İŞTE BÜYÜK KABATAŞ YALANININ SERENCAMI

Kabataş yalanı 52 saniyeye sığar mı?

İŞTE BÜYÜK KABATAŞ YALANININ SERENCAMI
İki yıl önce Gezi Parkı’na ve Taksim’e AVM inşa edileceği tartışmalarıyla başlayan ve Gezi Olayları olarak tarihe geçen hadiseler medya tarihine geçecek manipülasyonlara da sahne oldu.

O dönemin en önemli manipülasyon ve yalan haberlerinden biri geçtiğimiz haftalarda Elif Çakır’ın avukatı Fidel Okan konuşunca deşifre oldu. Yalanlar tel tel döküldü. Kendini kurtarmak isteyen iktidar yandaşı yazar çizerler tek merkezden çıkmış köşe yazıları yazsa, yeni yalan haberler üretilse de mızrak artık çuvala sığmıyordu.  Avukat Fidel Okan, 02 Şubat 2015 tarihinde Twitter ve Facebook hesabından Gezi Parkı protestoları sırasında Kabataş'ta başörtülü bir kadının darp ve taciz edildiği yönündeki iddialarInı ortaya atan, Kabataş senaryosunun savunucusu  Elif Çakır'ı yalanladı. O günkü iddiaların ve haberlerin kurgu ve düzmece olduğunu ve yalanlara ekleme üstüne ekleme yapıldığını söyledi. Okan, 'Verdiğiniz zararın farkında mısınız?' başlıklı yazıda, Kabataş olaylarının kurmaca ve  kandırmacadan ibaret olduğunu belirterek bu senaryonun en çok muhafazakâr kesime zarar verdiğini ifade etti. Düzmece ve kurgu bir haberle toplum mühendisliği yapıldığının itirafıydı bu. Tartışma büyüdü bugüne geldi. Bugün iktidarın sözcüsü ve yandaş gazeteciliğin amiral gemisi Sabah, ‘Kabataş Saldırısı 52 Saniyede Oldu’ manşetiyle yeni bir manipülasyona imza attı. Elif Çakır'ın Star'a yazdığının aksine; 70-100 olan saldırgan sayısı Sabah'ın haberinde 20-30’a düştü (!) Yetmedi İDO kameraları üzerinden fotoğraf üretilip, grup resmedildi. Yaklaşık bir buçuk senedir her haberin sonu paralele bağlandığı gibi bu işte ona bağlandı. O bölgedeki 10 kameradan görüntü alınamadığı için ‘paralel karartma’ yapılmıştı! Daha iki gün önce Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınladığı 2 bin 560 saatlik görüntünün İstanbul Emniyetince incelendiği, saldırı görüntülerinin bulunamadığı gerçeğini örtmek için yapabileceği en iyi (!) senaryoyu kurgulayan Sabah, olayı 52 saniyede bitirdi (!).  Ancak Sabah, Star, Elif Çakır ve gezi olayları ekseninde kurulan bu yalanlar 52 saniyeye sığmayacak kadar büyük ve uzun metrajlı bir medya yalanı. Buyrun, yaşananları tek tek hatırlayalım… Soruları cevaplayalım.

Kabataş Olayı NEYDİ? NEREDEN ÇIKTI?

Kabataş Olayı olarak medya tarihine geçen hadiseler nasıl meydana gelmiş ve gerçekte ne yaşanmıştı? 13 Haziran 2013 Perşembe günü Star Gazetesi ‘başörtüsü nedeniyle gezi protestocularının saldırısına uğrayan genç kadın yaşadığı korku dolu anları Elif Çakır’a anlattı’ anonsu ile çıktı. Manşet aynen şöyleydi: Kadınlar küfrediyor, erkekler vuruyordu. Konuşan kadın Bahçelievler Belediye Başkanı’nın gelini Z.D. idi. Gazetenin manşetine taşıdığı haber ise dehşet vericiydi. Bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli 70- 100 kişilik kalabalığın ortasında kaldığını anlatan Z.D, "İçlerinden bazıları hakaret ve küfürlerle bana ve bebeğime saldırmaya başladı. Devrim yaptıklarını Erdoğan'ı asacaklarını söylüyorlardı. Yediğim darbelerle kendimi kaybetmişim. Hiçbir şey hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu." diyordu.

ÖNCE ERDOĞAN KONUŞTU

Korku filmi senaryolarını aratmayacak bu anlatımlar herkesi dehşete düşürmüştü. Yanlışı yapanların bulunması çağrıları, köşe yazıları, Gezi Parkı’nı terk edin telkinleri… Tam bir psikolojik harekat yapılmıştı haberle. Peki bu haber nereden çıkmıştı? Sorunun cevabı iki gün önce Ankara’da yapılan bir konuşmada gizliydi. 11 Haziran 2013 Salı günü AK Parti grup toplantısının ana gündem maddesi Gezi Olayları idi. Kürsüde konuşan dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan 28 Şubat’tan örnekler veriyordu. İnançlarından dolayı nice insanın hayatının karartıldığını, başörtülü kızların üniversiteye gidemediğini anlatan Erdoğan sözü gezi olaylarına getirdi. Gezi Parkı olayları ile ilgili daha önce kamuoyuna hiç yansımadığını söyleyerek şunları anlattı: "İşte bu olaylarda bile maalesef çok önemli bir yakınımın gelinini Başbakanlık ofisinin yakında, yanında 6 aylık çocuğu yerlerde süründürdüler. Kendisini taciz ettiler, çocuğunu taciz ettiler. Bunun özgürlük mücadelesi ile yakından uzaktan ne alakası var arkadaşlar. Bu mudur özgürlük?” dedi. Ve bir gün sonra Elif Çakır o anneyi, o genç kadını buluverdi. Kurgu hazırdı. Başörtülü bir kadın saldırıya uğramış,  vandallar  o başörtülü genç kadını hatta çocuğu da taciz etmişti...


O GELİN NE ANLATMIŞTI, GEZİ İLE BAĞI NEYDİ?

Bugün yalan olduğu apaçık ortaya çıkan 13 Haziran2013 tarihli Star gazetesi haberinde Z.D. arkadaşlarıyla Adalar'a gezmeye gittiklerini, dönüşte Kabataş İskelesi'nde bebeğiyle beklerken eylemci grupla karşılaştığını söylüyor ve şunları anlatıyordu: "Ağaçlar kesilmesin Taksim'e AVM yapılmasın diyerek bir grup duyarlı insanların Gezi Parkı'nda eylem yaptıklarını biliyordum. Arkadaşlarımla birlikte Cumartesi günü Adalar'a gitmeyi planlamıştık. Gittik ve Adalar'da olduğumuz için gün içerisindeki gelişmelerden haberim olmadı. Telefonumda şarjım bitmek üzereydi, eşimi aradım ve geleceğim saati söyledim kendisine. Tam tahmin ettiğim gibi vapurdayken şarjım bitmiş. İskelenin oradan bir telefonla eşimi arayıp geldiğimi haber verdim o da yolda olduğunu söyleyip iskelenin karşısına geçmemi söyledi. O esnada Kabataş'taki kalabalığı fark ettim. Gezi Parkı eylemcilerine destek eylemi olduğunu düşündüm. Elimde bebek arabası yolun karşısına geçtim ve beklemeye başladım."

ÜZERLERİ ÇIPLAK, ELLERİ DERİ ELDİVENLİ 70-100 KADAR ADAMIN ORTASINDA KALDIM… BEBEK ARABAM ELİMDEN GİTTİ, TEKME TOKAT VURMAYA BAŞLADILAR…

Star’ın haberine göre, beklerken bir grubun kendisine doğru yaklaştığını söyleyen Z. D., yaşananları şöyle anlatıyordu: "Bir anda 'Bakın Tayyip'in ...... burada gelin onu...' diyen sesler duydum ve arkama baktığımda 25-30 yaşlarında olduğunu tahmin ettiğim kadınların bana karşı öfkeli bakışlarını görünce benden bahsettiklerini anladım. Ne olduğunu anlayamadığım bir anda üzerleri çıplak, elleri deri eldivenli, başlarında tuhaf bantlı 70-100 kadar adamın ortasında kaldım. Bebek arabam elimden gitti. Bir kadın 'Ne geldiyse bu ülkenin başına bunların başörtüsü üzerinden geldi, vurun şuna' deyince, bir adam arkamdan tekme tokat vurmaya başladı. Sonra bağırmaya başladılar. Devrim yaptıklarını, ihtilal yaptıklarını, ülkeyi bize teslim etmeyeceklerini, Erdoğan'ı asacaklarını, Erdoğan'ı da hepimizi de tek tek ..... Bir taraftan 'Bu ülkenin gerçek sahibi biziz anladınız mı ulan' diye bağırıyorlar, bir taraftan tekmeliyorlardı. 'Kutsal başörtüymüş, görün bakalım kutsalı size neler yapacağız' diyerek aklınızın bile almayacağı şekilde küfrettiler, vurdular, vurdular... 'Asacağız Erdoğan'ı anladın mı' diye bağırdılar. Hangi birini söyleyeyim nasıl anlatayım yaptıkları küfürleri.”

Star’ın manipülatif haberi devam ediyordu. Z.D’nin sadece kendisi mağdur olmamıştı anlatılana göre. Kızıyla birlikte bir yaşla adam da öldürülesiye dövülmüştü: “Bir amcaydı sanırım, müdahale etmeye çalıştı onu da öldüresiye dövdüler kızıyla birlikte. Sonra uzaklaştılar. İnönü stadına doğru uzaklaştılar. O sırada tamamen kendimi kaybettim. Ondan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde üzerim idrar kokuyordu. Yerimden kalktım bebeğimi bulmaya çalıştım."

KANAL D GERÇEK GÖRÜNTÜLERİ BULDU, BÜTÜN YALANLAR ÇÖKTÜ

Haberin yalan olduğunun ilk işaretçisi ise 12 Şubat 2014 tarihinde Kanal D Haber’in olayla ilgili ulaştığı görüntüleri yayınlaması oldu. Görüntülerde iddiaların gerçeği yansıtmadığı açık şekilde görülüyordu. Başörtülü kadına herhangi bir müdahale söz konusu değildi. Kabataş İskelesi İDO kamera kayıtları olduğu anlaşılan o görüntülerde Z.D.’nin vapurdan inişi, bebek arabasıyla ilerlemesi, Meclisi Mebusan Caddesi’nden karşıya geçişi, trafikte ışıklarda beklemesi yer alıyordu. Tarih 1 Haziran 2013'ü, yani Gezi olaylarının başladığı günü gösteriyordu.

İDDİALAR NE GÖRÜNTÜLERDEN ÇIKTI NE BAZ İSTASYONLARINDAN

Saat 19.33’te iskeledeki Güvenlik Hareket Merkezi görüntülerine Z.D. bebek arabası ile birlikte girmişti. 19.35.19.37 arasında iskele ve güvenlik hareket merkezi arasında görüntüler bulunuyordu. Kadın19.40’da ışıklara yönelmişti. 19.42’de Kabataş Travmay Durağı’nın karşısına geçti. 19.48’de 8-10 kişilik bir grup genç kadının yanından geçip gidiyor. Bir dakika sonra 10-15 kişilik bir başka grup daha kadının yanından geçerken 30 saniye duraklıyordu. Polis raporuna göre burada kısa süreli ağız dalaşı yaşanıyordu. Hem Kabataş hem Travmay İstasyonunun güvenlikçileri görev başındaydı. Saldırı yok, üstü çıplak deri eldivenliler, dayak yiyen diğer ihtiyar amca ve kızı da yoktu. Saat 19.48 ile 19.58 arasında durakta bekleyen kadın eşi geliyor. Yolun karşısına geçen çift kameraların açısından çıkmıştı. 73 ayrı kamera tarandı, bölgedeki işyeri kameraları, baz istasyonları dahil her türlü görüntü tarandı. Olaydan 5 gün sonra konu önce polise sonra savcılığa taşındı. Star’da yer alan ayrıntıların aksine bugün 2 bin 560 saat olduğu ortaya çıkan o görüntülerde iddialar tespit edilemedi.

KARAALİOĞLU, GEZİNİN SEMBOLÜ YAZDI, ASIL NİYETİ ORTAYA KOYDU

Erdoğan’ın grup toplantısında kürsüden Elif Çakır ve Star’ın manşet haberiyle başlattığı manipülasyon
artarak büyüdü. Örneğin 14 Haziran 2013 Cumagünü Star Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karaalioğlu, ‘Gezi Parkı’nın Sembolü Sizce Kim?’ başlıklı yazıda şöyle diyordu: “Gezi Parkı’nın sembolü, kırmızılı siyahlı kadınlar değil, Kabataş’ta 6 aylık bebeğiyle dayak yiyen, yerlerde sürünen ve ağır hakarete uğrayan Z.D. isimli genç kadındır. O kadının 2013 yılının Haziran ayında uğradığı saldırı, hakaret ve insanlık dışı muamele parktaki ağaçlardan, kışladan, AKM’den daha önemlidir. Nasıl bir insanlık erozyonu ve nasıl bir öfke ile baş başa yaşadığımızın resmidir o sahneler. Unutmayalım... Genç bir kadına, altı aylık bebeğine saldıran, döven, küfürler yağdıran kadın ve erkek suretinde olsa da insanlıktan çıkmışlarla birlikte yaşıyoruz. Kadınlar küfürlerle, alkışlarla erkeklere tezahürat ediyor, erkekler de vuruyor.” Karaalioğlu, ‘Neden sembol ZD’dir?’ deyip işi iktidar partisine getiriyordu: “Çünkü, kendisi ve kendisi gibi başörtülü kadınlar bu ülkede okula gidemedi, eğitimini tamamlayamadı, çalışamadı, çalışacak olsa hep daha azına razı oldu. Seçme hakkı vardı ama seçilme hakkı olmadı; içlerinden birisi milletvekili olamadı. Partisi iktidar oldu, art arda seçimleri kazandı, yüzde 50’ye dayandı. Ama o İstanbul’un merkezinde akıl almaz zulmün mağduru oldu. Kucağında bebeğiyle barbarların saldırısına uğradı. STAR’da yüzünün görünmediği bir resmi vardı. Elif Çakır, takdir edilecek bir gazetecilik başarısına imza ederek o hikayeyi bütün ülkeye anlattı. Ağlamaklı, dokunaklı ve tüyler ürpertici hikayeyi…”

METİNER: İNFİAL YAPACAK GÖRÜNTÜLER ELİMİZDE!

Hikayeye hikaye, yalana yalan katan olaylar yaşanmaya devam etti. Kabataş'taki olayın ortaya çıkmasından günler sonra bir başka yandaş yayın organı olan A Haber'de Nihan Günay'ın sunduğu Hafta Sonu Ana Haber'e katılan AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner daha da öteye götürdü konuyu: “İnfial yaratacak görüntüler elimizde!”

Kabataş'ta başörtülü kadına yapılan saldırıya sözü getiren Metiner, "Bunları bu aşamada toplumla paylaşmak, çok farklı istemediğimiz gelişmelere kapı aralayabilir. Biz ülkeyi yönetmekle sorumlu bir iktidarız. Sağduyu anlayışımızla hareket ediyoruz. Onun için sabırla, soğukkanlılıkla bu süreci atlatmaya çalışıyoruz. Ama şunu herkes bilsin ki; ne o gençlerimizin masum duyguları üzerinden iktidar devşirmeye çalışan siyasal çapulcular amaçlarına ulaşacaklardır, ne de sokakları terörize ederek bize gözdağı vermek isteyenler. Kimsenin yaşam tarzına karışmayız, sonuna kadar herkes için özgürlük isteriz ama hiç kimsenin de yaşam tarzlarımıza müdahale etmesine izin vermeyiz. Kimseyi kokutmayız ama kimsenin de bizi korkutmasına izin vermeyiz.  Sabrımızı daha fazla zorlamasınlar, Bizi sabırla sınamasınlar.”

TV 8’de bir program katılan Elif Çakır haberden bir hafta sonra sorumluluk duygusuyla yayın yaptıklarını savunmuştu. Bir de yazdıklarına kendisinin de kuşkuyla baktığını gösteren şu tespitte bulunmuştu. Z.D.'nin bebeğiyle ilgili şunları anlatmıştı: “Ayak ve bacaklarında tırnak izleri vardı, bunu o Vandallar yapmadıysa ya annesi ya babası yapmıştır...”

SELVİ SAVCILIK İFADELERİ DEYİP TAHRİKİ BİR ADIM ÖTEYE TAŞIDI

Z.D.: BAŞÖRTÜSÜNE İŞEYİN! DİYORLARDI

Başbakan Erdoğan'ın defalarca değindiği ‘saldırıya uğrayan başörtülü genç kadın’ vakıası seçim meydanlarının da defalarca mezesi yapıldı. Her meydan mitinginin içinde bu ve benzer temalar işlendi. Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi de konuyu günler sonra köşesine taşımıştı. ‘Kılıçdaroğlu İşte Gelinin İfadesi’ başlıklı 27 Haziran 2013 tarihli yazısında Z.D.’nin savcılık ifadelerine ulaştığını aktarıyor ve şunları yazıyordu: “Z.D: Şahıslar beni tekmelerken, 'şerefsizin evladı, o.. çocuğu, eşarplı kaltak, biz devrim yapacağız kökünüzü kazıyacağız Türkiye'den, hayvan kaltak Tayyip'i de seni de ... ... yollayacağız' diyorlardı.” Verdiği ifadede yaşananların tüm detaylarıyla eşkal verilerek anlatıldığını iddia eden Selvi, 3-4 kişinin Z.D'nin üzerine işediğini, bir kızın 'başörtüsüne de işeyin' diye bağırdığını, tekmeleyip tokat attıklarını ve küfür ettiklerini bile kaleme almıştı. 

Balçiçek İlter ve İsmet Berkan ise Kanal D haberin görüntüleri ortaya çıkarmasından sonra özür diledi. Berkan, twitter üzerinden olayın gerçek olduğunu yazmış, İlter ise Z.D ile yaptığı görüşme sonrasında olaydan duyduğu dehşeti Star gazetesine anlatmıştı. Görüntülerin yayınlanmasından sonra İsmet Berkan ve Balçiçek İlter, yanıldıklarını dile getirerek okuyucularına özür borcunu yerine getirdi. Çünkü ortada apaçık bir manipülasyon vardı.

Balçiçek İlter: Bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle paylaştığım için özür dilerim 

Gezi olayları sırasında başbakanın akrabası olduğu belirtilen Z.D.'nun Kabataş'ta saldırıya uğradığı iddialarını dile getiren gazeteci Balçiçek İlter, Şubat 2014’te çıkan görüntüler nedeniyle şunları yazmıştı: “Eğer bu görüntüler doğruysa ve gerçekten hiçbir darp, taciz olmadıysa... Ben kendi adıma, bir genç kadının hezeyanlarını sizlerle paylaştığım için özür dilerim. ‘Yanıltıldım… Evet yanıldım' diye düşünüyorum o görüntüleri izleyince...” İlter, muhatapları tv canlı yayınında gerçekleri anlatmaya ve özre davet etmişti. Telefonlarına cevap alamadığını da eklemişti. Hiç ses çıkmadı. Herkes tekrar sessizliği seçti.

İsmet Berkan: Kendimden o kadar da emin konuşmamalıydım, siyasi propaganda savaşının ortasında kaldım!

Gezi Parkı olaylarında gündemi değiştiren Kabataş'ta Başbakan'ın bir yakınının başörtülü gelinine saldırıldığı, 6 aylık bebeği ile birlikte darp edildiği iddiasını gazeteci İsmet Berkan ilk duyduğunda Twitter'dan “Çok ama çok acı bir öykü… maalesef gerçek…” ifadeleriyle duyurmuştu. Berkan, sosyal medyadaki  hesabı üzerinden  söz konusu görüntüleri izlediğini de belirtmişti. Adli tıp raporuna sahip olan Z.D.'nin savcılığa suç duyurusunda bulunduğu açıklanmıştı. Ortaya çıkan görüntüler ise iddiaların doğru olmadığı yönünde. Yeni görüntüler üzerine gazetenin 15 Şubat 2014 tarihli köşesinde Berkan, kusurlu davrandığını söyleyerek, “…devasa komplo teorileriyle ortalığı bulandırmaya hiç kalkışmadan kusurumu itiraf ediyorum. Herhangi bir tarafında yer almadığım bir siyasi propaganda savaşının istemeden ortasında kalmamalıydım.”  ifadelerini kaleme aldı.

Bu süreçten sonra da Kabataş savunmaları bu yalanı ilk büyütenlerin cephesinde sürdü. Ne Elif Çakır, ne Mehmet Metiner, ne Abdülkadir Selvi özür diledi. Türkiye’yi neredeyse 1.5 senedir meşgul edenKabataş Yalanı geçtiğimiz günlerde Elif Çakır’ın avukatı Fidel Okan’ın sosyal medyadaki tek mesajı ile bitti. Yalandan paçasını kurtaramayanlar bu kez Sabah Gazetesi’ndeki 8 Haziran’da Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu üzerinden konuyu kaşımak ve yanlış yönlendirmek için devreye girmişti. Bu kez iddia görüntülerin silindiği üzerineydi. MOBESE kamera sistemlerinin inşası sürecinde sadece donanımın temini konusunda iş aldığı için Kaynak Holding bünyesindeki Sürat Bilişim Hizmetleri yalanının hedefi oldu. Ancak bu yalanda çok yaşamadı. Bir gün sonra Kabataş yalanını daha da derinleştiren bilgiler Cumhuriyet Gazetesi’nin 09 Mart 2015 tarihli manşetinde yer aldı. Gazetenin haberine göre, polis raporu, hiç bilinmeyen bir gerçeği ortaya çıkarıyordu;  yarı çıplak, saldırgan erkekler iddiası doğrulanmıyordu.

Polisin, iddia edilen Kabataş saldırısıyla ilgili 2 bin 560 saatlik görüntü incelemişti. Ortada saldırganlar yoktu. Bütün bu delil ve gerçekleri görmeyen Sabah bugün ’Kabataş Saldırısı 52 Saniyede Oldu’ manşetiyle yalanı paralele bağladı.  Bugün 52 saniyeye sığdırılmaya çalışılan yalanla o günkü toplumsal gerginlik üzerinden toplum mühendisliği yapılmak istenmişti. Buna anlamak için Taksim Gezi olaylarının ardından ‘yüzde 50’yi tutamıyoruz diyen siyasileri, siyasetin nefret dilinin, polisin orantısız müdahalelerinin kaybettirdiği canlara bakmak, palalı saldırganları hatırlamak yeterli. Zaman er ya da geç gerçekleri ortaya çıkarıyor, medya manipülasyonu yapanları da… İşte yalan ve manipülasyon haberciliğnin son örneğinin kısa tarihçesi bu…

2 BİN 560 SAATLİK KAMERA KAYDI, 8 KM ALANDA HER YER TARANDI

Cumhuriyet Gazetesi'nin 9 Mart'ta yayınladığı rapor ve fotoğraflara göre Kabataş yalanı tel tel dökülüyordu. Gazetenin haberine göre İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün hazırladığı raporun ortaya koyduğu bilgiler şöyleydi:

1 - Soruşturmayı kimler yürüttü?

Rapora göre; o dönem Başbakan olan Tayyip Erdoğan'ın da emriyle İstanbul polisi seferber oldu. Soruşturma; İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü, İstihbarat Şube Müdürlüğü, Güven Timleri Şube Müdürlüğü, Spor Güvenliği Şube Müdürlüğü, Beşiktaş ve Beyoğlu ilçe emniyet müdürlükleri, TEM Şube Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğü, Olay Yeri İncelenme Şube Müdürlüğü ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce koordineli olarak yürütüldü.

2 - 6 saat öncesi ve sonrası izlendi

Yine rapora göre olay yeri ve güzergâhında bulunan Karaköy – Taksim - Ortaköy arasında kalan yaklaşık 8 km'lik bölgede bulanan tüm işyerleri ve kamu kurumları ile görüşüldü. Buralara ait güvenlik kameralarının olup olmadığının tespiti yapıldı. Yapılan çalışmalar neticesinde; (151) farklı yere ait Mobese ve güvenlik kameralarının bulunduğu tespit edildi. Tespit edilen her kameranın olaydan önce ve sonrasını kapsayan 6 saatlik görüntü kaydı talep edildi.

3 - 2560 saatlik kayıt izlendi

Elde edilen (81) farklı işyeri ve Mobese kameralarına ait olan yaklaşık 1800 saatlik kamera kayıtları, Radyo TV ve Foto Film Şube Müdürlüğü görevlilerince kayıt edilen 200 saatlik kamera kaydı, Güvenlik Şube Müdürlüğü'nden alınan 50 saatlik kamera kaydı, TEM Şube Müdürlüğü'nden alınan 450 saatlik kamera kaydı ve Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne bağlı TOMA araçlarındaki kameralardan elde edilen 60 saatlik kamera kaydı birleştirilip kare kare incelendi. Bu incelemede Karaköy'den Salıpazarı tarafından Kabataş'a, Beşiktaş tarafından Kabataş'a, Gümüşssuyu yönünden Kabataş'a kısaca olayın gerçekleştiği yere her alandan gelenler kare kare izlenip tespit edildi.
Sosyal medya tarandı

1 Haziran gününe ait olan görsel medyada ve sosyal paylaşım sitelerinde yer alan görüntü ve fotoğraflar da tarandı.

4 - Olay yerindeki esnaf sorgulandı

Olay günü veya genel olarak olay yeri çevresinde seyyar satıcılık yapan, garson, esnaf, güvenlik görevlisi, tezgâh açtığı belirlenen 24 kişiyle görüşüldü, yazılı beyanları alındı. Görüşülen şahıslar söz konusu olaya tanık olmadıklarını beyan ettiler. Güven Timleri Şube Müdürlüğü'ne bağlı 20 tim olay yeri civarında tanık bulmaya yönelik sokak sokak çalıştı.

5 - Potansiyel suçlu Geziciler

Beşiktaş ve Beyoğlu ilçe emniyet müdürlükleri ile TEM Şube Müdürlüğü, Güvenlik Şube Müdürlüğü, Olay Yeri İncelenme Şube Müdürlüğü ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nce yapılan çalışmalar sonucu Gezi Parkı eylemlerine katıldığı belirlenen şahıslara ait fotoğraflar teşhis işleminde kullanılmak üzere temin edildi.

6 - Gerçek Kabataş mağdurları

Rapora göre polis, 161 kişiyi yakın incelemeye aldı. Polis bu kişilerin Facebook adreslerinden özel hayatlarına telefonlaştıkları kişilere kadar her detayı inceledi. İncelemeye alınan kişilerden olay günü görüntüsünde; "ne üstü çıplak, ne eli deri eldivenli, ne başlarında tuhaf bantlar olan" kimse vardı.

7 - Yüzlerce kişi gelip geçiyor

Görüntülerde Develioğlu'nun Kabataş'ta eşini beklediği yere geldiği 19 43 57'den bölgeden ayrılana kadar geçen yaklaşık 15 dakikalık süreçte; etrafta yüzlerce kişinin, başörtülü, çoluk çocuk, aile, genç gelip geçtiği izlenebiliyor. Olayın olduğuna dair etraftaki hiç kimsede bir hareket yok. Saldırı, idrar, taciz iddialarını; görüntüler, ifadeler, tanıklıklar boşa çıkarıyor.

Bu arada biri takım formalı 3 erkeğin görüntüsü, sırtında bayrak olan bir kadının görüntüsü "bir şey bulunamasa da" Z.D'na gösteriliyor. "Teşhis edemiyor."

SÜRAT TEKNOLOJİ: DİLLERİ KABA, VİCDANLARI TAŞ OLAN MÜFTERİLERE DAVA AÇACAĞIZ

Sürat Bilişim Teknolojileri A.Ş., Gezi sürecinde Kabataş'ta 'başörtülü bir bayana çocuk arabasıyla giderken saldırı ve taciz' iddiasıyla ilgili açıklama yaptı. Sürat Bilişim'in üstlendiği işin kapsamının görüntüleme ve kayıt sistemleri ile ilgili kısım olmayıp, sadece sistem donanım cihazlarının temini olduğunu belirten şirket avukatı, "İftiralarla dillerini KABA, vicdanlarını TAŞ haline getiren müfterilere karşı haklarımızı hukuk içinde sonuna kadar koruyacağız." dedi.

Avukat Hürol Karadaş imzasıyla yayınlanan yazılı açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Kamuoyunca artık malum hale gelen "Havuzun Kirli Medyası" müvekkilim Sürat Bilişim Teknolojileri A.Ş'yi hedef alan ve tamamen iftiraya dayalı haberlere uzun süredir yer vermektedirler. İsimleri herkesçe malum bazı gazeteler son olarak, 8 Mart ve 9 Mart tarihli nüshalarında kendilerine verilen görevi yerine getirirken, müvekkilim Sürat Bilişim Teknolojileri A.Ş'yi hedef alan ve tamamen iftiraya dayalı haberlere yer vermişlerdir. Kamuoyunu doğru bilgilendirmek adına aşağıdaki açıklamayı yapmayı bir görev addediyoruz.

Maksat 'KABATAŞ OLAYI'nı çözüme kavuşturmak ise, malum basının, görüntüleri izlediğini ve görüntülerin ellerinde olduğunu televizyon kanallarında bas bas bağırarak ifade edenlere müracaat etmeleri aklın gereği değil midir? İlkeli basın anlayışına sahip olmak, halkı kin ve nefrete tahrik ederek çıkarlarını korumak için her türlü yola tevessül etmeyi meşru görenleri, turnusol kâğıdı gibi açığa çıkarmayı gerektirmez mi? Görünen o ki, tetikçi olmayı tercih etmek zorunda kalmak, yaşanılan sürecin kendilerine yüklediği öğrenilmiş çaresizliği göstermekten öteye gitmemiştir.

Kamuoyu, yalan ve iftiralarla bir kısım insanları hedef gösterip, 'suçüstü yakalananlardan' erdemli insan olmanın gereği olarak özür dilemelerini beklemektedir. Ancak bunun yerine bu sefer de kendilerini kurtarmak ve hedef saptırmak için bilişim sektörünün önemli oyuncularından olup, aynı zamanda topluma katma değer üreten projelere imza atan müvekkil şirkete ve bağlı olduğu Kaynak Holding'e iftira atmaktan çekinmemişlerdir.

'ELİF ÇAKIR 'YALANCI' OLARAK SUÇLANDIKTAN SONRA TWEET ATMIŞ VE KARALAMA KAMPANYASI BAŞLAMIŞTIR'

Detaylarını anlatacağımız süreçte yaşananlar adeta ibretliktir. Kendisini aydın olarak lanse eden Elif Çakır isimli gazetecinin bir TV programında 'Yalancı' olarak suçlanması sonrasında 27 Şubat'ta attığı tweetle yeni bir karalama kampanyası başlamıştır. Buna paralel olarak, zaman ayarlı röportajda "kayınpeder" üzerinden şirketimiz günah keçisi haline getirmeye çalışmıştır.

Bu arada diğer gazete ise, verilen görev gereği iftiranın dozunu arttırmış ve okurken hayretler içerisinde kaldığımız Ulusal Yargı Ağı ve PolNet gibi sistemlerin dahi müvekkil şirket tarafından hazırlandığını yazmıştır. Vicdan ve iz'anla telif edilemeyecek bu yalanlar havuz medyasının ve arkasındaki kirli gücün nasıl bir bataklığa saplandığını net bir biçimde ortaya koymaktadır.

'SİSTEMİN TÜM YAZILIM PROJELERİ İSTANBUL EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ TARAFINDAN GERÇEKLEŞTİRİLMİŞTİR'

Teknik açıdan gerçekleri bir daha izah etmek gerekirse; Müvekkilimin suçlandığı MOBESE sistemi, 2005 tarihinde hizmete açılmış ve 7 farklı hizmet alanında ihale edilmiştir. Sürat Bilişim bu ihalelerden yalnızca birini kazanıp yükümlülükleri yerine getirerek teslim etmiştir. Sürat Bilişim'in üstlendiği işin kapsamı görüntüleme ve kayıt sistemleri ile ilgili kısım olmayıp, sadece sistem donanım cihazlarının teminidir. İlgili tüm yazılım projeleri ise bizzat İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmiştir. Sürat Bilişim'in MOBESE kapsamında; kamera sistemleri, kameraların enerji kaynakları ve iletişim yolları konusunda herhangi bir çalışması olmamıştır.

'KAYIT SİSTEMİNE MÜDAHALE ETTİĞİMİZ' İDDİASI, ALGI OPERASYONUDUR'

Hiçbir sürecinde yer almadığımız kayıt sistemine müdahale ettiğimiz iddiası, bizim için sadece isim vermekte zorlandığımız yeni bir algı operasyonundan öte değer taşımamaktadır. Çünkü sisteme emniyet personeli dışında müdahale idari ve teknik açıdan mümkün değildir.

Bilgi teknolojileri konusunda oldukça yetersiz oldukları belli olan ve bilgilenme derdi olmayıp yalan ve iftiralarla dillerini KABA, vicdanlarını TAŞ haline getiren müfterilere karşı haklarımızı hukuk içinde sonuna kadar koruyacağımızı kamuoyuna saygıyla arz ederiz."

SİVİL HABER

Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2015, 19:47
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209