Altını Islatan Bebek

 Tüketim toplumu olduk iyice.
Elimize geçen her şeyi tüketme ihtiyacı duyuyoruz.
Alışveriş merkezlerinde gördüğümüz en ufak şeyleri bile almak bizim için büyük bir zevk. Elde etme ihtiyacı ile yanıp tutuşuyoruz nerdeyse. Bu durum biz yetişkinler için geçerli değil sadece çocuklarımız da artık televizyonda veya alışveriş merkezlerinde gördükleri her şeyi ister hale geldiler.
İşte çocuklarımız için vazgeçilmez olan altını ıslatan bebekte onlardan biri. Çocuk dünyasında bu bebeklerin gerçek bir bebekten de farkı çok az. Karnı acıktığında ağlaması, meyve suyu içmesi, altını ıslatması, altını ıslattığında altının değiştirilmek zorunda kalınması, bileziğine dokunduğunuz da neşeyle hareketlenmesi ve uyuduğu zaman boyunun uzaması gibi.

Bu tür özelliklerle donatılmış bir bebek her çocuk için evinin bir köşesinde bulunması gereken bir oyuncak oluyor. Bu bebek bir hafta önce doğum günü olan beş yaşındaki kuzenim içinde bizlere alınması öncesinden tembih edilmiş bir doğum günü hediyesi oldu. Kuzenim “anne bana altını ıslatan bebek alacaksın değil mi doğum günümde” deyip annesine başka bir doğum günü hediyesi kabul etmediğini net bir şekilde ortaya koyuyordu.
Bir günümüzü küçük kuzenimize hediye almak için feda etmeyi göze aldık ve zihnimizde alacağımız hediyelerimizi belirledik. Annesi hariç herkes kıyafet aldı. Bizler doğum günü için hediyelerimizi aldık. Sıra altını ıslatan bebeğe yani annenin alışverişine gelmişti. Yengemin “bu bebek alınmazsa zülal bizi eve almaz” cümlesini unutamıyorum. Üç saatten fazla oyuncakçı gezdik ve bir sürü niteliğe sahip bebeklerden bir tanesini aldık ve evimize döndük. Kapıyı açan küçük kuzenin “anne bana altını ıslatan bebek aldınız mı?” sorusu ile içeri buyur edildik. Sorusuna hemen yanıt vermediğimiz küçük kıza öncelikle kıyafetlerden oluşan hediyelerimiz verdik. Ama çocuğun gözleri başka bir arayış içerisindeydi. Bu bekleyişin daha fazla sürmemesi için “bebeğini aldık” dedik. Gözlerini kapatıp ellerini uzatması ve kendinden büyük olan bebeğine kavuşması karşısında yaşadığı mutluluk görülmeye değerdi doğrusu. Onun gözlerindeki sevinç anneyi öylesine mutlu etmişti ki tüm yorgunluğunun unutulduğu belliydi. O gece altını ıslatan bebeğin mutluluğu ile doğum günü kutlanan küçük kuzen ise evin içinde daha sevimliydi sanki. Onun neşeli olduğunu gören aile ise daha mutlu.

 
          İşte çocuklardaki neşeyi artıran oyuncak ve bunun gibi çabuk tüketilen nesnelerin bir aileyi nasıl etkilediğine bende tekrar şahit oldum. Bu gözlemim zihnimde yüksek fiyatlarla elde edilen bu tüketim araçlarına herkesin sahip olamayacağının üzüntüsü ile birleşti. Sahip olamamamızın nedenlerini algılayacak yaşta olmayan çocuklarımızın küseceğini bilmek de anne babalar için üzücü. Allah analara ve babalara sabır versin diyorum.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Tuğba
Tuğba - 11 yıl Önce

CANIM BENİM, ÇOK GÜZEL BİR KONUYA DEĞİNMİŞSİN..FİKİRLERİNİ ÇOK BEĞENİYORDUM BUNLARI YAZIYA DÖKMÜŞ OLMAN BİRÇOK OKUYUCUYA ULAŞMASI AÇISINDAN OLDUKÇA ANLAMLI..GÜZEL YAZILARININ DEVAMINI BEKLİYORUM..YOLUN AÇIK ŞANSIN BOL OLSUN , BAŞARILAR DİLİYORUM,SEVGİLERİMLE...:)

banner309

banner225

banner209