Biri Aşk mı dedi?

Ağızlara sakız olmuş bir kelime ama nerdeyse hiç kimse tam anlamıyla neyden bahsettiğini bilmiyor gibi. Biliyorlar mı yoksa?

En kısa tanımıyla bu duygu; Allah’ın yüce, ezelî ve ebedî olan sevgisinden biz kullarının üzerine dökülen küçük kırıntılar olabilir tanım.

Hem insanın bir parçası hem de her istediğinde kullanamayacağı bir güç, bir irâde olayı ya da irâdesizlik mi dense daha doğru olur ki? Hem insanın elinde hem değil. Hem tatlı hem acı. Hem gerçek hem yalan. Hem derman hem zehir… Belki bu düşündüklerimin hiç biri doğru olmayabilir, yalandır belki hepsi de ama doğru olan tek şey var ki; Yaradan’ın biz âciz kullarına bahşettiği en büyük nîmetlerden biridir bu duygu. Hakkını gereğiyle verebilmek hiç de kolay olmasa gerek bunun. En büyük aşk da olsa evlilikten sonra en fazla iki yıl sürer diyorlar. Hıh. İki yılmış. Maddî olursa iki yıl olur elbette. “Sadece bu dünya için, nefsi için sevenleri; tene vurgun olanları ıslah etsin Rabb’im…”

İnsanlar aşkı o kadar basite indirgiyorlar ki bir zaman sonra. Kendilerinin malı, istedikleri zaman kullanabilecekleri, yönlendirebilecekleri birşeymiş gibi görüyorlar onu. Hâlbuki Rabb istemese kim kimi sevebilir ki? Rabb istemese hangi aşk karşılık bulabilir ki? Aşkından ölse de insan, ölüp ölüp dirilse de, aklını kaçıracak dereceye de gelse… Yürekler hep Rabb’ın elindedir…

Çok seviyorum, gözleri şöyle güzel, saçları, ağzı, burnu… Güzelliğin mimârı olarak Yaradan’ı çok az hatırlıyor insan. İşte o Yaradan değil midir kalbimize de aşkı koyan? Yarattığı güzelliği bize sevdiren… Ne kadar güzel olsa da O istemese nasıl sevebilir ki kul? Birini sevince; ondan vazgeçemem, ölürüm de ayrılamam, ondan başkasını sevemem… Daha neler neler deniyor. Sanki seven insan kendi irâdesiyle sevmiş gibi. Sanki o insana birini sevdiren, bir başkasını da sevdiremezmiş gibi… (yine de kimisi Kays misâli eder hep duâsını; Ya Rabb, bela-i aşk ile kıl âşina beni / Bir dem belâ-i aşktan kılma cüda beni… – Ya Rabb! Onun aşkıyla yak beni! Sevdirme yüreğime ondan bir başkasını!)

Bir de şu var ki, hep bir kadına ya da erkeğe olan sevgi aşkmış gibi görülüyor. Bu kadar basit mi ki aşk? Sadece hûri misâli bir kıza olan sevgi… Ya annenin yavrusuna olan aşkı ne olacak? Tamamen farklı düşüncelere sahip insanları bir araya getiren nedir peki? Rengârenk bir çiçeği, kırmızı, sarı, beyaz bir gülü gördüğümüzde hissettiğimiz şey nedir peki? Ya hiç tanımadığımız bir bebeğin bize gülümsediği andaki duygu?..

Olsa olsa bu nîmet, Allah’ın Âdem’e üflediği ruhuyla kuşaktan kuşağa geçen, bebek doğduğu anda dahî kendisinde bulunan, fakat kimsenin tam târifini yapamadığı, çoğu zaman tam olarak bile anlayamadığı bir nîmetten başka ne olabilir ki?..

Kahraman Şeref KASAP

Bilişim Teknolojileri Bilgi Güvenliği Uzmanı
(Araştırmacı Gazeteci Yazar)

YORUM EKLE

banner309

banner225

banner209