ÜLKEYE HİZMET EDENLERDEN RAHATSIZ OLANLAR!

Göktürk-2’nin fırlatılışı sırasında, ODTÜ yerleşkesinde yaşanan olayların yankıları sürüyor.

Başbakan Erdoğan’ın tepkisini, ODTÜ yönetiminin polise yönelik eleştirisi; 12 üniversitenin protestocu öğrencileri hedefe koyan açıklaması ve bugün bu üniversitelerde görev yapan öğretim üyelerinin ODTÜ’lü öğrencilere sahip çıkması izledi.

Son olarak 21 üniversitenin senato ve rektörlüklerinden, protestocu öğrencileri eleştiren açıklamalar gelirken, bazı üniversitelerin öğrenci konseyleri de hedefe öğrencileri koydu.

Zanlıların suç kayıtları hayli kabarık. Öğrencilerin rektörü tehdit ettiği ve istedikleri yönde açıklama yaptırdığı da belirlendi.

Geçen hafta salı günü ODTÜ’de yaşanan olayların tartışması sürüyor. Göktürk-2 uydusunun fırlatma töreninde Başbakan Erdoğan’ı protesto etmek için toplanan marjinal sol örgütler polisle çatışmış 15 polis yaralanırken gözaltına alınan 10 eylemciden 8’i tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilmiş ardından da adli kontrol şartıyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.

Başbakan Erdoğan hem eylemcileri hem de üniversite yönetimini sert şekilde eleştirirken CHP lideri eylemcilere ’Her ODTÜ’lü bir Yörük Ali Efe’dir’ diyerek destek çıktı. Peki ama ODTÜ’de ne oldu?

Yaşananlar gerçekten bir protesto eylemi mi yoksa üniversiteler üzerinden başlatılmak istenen yeni bir hareketlenmenin başlama vuruşu muydu?

Bugün gazetesindeki habere göre, her şeyden önce iddia edildiği gibi polisin kampüse zorla girmesi diye bir şey yok. ODTÜ yerleşkesine polisin davet edilmesi bizzat ODTÜ rektörlüğünün talebi ile olmuş. Başbakan ve devlet erkanının katılacağı program için Ankara Emniyeti’ne başvuran rektörlük tedbir alınmasını istemiş.

Eylemle ilgili önemli ayrıntılardan birisi de şu. Her ne kadar eylemin yapıldığı yer ODTÜ olsa da eylemcilerin büyük bir kısmı başka üniversitelerden geldi. Eylemde ön saflarda yer alıp molotof atan 50 kişiden sadece 12’si ODTÜ’lü. Hatta gözaltına alınıp savcılığa sevk edilen 10 öğrenciden 4’ü ODTÜ’lü. Diğerleri başka eylemlerde de sık sık polisle çatışan başka üniversite öğrencileri.

Tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edilen öğrencilerin suç kaydı ise hayli kabarık. Tamamı marjinal sol ve bölücü örgütle irtibatlı. Dev-Yol, DİSH ve MLKP gibi örgütlere üye oldukları öğrenilen eylemcilerin bazılarının ’yaralama’, ’terör propagandası’, ’suç örgütü üyesi olma’ ve ’terör örgütü üyesi olma’ suçlarından kaydının olduğu belirlendi. Eylemlerden sonra yapılan aramalarda sanıklarla birlikte namlusu değiştirilmiş ve çelik bilye atabilen silah ele geçirildi. Bununla birlikte molotoflar ve soda şişeleri de eylemlerde kullanıldı.

Başbakan daha kampüse gelmeden başlayan olaylarda çok sayıda molotof ve cam soda şişesi kullanıldı. Hastaneye kaldırılan 15 polisten 13’ü eylem bittikten sonra geri çekilirken kafalarına isabet eden taş ve soda şişeleri ile yaralandı. Eylemciler, polis tamamen çekildikten sonra TÜBİTAK binasının camlarını kırdı. Güvenlik birimlerinin raporuna göre yakılan güvenlik kulübeleri, kırılan camlar ve bankamatiklerde 400 bin liralık maliyet çıktı. Üniversite yönetimin daha önceki olaylarda olduğu gibi soruşturma açtırmadığı gibi zararı da eylemcilerden tahsil etmediği ortaya çıktı.

Göstericilerden tutuklanması için mahkemeye sevk edilen 12 eylemci için adliyede olağanüstü bir hareketlilik yaşandı. Eylemcileri savunmak için mahkeme salonunda 12 avukat ile 2 milletvekili bulunurken, adliye çevresinde 300 kişilik marjinal sol bir grup eylem yaptı. Mahkeme salonu içinde yaşanan olaylar sebebiyle hakimin koruma istediği de raporlara yansıdı.

Bir özel televizyon kanalında da ODTÜ olayları vardı. iki tane gazeteci; “bu çocuklar, kanları kaynıyor, bırakınız yapsınlar. Yarın büyüdükleri zaman yapmazlar” demeye getirdi işi! Yani demek istedi ki; “kırsınlar, Başbakana saldırsınlar, gerekirse Molotof atsınlar, anarşiye yönelsinler. Nasıl olsa büyüyünce yapmayacaklar!” bu ne kadar akılsızca, ne kadar geri zekalıca bir laf! Hatta bir gazeteci; “bu öğrenciler başbakanı sevmiyorlar, onun yaptıklarına tepki koyuyorlar” diyerek yapılanları masum göstermeye çalıştı! Evet, Başbakanı sevmeyebilirsiniz, icraatlarını da beğenmeyebilirsiniz. Ancak bunun yolu bu olmamalıdır. Eleştiri ve tepki, insani boyutta kalmalı.

Bir güzel sözle yazımı noktalamak istiyorum; “it ürür, kervan yürür.


Kahraman Şeref KASAP

Bilişim Teknolojileri Bilgi Güvenliği Uzmanı
(Araştırmacı Gazeteci Yazar)

YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209