice not edin. Geçmişle yüzleşmek adına aradığınızı bulacaksınız. Arşivlerde bulmakta zorlanırsanız eğer, isteyin yazılı metin olarak zat-ı alinize gönderilecektir.

Konuşmanın detaylarına girip asla maksadı aşmak niyetinde değilim.

Bir camiayı, hizmet insanlarını rencide edecek küstahlıkta da bulunacak değilim.

Biliriz ki, küstahlık bizde asla şık durmaz.

Eminim, maruzatım anlaşılmıştır.

SİVİL HABER

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209