Türkiye'de Enerji Güvenliği Var mı?

Türkiye’nin önemli gündem konularından biri olan “Enerji Güvenliği” İstanbul Aydın Üniversitesi Siyaset Akademisi Ankara’da önemli konukların katılımıyla tartışıldı…

Türkiye'de Enerji Güvenliği Var mı?
 Geçtiğimiz hafta sonu Hilton Ankara’da gerçekleşen Siyaset Akademisi Ankara’nın 6. hafta konukları CHP Enerji Komisyonu Başkanı Necdet Pamir, Sabah Gazetesi Köşe Yazarı Yavuz Baydar, APCO Türkiye Direktörü Zeynep Dereli Batu’ydu.

 

Siyaset Akademisinin ilk konuşmacısı Necdet Pamir,  enerjinin yaşamsal önemi, enerji alanında küresel görünüm, enerji güvenliği kavramı, Türkiye’nin enerji verileri ve durumu, Türkiye’nin enerji güvenliği sınavı gibi konu başlıkları altında konuşmasını gerçekleştirdi.

 

Necdet Pamir, enerjinin sektörler bazında kullanımını sanayi, konut, ticarethaneler, ulaştırmalar,  elektrik gibi sınıflandırdı. Enerjinin tanımını yapan Pamir, “Bir ülkenin ekonomik ve sosyal gelişiminin en temel ve sürükleyici gereksinimlerinden biridir. Enerji güvenliği ekonomik güvenliğin ve ulusal güvenliğin yaşamsal unsurlarındandır” dedi.

 

Necdet Pamir: “Enerji çok boyutlu ve bütünleşik yaklaşım gerektirir.”

 

Enerji politikası, güvenlik, ekonomik, sanayi, tarım, ulaştırma, eğitim, çevre politikalarını iyi bir şekilde örgütlenmesi gerektiğinin altını çizdi. Necdet Pamir, “Çok boyutlu ve entegre olma yaklaşımı benimsenmelidir” yorumunu yaptı.

 

Enerji politikası oluştururken ülkenin enerji kaynakları potansiyeli doğru bir şekilde belirlenmesinin önemine dikkat çekti. Pamir, talep tahminlerini; nüfus artışı, ekonomik büyüme, sanayileşme, yakıt fiyatlarının olası seyri, göç hareketleri, enerji politikaları gibi çeşitli parametrelerin etkili olduğunu söyledi.

 

Türkiye %92 petrol, %98 doğalgaz ile dışa bağımlıdır.

 

Türkiye’nin gaz talep tatminlerini yıl bazında yorumlayan Pamir, “1990 yılın sonları ve 2010 yılına bakıldığında 55 milyar metreküpten hesaplanan gazın, 2010 yılı gaz tüketimi 38 milyar metreküp olduğuna dikkat çekti. Yaklaşık 17 milyar metreküp fazla hesaplandığını ve ekonomiye yaklaşık 8 milyar $ ek maliyet getirdiğini belirtti.

 

Necdet Pamir son yıllarda öne çıkan başlıca alternatif yakıtların, bioyakıtlar, gazdan sıvı eldisi, kömürden sıvı yakıt eldisi, hidrojen, yakıt hücresi, kil ve kaya gazı olarak sınıflandırdı. ABD’nin kaya gazını kullandığının ve % 15 oranında dışa bağımlı olduğunun altını çizdi.

 

Yenidünya düzeni içerisinde şekillenen küreselleşen temel yaklaşımların olduğunu belirten Necdet Pamir bunların bazı ülkelerde petrol ve gaz üretimini yeniden canlandığını, bazı ülkelerin nükleerden uzaklaştığını, enerji politikalarında enerji verimliliğinde yaşanan artış, en yüksek petrol fiyatları, küresel ekonomi üzerinde fren görevi görmesi olduğunu söyledi.

 

Necdet Pamir: Enerji piyasalarını, yükselen ekonomiler sürüklüyor!

 

1975 yılını baz alarak 2035 yılı tahminlerine bakıldığında OECD ülkelerin küresel enerji talebi yüzdesinin daraldığına dikkat çekti. Küresel ekonomiler olarak karşımıza çıkan Çin başta olmak üzere, Hindistan ve Ortadoğu’da hızla artan yaşam standartlarına paralel olarak artış oranları daha yüksek olduğunu belirtti. 2035’te küresel enerji talebi üçte bir oranında artacağını söyledi.

 

Irak: Küresel petrol arzının lideri olacak!

 

Necdet Pamir, 2011-2035 yılları petrol üretim artışı üzerinde çarpıcı açıklamalarda bulundu. Pamir’e göre Irak, petrol üretim artışı 2035’ e kadar yüzde 45’ni karşılayacak, 2030 yılından sonra dönemde ise Rusya’yı geçip, ikinci en büyük ihracatçı konumuna geleceğini söyledi.

 

Enerji güvenliğine dikkatleri çeken Pamir, “Enerjinin; yeterli, güvenilir, ödenebilir, zamanında, temiz, çeşitlendirilmiş kaynaklardan kesintisiz olduğunda güvenliğiniz var demektir” dedi.

 

Sunumunun son ayağında ‘Türk Petrol Kanunu’na dikkat çeken Necdet Pamir, önemli açıklamalarda bulundu. 21 Aralık 2012’de TBMM’ye sevk edilen kanunda “petrolle ilgili müsaade, arama ruhsatnamesi ve işletme ruhsatnamesi alma hakkı devlet adına Türkiye Petrolleri A.O’na aittir” maddesi kaldırıldığını ve bu kanunun yürürlüğe girdiğinde devlet adına iş yapacak bir kurumun kalmayacağını söyleyerek, konuşmasını tamamladı.

 

Yavuz Baydar, “Türkiye’nin Demokrasi Sınavında Özgürlükler, Yasaklar, Fırsatlar ve Riskleri” üzerine önemli değerlendirmelerde bulundu.  2013’ü değerlendiren Baydar, Türkiye’nin bir geçiş döneminde olduğunu söyledi. “Mısır, Güney Afrika, katı rejimlerden sıyrılıp gelen ülkelerin tecrübelerinden gelen benzer ülkelerde olduğu gibi Türkiye de aynı konumda nitelendirebilir” dedi.

 

Baydar, herkes tarafından ‘derin devlet’ diye adlandırılan oluşumu “Gölge devlet, iç devlet” diye benzetme yaparak,  Türkiye’deki varlığından söz etti. Bu oluşumun altında askeri yapının yönlendirmesi ve şekillendirmesi olduğuna değindi. Baydar, “Türkiye’de son 13 yıldan beri siyasi yapıda ciddi anlamda bir gerileme yaşandığının, uzaklaşıldığını belirtti. Bu durumu besleyen en önemli sebep ise 12 Eylül ‘dür” yorumunda bulundu. 

 

“Küçük sorunlar tekrara düştükçe önümüzde daha büyük bir neden olarak karşımıza çıkıyor” Yavuz Baydar konu ile ilgili düşüncelerini paylaştı.

 

Tekrara düşen, gözümüzde küçülttüğümüz sorunlar zamanla büyürler ve esas sorun olarak boy gösterirler. Bu düşüncesini Kürt sorunuyla örneklendiren Baydar, “Esas sorun ana metindir. Yani anayasadır. Anayasa değiştirilip, değiştiremeyeceği konusudur. Bunun üzerinde durmalıyız” dedi.

 

“Önümüzdeki ölçütler ne?” sorusuna eleştirel bir yaklaşımla yaklaşan Yavuz Baydar, Fransa’daki yaşanan gelişmelere, Kıbrıs seçimleri gibi durumların heyecanı tetiklediğini ve Türkiye’nin yalpalamaya devam edeceğini söyledi. Bu durumun Türkiye’nin iç dinamiklerini hızlandırmayı yavaşlattığını belirtti. Ayrıca bölgesel değişimin göz ardı edilmemesinin altını çizdi.

 

Türkiye’nin demokratikleşme sınavında özgürlükler, yasaklar, fırsatlar ve risklere önemli atıflarda bulunan Baydar, Müslüman kimlikli parti/ partilerin demokratik anlamda nasıl var olacağı, siyasette etnik merkezli partilerin yapılanma çalışmaları, sivil-asker ilişkileri, anayasada hak ve özgürlüklerin çerçevesi gibi soruların yanıtların aranması,  demokratikleşme açısından önemli adımlar olacağını belirterek konuşmasını tamamladı.

 

Siyaset Akademisi Ankara’nın en son konuğu olan Zeynep Dereli Batu, “Türkiye’nin Geleceğinde Enerjinin Yeri” başlıklı kısa bir sunum yaptı.

 

Zeynep Dereli Batu, Dünya’nın enerji sektöründe en hızlı büyüyen enerji piyasasının doğalgaz olduğunu söyledi.  Türkiye’nin enerji talebi GSMH ile doğru orantılı olarak yıllık yüzde 6 oranında büyüme gösterdiğini belirtti.

 

2002 yılından beri elektrik enerji talebi yüzde 58, doğalgaza olan talep ise yüzde 50 oranında büyüme gösterdiğini söyledi. Ülkemizde enerji tüketiminin yüzde 73’nü başta Rusya ve İran olmak üzere dış ülkelerden temin ettiğimizin vurgusunu yaptı. Dereli, “Türkiye petrolde yüzde 92, doğalgazda yüzde 98 oranında dışa bağımlıdır” açıklamasını yaptı.

 

Katılımcıların sordukları soruların ana ekseninde bulunan nükleer enerji konusuna da değinen Dereli, “Nükleer enerji tabii ki tehlikelidir. Fakat kontrol ettiğinizde kontrollü bir tehlike haline dönüşecektir.” , yorumunda bulundu. Nükleer enerji konusunda verdiği örneklerle dikkatleri farklı noktalara çekti. Japonya’da yaşanan nükleer faciasının piyasalarda enerji açığının oluşmasının ve doğalgaz fiyatlarının artmasını tetiklediğini söyledi.

 

Son olarak, nükleer enerji hakkında görüşlerini paylaşan Zeynep Dereli Batu, “ Temiz bir enerjidir ve üstelik çok ucuz. Eğer riski doğru bir şekilde yönlendirilebilirse doğrudur” diyerek konuşmasını noktaladı.

 

İstanbul Aydın Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Merkezi ve Genç liderler Derneği işbirliği ile gerçekleşen “Siyaset Akademisi Ankara” programı, değerli katılımcılarına plaketlerinin verilmesiyle son bulmuştur.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner309

banner225

banner209