KOYNUMUZDA BESLEDİĞİMİZ YILANLAR…

    Yıllar yılı ne çok A-B-C planları yapıldı, ülkemiz üzerinde. Kendi evladımız sandığımız nice ajanları bertaraf etti,  birbirimize olan inancımız. Ama küresel güçler hala and içmişçesine denemelere devam ediyor. Başarılı olabiliyorlar mı? Tabi ki, hayır! Fakat ortam yaratmakta üzerlerine yok doğrusu. Bu kadar ince detaylarla, yüzyıllık planlarını, içimize sızan yılanlarıyla, toplumun en hassas oldukları konuları ve olaylara verecekleri tepkileri hesaplayarak, zaman zaman yaklaşabiliyorlar, amaçlarına.

   Yakın bir zamanda yaşadığımız Gezi Eylemlerin de bunu yaşadık. Olayı iki, üç ağaçla başlatıp, sözde masum bir tepkinin, yıllardır aslında en ince detayına kadar hazırlanmış bir darbe planı olduğunu hepimiz gördük. Bunu içimizde kesinlikle reddeden bazı kesimler var. Olayların başlangıç ve sonuçlarını analiz ederlerse, kimin haklı olduğunu daha iyi anlayacaklar.

   İnsan metabolizmasını bir düşünün! Çok sağlıklı da olsak, yorgun, stresli veya üzgün olduğumuz zamanlarda, uygun zemin bulan mikroplar vücudumuza yerleşmeye çalışıp, bizi hasta etmek için sürekli vücudun ürettiği antikorlarla savaşırlar. Bu aynı, ülkemizde herhangi bir olumsuz durumu kollayan, içimizdeki Truva atları gibi; ama çok şükür ki, ülkemizin bu tür mikroplara karşı aşı rezervi ve bağışıklık sistemi var.

    Kobani olaylarını da bu şekilde kullanıp, yine bir “Böl, parçala, yok et” planını devreye sokmaya çalışan bu güçler, Kürt halkının manevi değerlerini kullanıp, halkın kendi içinde yaşadığı kardeşlik bağlarına nifak sokmaya çalıştılar. Bu kadar zamandır yapılan yatırımları bir gecede yok etmek ne vicdana ne de insanlığa sığar. Okula gidemeyen çocuklar için yapılan okulları yaktılar. Tabi, niye okusunlar ki, cahil kalsınlar ki kandırmak kolay olsun!  Bir zamanlar hastane olmadığı için yolda ölen insanların acılarının kabuk bağlaması ve tekrar yaşanmaması için hastaneler yapıldı, onları da gözlerini kırpmadan yakıp kül ettiler. Tabi canı yanan birini kullanmak çok daha kolay. Peki soruyorum, bu Kobani’de ki  Kürtleri  kurtarır mı? Bu hizmetlere ihtiyacı olan insanlar da senin halkın değil mi? Bir şeyi yapmak için; yıkmak değil, üstüne hizmet eklemek gerekir, yok etmek değil. Dilerim bunların farkına biran evvel varılır.

   Yani demem o dur ki; bizi bize bıraksalar bu cennet ülkemizde, yıllardır yaşadığımız gibi, barış ve kardeşlik içinde yaşarız. Hepimiz aynı ümmetin evlatları olarak, geçmişte yaşanmış olan haksızlıkları giderip, kimseyi ötekileştirmeden haklarını verirsek dış müdahalelere geçit vermemiş oluruz. Yeter ki,  birbirimize inanmaktan vazgeçmeyelim.

    Bir söz vardır: “ Bazı kadınlar vardır, suyu kan eder, bazı kadınlar vardır, kanı su eder.” İşte ülkemizde akan kanı su eden, “Çözüm Süreci” bu konunun asıl bel kemiğidir. Kandan beslenenlerin damarlarını kurutan bu süreci millet olarak desteklemek boynumuzun borcudur. Gerisi sizlerin vicdanına kalmış, vesselam.

Reyhan AYDIN
 https://twitter.com/reyhanaydiin

YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209